2002 yılında iktidara gelen AKP ve RTE bu sürede hayatın tüm alanlarında adım adım tam bir korku imparatorluğu yarattı. İktidara herhangi bir şekilde muhalif olan, hatta görünen her kişi, kurum ve kesime karşı ekonomik, siyasal, sosyal ve hukuk alanındaki baskıların her geçen gün daha da pervasızlaştığı inkâr edilemez.
 
Ve bu yaşanan 10 yıllık süreçte sayıları az da olsa baskılara boyun eğmeyen, dik durmaya devam eden belli bir aydın, yazar, sanatçı, gazeteci kitlesinin varlığı da inkar edilemez.
 
Ancak özellikle son bir-iki yılda görülüyor ki, baskılara direnemeyen, onurundan, duruşundan ödün veren, yılgınlaşan, silikleşen ve de giderek iktidara da şirin görünmeye çalışanların sayısı da çok hızla artıyor.
 
Ben de bu toplumda yaşayan bir birey olarak kalemlerini satmayacak, baskılara karşı sesini yükseltecek, işini kaybetme korkusu nedeniyle yılgınlığa kapılmayacak, insan olmanın gereği muhalif kimliğinden ödün vermeyecek, hükümete yalakalık yapmayacak basın mensupları, gazeteciler, aydın ve yazarları, yargı mensuplarını görmek istiyorum.
 
Gördüğünü, yani gerçekleri korkmadan soracak yiğit gazeteciler, televizyon programcıları, aydın yazarları görmek istiyorum.
 
Mesela “ileri demokrasi, daha ileri demokrasi” teranelerini bize satmaya çalışan takiyyeci RTE’ye “Türkiye’de bugün itibarıyla kaç gazeteci tutuklu var diye soracak;” “ya da tutuklu gazeteciler bakımından dünya sıralamasındaki yerimiz neresi” diye soracak,
 
Mesela şimdilerde “özgürlükler” sıralamasında komşu olduğumuz Malawi, Kongo ve Swaziland’ın haritada nerede olduklarını, bugüne kadar kaç kişinin bu ülkelerin ismini duyduğunu soracak,
 
Özgürlük sözcüğünü ağzında sakız yapan RTE’nin hangi konuda, hangi muhalif kimliğe tahammülü olduğunu, tazminat davası açmadığı, gözaltına aldırıp içeri attırmadığı kimse olup olmadığını soracak birilerini arıyorum…
 
Her gün ve yaşamın her alanında gördüğümüz anti-demokratik uygulamaların, hak ihlallerinin güya karşıymış gibi göründüğü 12, Mart ve faşist 12 Eylül rejiminden herhangi bir farklılık gösterip göstermediğini soracak,
 
Son zamanlarda seçilmiş yöneticilerin, politikacıların cezaevlerine doldurulmasının, yine Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ve Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu verilerine göre 19’u imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü olmak üzere 105 gazetecinin zindanlara hangi “ileri demokrasi” uygulamasına göre doldurulduğunu; zindanlara doldurulan bu gazeteci sayısının Türkiye’yi dünya sıralamasında birinci sıraya çıkardığını, bu durumun kendisine ne hissettirdiğini soracak,
 
Bu anti demokratik uygulamalara karşı duracak kadar adalet terazisindeki hakkaniyeti koruyacak, iktidarın tüm baskılarına rağmen adaleti tesis etmeye çalışacak hâkimler, savcılar arıyorum.
 
Dersim katliamını diline dolayan, Dersim katliamı üzerinden siyasi nemalanma peşinde olan ve de timsah gözyaşları döken RTE’ye Uludere katliamında, nasıl oluyor da halen “olayı inceliyoruz, araştırıyoruz” gibi sözlerle kamuoyunu uyutmaya çalıştığını soracak,
 
Yine AKP iktidarı ve RTE’ye cumhuriyet tarihinin en insanlık dışı katliamlarından olan Maraş, Çorum, Madımak Katliamları sorumlularını neden koruduklarını, bunların bir kısmını milletvekili, bakan yaptıklarını, neden katillere kendi belediyelerinde ve devlet dairelerinde iş verildiğini, neden yurtdışında olanların yasal yollarla talep edilmediğini, sorumluların neden adalet önüne çıkarılmadığını soracak,
 
Filistin ve Somali için devletin tüm olanaklarını seferber eden Başbakana, Van depreminden sonra “Ocak ayında Van’da çadırda yaşayan kalmayacak” sözlerini anımsatıp, Van’da halen 70 bin kişinin ağır kış koşullarında bez çadırlarda yaşadığını, bunların donma tehlikesiyle, yangınlarla yüzyüze kaldıklarını ve yangınlarda öldüklerini hatırlatacak, dahası böylesi olumsuz bir ortamda sayın Cumhurbaşkanının da Çankaya sırtlarında kar topu oynamasının nasıl bir anlayışın ürünü olduğunu soracak gazeteciler, basın mensupları, aydın yazarlar arıyorum…
 
Eğer gazeteciler, basın mensupları, meşhur anchormanlar, aydın yazarlar, entelektüeller korkmaya, şirin görünmeye, yandaş olmaya, sessiz kalmaya devam edeceklerse ve de cesurca soru sormayacaklarsa, işte o zaman bu soruları ben soruyorum.. Çünkü yaratılan korku imparatorluğundan korkmuyorum. Çünkü toplumun çok önemli bir kesiminin bu soruları sormak ve yanıtlarını almak istediğini biliyorum.