Son günlerde özellikle Irak Kürdistan’ındaki referandum kaynaklı ısınan siyasi ortam dolayısıyla yapılan bazı yorumlarla ilgili olarak Amerika ile İsrail’in arasındaki ilişkinin sanılandan çok daha inanç temelli olduğu konusunda bir bilgilendirmede bulunmak istedim. Herhangi bir siyasi yorumda bulunmamakla beraber yapılan siyasi tespitlere biraz da olsa olumlu katkı yapabilir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki konu Amerika İsrail ilişkisi ise reelpolitiği unutmak gerekir. Çünkü bu iki ülke arasındaki ilişkilerdeki tek refleks dini reflekstir. Daha doğrusu Amerika tarafında bu böyledir. Yahudi lobisi güçlüdür tabi, ancak Yahudi lobisini güçlü yapan şey sadece kilit noktalarda olan sürekli bir Yahudi varlığı değil. Amerika’daki en kalabalık sınıf olan klasik dindar Amerikan ailelerdir. Büyük şehirlerde fazla etkin gözükmeseler de Amerika’nın orta ve güney kesiminde gerek eyalet meclislerinde gerekse eyalet valisi olarak çok etkinler.

Bu cenah bugün neocon olarak siyaset jargonunda adlandırılan kesim. Bu kesimin genel düşünce ve tavrına gelmeden önce genel anlamda Hristiyanlığın Yahudiliğe bakışı üzerine bazı bilgiler paylaşmakta fayda var. Bu konu genelde Hristiyanlıktaki son günler öğretişi ile ilgilidir. Batı kilisesi özellikle protestan reformasyonundan sonra “Dünya’nın Sonu”yla ilgili olarak daha çok kafa yormaya, Tevrat ve İncil’de bu konuyla ilgili ayetlere daha çok yoğunlaşmaya başladı. Şunu belirtmekte fayda var ki tüm mezheplerde çok büyük çoğunlukla Hristiyan teolojisi şu an için İsrail’in isyanda olduğunu kabul ediyor. Ancak incilin iddiası bütün Dünya devletlerinin İsrail’e karşı birleşmesi ve Armagedon savaşı neticesinde beklenen kurtarıcının İsa olduğunu kabul etmesi ve İsa’nın ikinci gelişi ile dünyanın sonu..

Çok ana hatlarıyla anlatmış olsam da genel inanış bu. Doğu kilisesine geldiğimizde bugün için İsrail onları Batı kilisesi kadar heyecanlandırmıyor olsa da 800-1000’li yıllarda Doğu kilisesinde bir şekilde Yahudiliğin tamamlayıcı olduğu görüşü çok hakimdi, bütün pazar tapınması düzeni -cübbeler, mürünler , Buhurdanlıklar..- Tevrat’taki tapınak sembolizmine yakındır. Hatta protestan hareketi İncilin kahinlik düzenini almasına karşı Doğu kilisesi bugün hala Tevrat’taki kahinlik düzenini esas alıyor. Ancak tekrar etmek gibi olacak ama Hristiyan Batı gibi yoğun bir son günler ve İsrail heyecanı yaşamıyorlar.

Batı kilisesi Tanrıbiliminde zamanın sonu öğretişinin ne kadar canlı olduğunu anlayabilmek için bir örnek vereyim. George W. Bush dönemini yaşayanlar çok iyi hatırlayacaklar. “Tanrıyı kıyamete zorlamak” deyimini. Bu protestan fraksiyonu, George Bush’un da içinde olduğu bu hareket onun başkanlığı döneminde en fazla misyoneri İsrail’de bulundurmuştu. Amaç İsrail İsa’nın beklenen kurtarıcı olduğunu kabul etsin ve son gelsin. Bu görüşe karşı olan birçok Hristiyan teoloğu İsrail’in yalnızlaşması için Amarika’nın onun arkasından çekileceğini ve Dünya milletlerinin İsrail’e karşı cesaretleneceğini düşünüyorlar son günlerle ilgili projeksiyonlarında.

MIKE PENCE İSRAİLİ SEÇER

Yönetimsel katmandan bakarsak her zaman olduğu gibi bugün de neocon fikriyatı çok etkin Amerikan yönetiminde. Bununla ilgili başı çeken isim ikinci başkan Mike Pence. Bir kilise hizmetkarı olarak benim de (tanımayanlar için bir pastör olduğumu hatırlatayım bu arada) çok saygı duyduğum bir isim olan Pence olmasa Trump ne Florida’yı alabilirdi, ne başkan olabilirdi.

Şimdi çok çarpıcı gelebilir hatta inanmakta zorlanabilirsiniz ancak açıkça söyleyebilirim Pence seçim yapmak zorunda kalsa, Amerika veya İsrail’den sadece bir tanesini kurtaracak veya seçecek olsa -artık senaryoyu siz şekillendirin- İsrail’i seçer.

Biliyorum birçoğunuz abarttığımı düşünebilir. Ama ben de bu görüşümde ısrarcıyım. Amerikan kiliselerinde yaygın görüş Tanrı’nın Amerika’yı bu kadar güçlü yapmasının nedeni İsrail’i korumasıdır. İsrail’i korumazsa Amerika biter.

Anlatmak istediğimin özü bugünlerde birkaç yorumda dinlediğim “Bağımsız Kürdistan” referandumuyla ilgili olarak Amerika ve İsrail’in farklı pozisyon takındığı yorumlarına bir pencere açmak için söylüyorum. Şartlar ne olursa olsun Amerika İsrail’in pozisyonuna gelir. Altı gün savaşlarında İsrail Amerikan gemisini vurduğunda Başkan Johnson dahil ilk refleks olayın üstünü örtmekti.

Ne yani, Amerika İsrail için gerektiğinde kendi çıkarına olmayan şeyi kabul eder mi?

Evet, eder. Zaten eğer etmemeye başlamışsa film bitiyor demektir. Bu da gerçekleşecek. O zamana kadar moda deyimle “Amerika yazılır İsrail okunur”.

Sevgiler…