Umay Aktaş Salman/Al Jazeera

Son 10 yılda taşeron işçi sayısı iki kattan fazla arttı. Kamuda özel sektörden daha çok taşeron işçi var. Kanunen yıllık izin, tazminat, sendika hakları var. Ama bu haklar fiilen yok.

İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nin karanlık alt katlarından birindeki kapı, temizlik işçilerinin penceresiz odasına açılıyor. Odadaki işçilerden biri 33 Yaşındaki Nurşen Gören. Sekiz yıldır taşeron temizlik işçisi olarak çalışıyor. Ayda  kazandığı 1050 TL  ile evinin kirasını ödemeye, iki çocuğunu okutmaya çalışıyor.

Maslak’taki gökdelenlerin gölgesinde buluştuğumuz 46 yaşındaki  taşeron inşaat işçisi T.Y de kendi deyişiyle hayalinde bile göremeyeceği evlerin  inşaatında çalışıyor. Birkaç gün önce şantiyede iş kazasında arkadaşını kaybetmiş. İki günlük yasın ardından yeniden iş başındalar mecburen. Her şey ekmek parası için. Günlük 70 TL olan yevmiyesiyle  Diyarbakır’daki ailesinin geçimini sağlamaya çalışıyor.

TAŞERONLUK 10 YILDA İKİ KATINA ÇIKTI

Çalışma ve Sosyal  Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre  Türkiye’de kamuda 661 bin, özel sektörde 572 bin taşeron işçi çalışıyor. 2003'te işçi sayısı  450 bin iken, bugün 1 milyonun üzerine çıktı. Kamudaki taşeron işçi sayısı da özeldeki işçi sayısını geçti. Kanunda ‘alt işverenlik’ adı ile tanımlanan taşeron sistemi Soma'da 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan maden faciasının ardından yeniden tartışılıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Maliye Bakanlığı’nın bir süredir birlikte hazırladığı yasa taslağında ise taşeron işçilik sistemiyle ilgili pek çok düzenleme olacak.

İŞÇİLER KOŞULLARINI ANLATTI

Taşeronluğun en yaygın olduğu kamuda temizlik, özelde ise inşaat sektöründe çalışan iki işçi ile bir araya geldik. İş verenin yıllık izin ve kıdem tazminatı vermemek için bir yıllık ya da daha az süreli yaptığı iş sözleşmelerini, haklarının sıfırlanması için aynı kişiye ait olmasına karşın farklı isimlerdeki pek çok şirket arasında mekik dokuduklarını, kanunen önlerinde engel olmamasına karşın sendikalaşamamalarını ve çalışma koşullarını dinledik.

EK İŞE GİTMESE…

12 çocuklu bir ailenin kızlarından biri olan Nurşen Gören, 2006’dan bu yana İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde temizlik işçisi olarak çalışıyor. Eşinden ayrı. Ayda kazandığı 1050 TL ile 550 TL olan kirasını ödüyor, iki çocuğunu okutuyor. Daha doğrusu tek başına yaşam mücadelesi veriyor. Kimi zaman işten sonra da evlere ya da iş yerlerine temizliğe gidiyor. İlkokul mezunu olan Gören, açıktan ortaokulu bitirmiş, şimdi ise açık lisede okuyor. Çalıştığı hastanede buluştuğumuzda ertesi gün açık lise sınavı vardı. Ancak o, ek iş olarak ev temizliğine gideceği için sınava giremeyeceğini söyledi.

MAHKEME KARARIYLA YILLIK İZİN HAKKI

Dört yıl öncesine kadar daha ağır koşullarda çalışan Gören,  diğer taşeron işçilerden biraz daha şanslı. Çünkü Taşeron İşçiler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin verdiği hukuk mücadelesi sonrasında varolan haklarını kullanmaya başlamış. Haftada 59 saat olan çalışma süresi artık 45 saat. Altı gün çalışıyor. Uzun yıllar hiç yıllık izin kullanmadan çalışmış ancak şimdi yıllık izin de kullanabiliyor. Kendi deyişiyle biraz daha insan muamelesi görüyorlar.

"ÇOCUKLARIM DA TAŞERON OLMASIN’’

Kimi zaman üç aylık kimi zaman bir yıllık iş sözleşmeleri yapıldığını anlatan Gören'in en büyük isteği çocuklarının farklı bir geleceğinin olması:

“Biri 11, diğeri 14 yaşında iki çocuğum var. Okuldan istenen paraları ödeyemiyorum. Her birine ancak günlük 2,5 TL harçlık verebiliyorum. Markete gitmiyoruz. Alışverişimiz kısıtlı. Makarna ve bulgura dayanıyoruz. Eti ise kurbanlıklardan verilenlerle yiyebiliyoruz. Çocuklarım içim büyük hayaller kuramıyorum. Mesela büyük oğlum sekizinci sınıf ama dershaneye yollayamadım. Şartlarım başka olsa onların hayatları da, başarıları da çok farklı olurdu. Siz de taşeron işçi olmak istemiyorsanız derslerinize sarılın diyorum. Küçük oğlumu işe de getirdim, görsün istedim şartlarımı. Çöp topladığımı da gördü. Görsün ki, okusun istedim.”

Oturdukları apartmandaki bodrum katı 50 bin TL’ye satılık. Ancak Gören, rutubet kokulu o evi bile satın alacak hayaller kuramadığını anlatıyor.

"HER YER TAŞERON’’

T. Y, iş adamı Ali Ağaoğlu’nun 1453 Maslak şantiyesinde çalışıyor. Geçen hafta  şantiyede yaşanan iş kazasında arkadaşı başına demir düştüğü için hayatını kaybetti. İşinden olmaktan çekindiği için ismini yayınlamıyoruz.

İki günlük yasın ardından işbaşı yaptığı gün paydos yaptığında Maslak’taki gökdelenlerin gölgesinde buluşuyoruz. 1990 yılında Diyarbakır ve çevre illerde taşeron inşaat işçisi olarak çalışmaya başlayan T.Y, 2001 yılında evlendikten sonra bırakmış mesleği. Karpuz satmaya başlayan T.Y, dokuz ay önce İstanbul' a gelerek yeniden başlamış inşaat işçiliğine. Tek derdi, ailesinin geçimini sağlamak. Şantiyedeki konteynırda, eşi ve iki çocuğu ise Diyarbakır’da kayınpederinin evinde kalıyor.

"SİGORTALAR DÜŞÜK ÜCRETTEN YATIRILIYOR"

Eskiden taşeron işçiliğin bu kadar yaygın olmadığını anlatan T.Y, “Şimdi sadece inşaat değil her taraf taşeron. Belediyeler, hastaneler, pek çok yerde taşeron işçi çalışıyor” diyor. Şantiyede yaklaşık 1000 işçi, 7-8 tane de taşeron firma olduğunu söyleyen T. Y en büyük sıkıntılarının sigortalarının düşük ücret üzerinden yatırılması olduğunu anlatıyor:

"Çalıştığı işe ve yılına göre günlük yövmiyen değişiyor. Benim 70 TL. Ancak  daha fazlasını da kazansan sigortan asgari ücret üzerinden. Paranın geri kalanı elden veriliyor. Sabah 07.00'de başlıyoruz, akşam 16.45’te paydos ediyoruz. Çalıştığın gün kadar para alıyorsun. O yüzden izin kullandığımız zaman bizden gidiyor. Pek çok kişi izin kullanmamaya çalışıyor. Kendime ayırdığım bir sigara param var, kalanını memlekete yolluyorum.”

T.Y çalışan işçilerin de iş güvenliği konusunda bilgili olmadığını, her şeyin formalite olarak yapıldığını söylüyor. İş güvenliği sınavı yapıldığında soruların cevaplarının söylendiğini anlatıyor.

ÇELİK: YASAYI KAMU İHLAL EDİYOR

Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Öğreti Üyesi Doç.Dr. Aziz Çelik,  taşeron işçilerin yıllık izin, sendika ve kıdem tazminatı hakkı olduğunun altını çizerek, iş yasasının ‘asıl işte’ taşeron çalıştırılmasına yönelik çizdiği sınırı da başta kamunun ihlal etiğini söylüyor:

“Öncelikle kamunun iş yasasının ikinci maddesindeki sınırlamaya uygun davranması gerekiyor. Yani istisnai uygulama dışında  asıl işte taşeron çalıştırmaması ve buna izin vermemesi gerekiyor. Ancak başta hastaneler ve belediyeler olmak üzere asıl işlerde taşeron işçiler çalışıyor. Bu konuda pek çok yargı kararı çıktı. Mahkeme asıl işte taşeron çalıştırılmasının hileli olduğunu ve kişilerin kamu kadrosuna geçirilmesini karara bağlıyor. Çoğu zaman yargı kararları da uygulanmıyor. Taşeron işçinin sendika, kıdem tazminatı ve yıllık  izin hakkı var. İş mevzuatı şu anda alt  işveren işçisi, diğer işçi diye bir ayrım yapmıyor. Ancak  uygulamalarda yerine getirilmiyor."

TAŞERON UCUZ İŞ GÜCÜ

Çelik de, işçinin kıdem tazminatı hakkının engellendiğini vurguluyor:

"İşçi bir yerde yıllardır çalışıyor ama 11  ayda  sözleşme yeniden yapıldığı için hileli şekilde bunun kıdem tazminatı ödenmesinden kaçınılıyor. Aslında şuan varolan yasadaki sınırlamalara uyulsa başka değişiklik yapmadan da bu sorun çözülebilir. Taşeron şirketlerde sendikasızlaşmayı daha kolay yapabiliyor oldukları için tercih ediliyor. Aynı zamanda ucuz iş gücü.  Yani taşeron işçi çalıştırılması, iş yasasında ön görüldüğü gibi teknik nedenden, uzmanlık gerektiren alanlardan kaynaklanmıyor."

"KADROLU TAŞERONUN 2 KATI FAZLA PARA ALIYOR"

Cemal Bilgin, hasta bakıcı olarak çalıştığı 14 sene de taşeron firmanın farklı isimler kullandığını anlatıp, giriş kartlarını gösteriyor.

Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı, 14 senedir taşeron hasta bakıcı olarak çalışan Cemal Bilgin’in anlattıkları da  asıl işlerde taşeron çalıştırmanın sıkıntılarını gözler önüne seriyor:

“ Çapa’da bin 100'den fazla taşeron işçi var. Tıbbi sekreterler, hasta bakıcılar, laborantlar bile taşeron. 2011’e kadar hemşireler de taşerondu.  Sonra onlar kadroya alındı.  Taşeron olan bir laborant ek ödeme ile 2 bin 700 TL’ye kadar maaş alırken, aynı işi yapan taşeron bin 300 TL alıyor. Kadrolu hasta bakıcı 2 bin alırken, taşeron hasta bakıcı bin 110 TL alıyor. Oysa yapılan iş aynı. Sağlık işi süreklilik ister. Yoksa hastayı da çalışanı da tehlikeye atarsınız."