Anayasa Mahkemesi (AYM), eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ve HDP eski Milletvekili Osman Baydemir’in 2006 yılında katıldığı bir eylem nedeniyle kendisine verilen kovuşturmayı erteleme kararıyla ilgili yaptığı bireysel başvuruda hak ihlali kararı verdi.

AYM, 15 Eylül'de verdiği kararda Baydemir'in toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine oy çokluğuyla, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine oy birliği ile hükmetti. Baydemir'e 30 bin lira manevi tazminat ödenecek.

'KOVUŞTURMANIN ERTELENMESİ, STRES VE CEZALANDIRMA ENDİŞESİNİ DEVAM ETTİRİYOR'

Kararda içtihada referans veren AYM, kovuşturmanın ertelenmesi kararıyla ilgili değerlendirmesinde, "Anayasa Mahkemesi içtihadına göre henüz mahkûm edilmemiş olsa bile ertelenen kovuşturmanın gelecekte yeniden başlayabilme olasılığının başvurucularda stres ve cezalandırma endişesini devam ettireceği kanaatine varılmış ve söz konusu kararlarda başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerine müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir" ifadelerini kullandı.

'DENETİM ALTINA ALMAK, TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ DÜZENLEME HAKKINA MÜDAHALE'

Baydemir'in başvurusunda da koşullar arasında esaslı bir farklılık bulunmadığını belirten AYM, "O hâlde zikredilen Anayasa Mahkemesi içtihadında konulan ilkeler ile somut olayın koşulları gözetildiğinde, temyiz öncesinde hapis cezasına hükmedilerek erteleme kararı verilen ve bozma kararı sonrasında hakkındaki kovuşturma ertelenerek üç yıl süreyle denetim altına alınan başvurucu hakkında henüz kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmamasına rağmen o dönem milletvekili olan başvurucunun ilerde kovuşturmaya maruz kalma ve cezalandırılma riskinin bulunduğunun dikkate alınması gerekir. Bu sebeplerle başvurucu hakkında kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilerek denetim altına alınmasının başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale olduğunun kabul edilmesi gerekir" değerlendirmesinde bulundu.

AYM kararında ayrıca, "Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki yaklaşık 10 yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir" denildi.

Kaynak: Gazete Duvar