Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın duruşmaları Sincan Cezaevi Yerleşkesi’nde yapılacak.

Duruşma öncesi davanın tutuklu sanıklarından siyasetçi Bircan Yorulmaz’dan kamuoyuna, “Davaya ilgisiz kalmayın” çağrısı geldi.

Yorulmaz, kaleme aldığı mektupta dava sürecini anımsattı ve “İçeride, dışarıda, yoksulluğa, adaletsizliğe, şiddete, vahşete maruz kaldığı halde benim kadar bile sesini sizlere ulaştıramayan milyonlar olduğunun da farkındayım. Fakat görüyorum ki yargılandığım davaya bigane kalınması durumunda o çaresiz milyonların sesini de kimse daha uzun süre duyamayacak” dedi.

38 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle tutuklu yargılanan Yorulmaz, kaleme aldığı mektupta davadaki gariplikleri sıralayarak, şunları kaydetti:

Ukrayna için istenen insani koridoru IŞİD kuşatmasındaki Kobani için istemiştik.

indir-5

38 KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBETLE YARGILANIYORUZ

"Merhaba.

Her birinize ayrı ayrı birer mektup yazmak isterdim. Ancak içeride mektuplar elle yazılıyor; her tashihte, yeniden yazmak istediğiniz her cümlede “sil” şansımız olmadığı için kağıt değiştirmek ve yeniden yazmak, dışarıya öyle göndermek gerekiyor. Bu israfa sizin de gönlünüzün razı olmayacağını biliyorum. Bu nedenle beni affedin, ama bu satırları yazarken bu mektubu okumasını istediğim tüm gazetecilerin yüzlerini tek tek gözümün önüne getirerek yazdığımı bilmenizi isterim.

Ben Bircan Yorulmaz. Geçmişte birçoğunuzla basın iletişimlerinde görüşmüş, bir araya gelmişimdir. Yine de kısa özgeçmişimi mektubumun sonunda göreceksiniz.

2 Ekim 2020’de İstanbul’da, yıllardır yaşadığım evimden şafak vakti bir polis baskınıyla gözaltına alındım. Ankara’ya getirildim, bir hafta sonra tutuklandım. Bu mektubu size 20 aydır tutuklu olduğum Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden yazıyorum.

Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, birçok HDP milletvekili ve kurucu arkadaşlarımın da içinde olduğu, torba iddianameyle hazırlanan Kobani Davası’ndan yargılanıyorum.

Davaya o tarihte MYK üyesi olmadığım halde MYK üyesi sayılıp dahil edildim. Bana ve arkadaşlarıma atfedilen suç, 6-8 Ekim 2014’te IŞİD tarafından kuşatılan Kobani için gerçekleştirilen protesto yürüyüşünde öldürülen 37 kişinin “katili” olmak!

Tek bir delile dayanmayan, bugüne kadar yapılan 13 duruşma boyunca da tutanın elinde kalan iddianamede hakkımda istenen ceza, “38 kez ağırlaştırılmış müebbet.”

Yani idam cezası kaldırılmasaydı, idamım isteniyor.

Neden ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanıyorum?

Nedenini kısaca bir maddede hemen burada özetleyebilirim, ama bunu sonda yazacağım. Davamıza karşı bilinçli oluşturulan önyargı basının da elini kolunu bağlamış olduğu için, daha doğrusu basın artık böyle hissettiği için önce suçlandığımız dönemle ilgili itinayla göz ardı edilen, ettirilen vahşeti, vahşi gerçeği yazmak istiyorum.

Yıl 2014. IŞİD Suriye’de 350 köyü ele geçirmiş, yaşlı, genç demeden insanları katlediyor, kendi inancından olmayan kadın ve çocukları kaçırıp tecavüz ediyor, esir aldığı sivilleri canlı canlı yakarak dünyaya canlı yayında sergiliyordu. Ezidi Kürtlere uyguladığı vahşeti Birleşmiş Milletler soykırım olarak nitelendirdi.

Ezidi bir kadının kaçarken bir kamyonetin üstünde kara çarşafını çıkarıp çiçekli renkli elbisesiyle saçını rüzgara verdiği fotoğrafı basın çok sevmişti o zaman.

IŞİD gücünün zirvesindeyken Şanlıurfa’ya sınır olan Kobani’yi kuşattı, yeni bir katliam için geldiğini saklamıyordu bile. Kobani’deki seküler kesim IŞİD vahşetine karşı tüm dünyayı dayanışmaya çağırdı, Türkiye’den insani yardım koridoru açmasını istedi.

Tıpkı Ukrayna saldırı altındayken 3 ay önce Türkiye’nin ve dünyanın, Rusya’ya insani yardım koridoru açması için yaptığı çağrı gibi.

Ancak Türkiye bu vahşete seyirci kalıyordu.

6 Ekim 2014 akşamı IŞİD’in Kobani’deki saldırı şiddetinin artması üzerine hükümet yetkilileri ile temasından sonuç alamayan HDP, attığı tweet ile herkesi IŞİD’e karşı Kobani halkı ile dayanışmak için demokratik protesto hakkını kullanmaya çağırdı.

Kobani’ye insani yardım koridoru açmak yerine, çağrımızın ertesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan "Yerde, kara harekâtı ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça hava harekatıyla bu iş bitmez. İşte aylar geçti, herhangi bir netice yok. Şu anda Ayn-el Arab da, diğer adıyla Kobani de, buyrun, düştü düşüyor" diyerek konuyu Batı ile pazarlık kozu olarak tuttu, insani koridoru açmadı.

Bu konuşma sonrası hâlâ kim oldukları aydınlatılmamış, aydınlatılmaya çalışılmamış karanlık güçlerin devreye girmesiyle sokaklar karıştı. İçinde çok sayıda HDP’linin de bulunduğu 37 kişi öldürüldü. (Bu iddianamede geçen sayıdır.)

Olaylar süresince milletvekillerimiz hükümet yetkilileriyle, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile sokağa dökülüp cinayet işleyenlerin saptanmasını, durdurulmasını istedi; yetkililer görüyoruz ama biz de müdahale edemiyoruz dedi.

Yasin Börü dahil Kobani protestolarında öldürülenler için adaletin sağlanması, katillerin bulunması ve cezalandırılması için TBMM’de verilen önergeler AKP-MHP oylarıyla reddedildi.

O provokasyonda vahşice öldürülen her can için istediğimiz araştırma önergeleri reddedilirken orada başka bir vahşete maruz kalıp öldürülen Yasin Börü için ayrı dava açıldı ve hükümet bu davaya müdahil oldu. O davada dahi adaletin sağlanamadığını biz tutukluyken bir kez daha gördük. Yasin Börü’nün katili olarak tutuklanan ve ceza alan 14 yaşındaki M. İ.'nin olay sırasında olay yerine 140 km uzaklıkta bir mezradaki düğünde, ekmeğini çıkarmak için orkestrada bateri çaldığı video görüntüleriyle, tanık beyanlarıyla ortaya çıktı. Ama bu gerçek bile sonucu değiştirmedi. M. İ., müebbet cezasıyla hâlâ içerde.

6 yıl sonra 2020’de hakkımızda hazırlanan iddianamede, geçmişte görülmüş, karara bağlanmış Yasin Börü davasında adımız geçmediği halde Yasin Börü için bile cezalandırılmamız isteniyor.

O dönemde yetkilileri Ankara’da resmi makamlarla görüşme yapan PYD’nin Avrupa Basın Bürosu’ndan IŞİD kuşatmasına karşı basına ve çeşitli kurumlara duyarlılık talebiyle gönderdiği İngilizce basın bildirisi “PYD’den terör talimatı” olarak iddianameye girdi. İddianamede “terör”le ilişkilendirilmeyen tek örgüt ise IŞİD-DAEŞ oldu.

Türkiye’de adalet siyasi iktidarın sopasıydı, artık silahı haline geldi.

Savcılar için iddianamelerde akıl, mantık, delil gerekmiyordu artık!

Peki bu akıl dışı torba iddianameyi kabul edecek hâkimler nereden bulunuyor?

Onu da bizim davamızda da gördüğünüz gibi çete bağlantılı hâkimlere yaptırdılar.

Akıl dışı Kobani davası iddianamesini kabul eden mahkeme başkanı, yargılanmamız sürerken, yargı içinde örgütlenen Atadedeler çetesi üyesi olmaktan evinde gözaltına alındı.

Bir kumpasın içindeyiz artık…

Çıkar çetesi üyesi olmaktan soruşturulanlar davamızda mahkeme başkanı oldu. Soruşturulan bir hâkimin kararıyla gerçekleşen yargılamada heyeti değiştirme talebimiz dahi reddedildi.

Bu arada TBMM’nin üçüncü büyük partisi olmuş HDP’ye kapatma davası açıldı. Gerektiğinde Kobani davasını kapatma davasına gerekçe yapmak üzere (ya da tersi) hazırlanan sonucu ellerinde yargılamayla hukuku ayaklar altına aldılar.

Değerli basın mensupları, basın emekçileri…

Bu davada adlarını tek tek sayamayacağım kadar çok arkadaşım, dostum, yoldaşım var; benim içinde olduğum koşullardan daha ağırını yaşadığını içimiz kan ağlayarak izlemek zorunda bırakıldığımız yol arkadaşlarım var.

2023 seçimlerine giderken güç kaybeden bir iktidarın mıntıka temizliği kapsamında hazırlanan bu kumpas davasını kamuoyunun dikkatine yeniden sunmak için her birimiz kendi kanallarımızdan size ulaşmaya çalışıyoruz.

Memleketin ağır gündem maddelerinin farkındayım.

İçeride, dışarıda, yoksulluğa, adaletsizliğe, şiddete, vahşete maruz kaldığı halde benim kadar bile sesini sizlere ulaştıramayan milyonlar olduğunun da farkındayım.

Fakat görüyorum ki yargılandığım davaya bigane kalınması durumunda o çaresiz milyonların sesini de kimse daha uzun süre duyamayacak.

Yukarıda, delilsiz, akıl dışı bir torba iddianame olmasına rağmen neden ağırlaştırılmış müebbetle yargılanabildiğimizi “bir maddede özetleyebilirim… ancak…” diyerek açıklamayı sona bırakmıştım:

⦁ İktidarın, HDP eşittir Kürtler, bu iki kelime eşittir “terör” olarak propaganda etmesine oy kaygısıyla siyasi partiler bile teslim olduğu için, basın susturulduğu için hukuksuz, delilsiz “38 kez ağırlaştırılmış müebbet” ile yargılanabiliyoruz.

Bilmenizi isterim, HDP bir bileşenler partisidir. 2012 yılında Türkiye’nin tüm etnik ve inanç aidiyetleri, cinsiyetleri barındırarak, aydın, demokrat, muhafazakar, çevreci, kadın hareketi gibi tüm tarafların temsil edilmesiyle kuruldu. Ben de o kurucular arasına bağımsız üye olarak seçildim.

Değerli basın emekçileri, bugün içeride adeta rehin tutulan aydınların, siyasetçilerin, gazetecilerin Türkiye demokrasi ortamına katkısı ve yarattığı umut ne çabuk unutuldu?

İktidar, dayanaksız, hukuksuz, delilsiz demokrasi ve barıştan yana olan binlerce kişiyi hukuku çiğneyerek hapse atmışken konuşabilen sizlerin yazılarında ve programlarında bile otosansürde kaybolduğumuzu üzülerek görüyorum.

Gerçek, tarafsız ve doğru habercilik ilkesinden hareket eden tarafta dahi, hukuksuzluğun nişaneleri olan davaların aynı yoğunlukta ve kapsayıcılıkta ele alınamadığına üzülerek tanıklık ediyoruz.

DAVETLİSİNİZ

Bazı haber programlarında, “içeriden bizi izliyorlar” deniliyormuş, biz ne yazık ki sizi izleyemiyoruz. Tüm gazetelere ulaşamıyoruz.

Diğer cezaevlerinde serbest olduğu halde Sincan Cezaevi’nde Halk TV, KRT, Tele1 gibi medya organlarına erişimimiz yasak. Basın İlan Kurumu’nun reklam vermediği gazeteleri sipariş etmek yasak. Örneğin bu nedenle haftalık Oksijen, Yeni Yaşam ve Evrensel Gazeteleri yasak Sincan Cezaevi’nde. Keyfi bir bilgi alma hakkı ihlali ile de karşı karşıyayız.

Dışarıda, RTÜK’ten kimi TV kanallarına ceza yağdırıldığını ya da yazılarınızda “onların adını nasıl anarsın” diye linç yediğinizi de biliyorum.

Çarenin korkuya teslim olmamak olduğunu bildiğinizi de biliyorum.

Biz sizi izleyemiyoruz, ama siz bizi izleyebilirsiniz.

Sizi bir duruşmamızı izlemek üzere Ankara Sincan’da görülen davamızın devasa duruşma salonuna davet ediyorum. Her duruşmanın, hakkımızda siyasi karar verilene kadar nasıl bir oyalamaca haline getirildiğini lütfen gelin ve gözlerinizle görün.

Kararı mahkemelerde değil, siyasi iktidarca belirlenen Kobani davası ve benzer davalar için bilinçli olarak kriminalize edilerek oluşturulan önyargıyı kırmamıza objektif haber ve yayınlarınızla destek olmanızı dilerim.

Özgür günlere hep beraber ulaşabilmek dileğiyle."

Bircan Yorulmaz

Sincan Kadın Kapalı C.İ.K. G 4 Koğuşu Ankara

13. Duruşma Günleri: 30-31 Mayıs-2-3-6-7-9-10 Haziran 2022

Duruşma Yeri: Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi Salon: 1

BİRCAN YORULMAZ KİMDİR?

2 Ekim 2020’den bu yana Sincan Kadın Hapishanesinde mahpus, Kobani davasında yargılanıyor. Siyasetçi. bianet'te tiyatro üzerine yazdı. Tutuklanmadan önce müzik yorumcularının telif hakları üzerine çalışıyordu. Açık Radyo'da Kulis Sesleri programını yaptı. Tiyatro ve sinema ile ilgileniyor.