HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin genel merkezinde yaptığı basın toplantısında referandum süreci ve siyasal gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Erdoğan'ın OHAL ile ilgili sözlerini eleştiren Bilgen, "OHAL sürecinde ekonomiyi düzeltmeye gücünüz yetmez" dedi.

HDP'nin referandum yol haritasını da açıklayan Bilgen, 31 Ocak'ta Diyarbakır'da olacaklarını ve bir deklarasyon yayınlayacaklarını söyledi.

6 Şubat’ta deklarasyonu yayınlayacaklarını kaydeden Bilgen, "Kürtler Taybet ananın cenazesinin günlerce sokakta tutulmasını oylayacak. Bir bebeğin cenazesinin kokmaması için buzdolabına konulmasını oylayacaklar" dedi.

Bilgen'in konuşmasından satırbaşları şöyle:

Öncelikle şunu ifade etmem gerekiyor; hem Hükümet Sözcüsü’nün yaptığı açıklamalar hem Cumhurbaşkanı’nın referandumun OHAL’de daha rahat yapılabileceğine dair açıklamaları nasıl bir kaosla baskı altında tutulduğumuzu gösteriyor.

Numan Kurtulmuş’un açıklamaları, “yanlış anlaşıldı” denilerek ötelenecek sözler değil. Hangi yetkisizlik Türkiye’nin güvenliğini sağlamayı engelliyor? Can güvenliğini ortadan kaldıran hangi yetkisizliktir? Hangi madde geçerse can güvenliğimiz sağlanacak, bunu bilmek toplumun hakkı. Benzer bir söylemi evet kampanyasına verdiği destekle Sedat Peker de kullanıyor. Aynı cümleleri başka bir yerden kuruyor. Bu kampanya, artık evet diyenlerin de hayır diyenlerin de kendi gerekçelerini aşan bütün ülkeyi ilgilendiren bir boyut taşıyor.

Siyasi partilerin sorumluluk ve görevlerini artıran ama herkesin kendi geleceği ile ilgili yeni bir karar vereceği bir süreçtir. Biz Cumhurbaşkanının “OHAL’de referandum daha rahat olur” sözünün de en az Hükümet Sözcüsü’nün sözü kadar açıklanması gerektiğini düşünüyoruz. Kimin için rahat olur, o zaman 3 ay 3 ay sürekli uzatmayalım sürekli OHAL olsun, bütün seçimler OHAL’de olsun! Böyle olmaz, OHAL her şeyi tehdit eder.

Genel bir anayasa yapım yöntemi ile ilgili olmazsa olmaza dikkat çekiyor. Evet, OHAL’de bazı şeyler daha rahat olur; “Hayır” diyenleri gözaltına almak daha rahat olur, miting yasaklamak daha kolay olur ama bunu yapmaya gücünüz yetse de örneğin OHAL sürecinde ekonomiyi düzeltmeye gücünüz yetmez.

Bugün yapılan günü kurtarma çabasıdır. Kimi teşvikler, esnafı geçici olarak rahatlatma girişimleri, kimi yatırım gibi gözüken ama siyasi güven ortamı olmadıkça ekonomik güven sağlamayacak pansuman yöntemidir. Sorun ciddidir. Kaynaklar da kötü kullanılıyor, araçlar da bir bir heder ediliyor. Yeni borçlandırma ile aşılacak bir durum değil bu geleceğe dair somut kuralların olduğu hukuk devleti olmakla ilgilidir.

REFERANDUMDA OHAL'İN KALICI OLUP OLMAYACAĞINI OYLAYACAĞIZ

Biz OHAL’in kalıcı olup olmayacağını oylayacağız. Halk baskılara rağmen kendi sözünü söyleyecektir Baskılar ne düzeyde olursa olsun bu baskı karşısında demokratik tercihin sadece sandıkta değil anayasa yapım sürecinde de belirgin olması tek çözümdür. Seçime gitme korkusuyla milletvekilleri açık oy kullanmaya zorlanmış ve Meclis’te bir prosedürü tamamlamak için yapılmışsa artık karar halktadır. Biz halkın baskılara rağmen bir yolunu bulup sözünü söyleyeceğini, görevini yerine getireceğini biliyoruz.

HDP'NİN YOL HARİTASI

Biz “herkesin Hayır’ı kendine” ve “hayırda yarışalım” diyerek yolumuzu çizeceğiz. Bu süreç içerisinde kendi parti toplantılarımızı da toplumsal hareketlerle çelişki içerisine düşmeden kendi parti örgütlerimizle kampanyamızı yürüteceğiz. 31 Ocak’ta Diyarbakır’da bir deklarasyon yayımlayacağız. En çok oy aldığımız kentlerde kampanyamızı da böylelikle fiili olarak başlatacağız.

5 Şubat’ta Kadın Meclisimiz kendi tutumunu, tavrını kadın örgütlerinin temsilcileri ile birlikte kamuoyu ile paylaşacak. İstanbul’da da bizim oylarımızı arttırdığımız ve önümüzdeki dönemde de Hayır’ın daha fazla güçlenebileceği çalışmaları organize etmek için de 6 Şubat’ta deklarasyonumuzu ilan edeceğiz. Bu süreçte her yasaklamanın tam da referanduma gölge düşürecek bir not düşme, tarihi kayda girme olacağını baştan ifade ediyoruz.

7 Haziran’dan 1 Kasım’a giderken fiili bir darbe yaşandı. Baskıyla oy alınabileceğine dair bir beklenti oluştu ama 15 Temmuz ve sonrasında yaşanılanlar bu korkunun edebi olarak yönetim biçimine dönüştürülemeyeceğinin göstergesidir.

DÜZENLEME MECLİSTE

Düzenleme halen Meclis’ten gönderilmemiş. Neden gönderilemediğini bilmiyoruz? Meclis’ten kurtarmak için ortalığı velveleye verenler, komisyonda 5 dakikayı çok görenler genel kurulda sahte oy kullanmaya yelteneneler şimdi aynı aceleci tavrı sergilemiyorlar. Başka bir hesap mı var merak ediyoruz. Cumhurbaşkanı eğer kampanyayı aktifi bir şekilde yürütecekse bunu hangi imkanlarla yapacağını net olarak ifade etmelidir.

Seçim güvenliği aynı zamanda kampanyanın şeffaflığıdır. Eğer şeffaflık yoksa kaynakların nereden kullanıldığı belli değilse, hesap verilmiyorsa, hesap verilebilir bir durum yoksa bu seçimin meşruiyetini tartışılır hale getirir. Bunu AKP mi finanse edecek cumhurbaşkanı konuşacak, yoksa kendi dostlarının katkılarıyla mı yapacak bunu bilmek istiyoruz. Bu kampanya sadece partilerin yürüteceği bir süreç değildir. Partimiz bu çalışmayı güçlü bir şekilde yürütecektir ama herkes kendi geleceği ile ilgili Türkiye’yi tek adam rejimine mahkum etmeden yeni bir sayfa açmalıdır.

Bilgen gazetecilerin sorularını ise şöyle yanıtladı:

-Aynı ülkede yaşıyorsak bir toplum kesiminin bir başka toplum kesimiyle bir arada olması korkulacak bir şey değil, sevinilmesi gereken bir şeydir. Aynı ülkede farklı inançlar, ideolojiler farklı kültürler var. Biz kimliğe dayalı farklılıklarımızla birlikte yaşamda ısrar ediyoruz. Hayatın içerisinde “o onunla gözüküyor” sözünü kamplaştırıcı bir söz olarak görüyoruz. Biz kampanyamızı kendi hayırımız üzerinden örgütleyeceğiz.

CHP’lilere bir kampanya çalışmasında bir saldırı gerçekleşmiş. Geçmiş olsun diyoruz. Bu da sürecin nasıl işleyeceğini bir anlamda göstermektedir. Bizim bu korkuya boyun eğme, bu baskıyla gizli kalma, çalışmamamız gerektiği gibi söylemlerin aslında hayırı parçalamak için kurgulandığını düşünüyoruz. Biz herkesin hayırı kendisine diyoruz. Sorunların da diyalogla çözülmesini önemsiyoruz. Bugün yaşadıklarımızın bedeli ağırdır. Bu bedeli en ağır şekilde Kürtler ödedi, ödemeye devam ediyorlar. Ancak Türkler de bu işten karlı çıkmıyor. Sokakta kadın hareketi 8 Mart için güçlü bir çalışma yürütmeye başladı ve bir araya gelecekler, çevre grupları da bir araya gelecek. Toplumsal kesimlerin bir araya gelmesini önemsiyoruz.

-İmralı’da Sayın Öcalan ile bir görüşme yapıyor mu yapılıyor mu sorusunun cevabını devlet verir. Bu konuda açıklama yapması gereken devlettir. Zaten Sayın Öcalan avukatı ve ailesiyle görüştürülmüyor, siyasetçilerle görüşmesine imkan verilmiyor. Ya bu yasağı kaldıracaklar, ya da devlet bir açıklama yapacaktır. Sandığa gitme oranı da en yüksek Kürt nüfusunun yüksek olduğu yerlerde çıkacak. Çünkü Kürtler sadece bir adamın hangi yetkilerle ülkeyi yöneteceğini, onun parti rozetini yakasına takıp takmamasını oylamayacak. Kürtler Taybet ananın cenazesinin günlerce sokakta tutulmasını oylayacak. Bir bebeğin cenazesinin kokmaması için buzdolabına konulmasını oylayacaklar.