Ömer İbrahimoğlu / Demokrat Haber

İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Garip Dede Cemevi Derneğine geçtiğimiz günlerde 30 bin liralık elektrik faturası gönderilmişti. Derneğin Başkanı Celal Fırat da bu faturayı ödemeyeceklerini dile getirmişti. Ayrıca cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi için mahkemeye başvuruda bulunmuştu.

Son günlerde Alevilik inancına da yoğun saldırılar oluyor. Sosyal medyada bir kullanıcı ağza alınmayacak küfür ve hakaretler etti. Düzgün Baba Cemevi yöneticileri Nazımiye Kaymakamı tarafından tehdit edildi. Kaymakam daha sonra cemevi yakınlarında silahlı kişilerle fotoğraf çekip paylaştı.

Biz de Garip Dede Cemevinin ve aynı zamanda Alevi Dernekleri Federasyonunun başkanı olan Celal Fırat ile geçmişten günümüze Alevilik ve cemevi sorununu konuştuk.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Alevi Dernekleri Federasyonu ve Garip Dede Cemevi Başkalığını yapıyorum. Yaklaşık 20 yıldır Alevilik inancı anlamında uğraşılar veriyorum. Malatya Pütürge’de büyüdüm. Alevilik geleneklerine uygun bir yaşam sürdüm diyebilirim.

Bizi Alevilik hakkında kısaca bilgilendirir misiniz?

Alevilik kendi içinde gelenek ve görenekleri olan bir itikat inancıdır. Alevilikte asıl hak Hz Muhammed, Hz Ali’nin yoludur. Muharrem ve Hızır orucumuz var. Bu anlamda Alevilik kendine has ve herkesi de kendi gibi gören bir inançtır.

Siz de bir Dedesiniz. Dede nasıl olunuyor?

Genelde toplumla ve cemaatle daha çok diyalog kuran, insanların dertleriyle hemhal olan, onların sorunlarını kendine dert edinen kişiler ister istemez diğerlerinin içinden sıyrılıyor. Dedelik için herhangi bir kurs ya da seçim olmaz. Dedeliği kişiye halk verir. Dedelere bakış açımız da sıradandır, kutsiyeti yoktur. Sadece onun söyledikleri onu değerli kılar. Elbette dedelerin inancımız içinde yeri önemlidir. Ama kimse dede kimliği ile övünmez. Dedenin yaptıkları onu ön plana çıkarır.

Dedede aynı şekilde bu yolun talibidir. Pir-mürşit-rehber ilişkisi vardır, cemde. Ve dört kapı kırk makam ilkeleri içerisinde ilerler.

Aleviler, Alevi olduğu için tarihte çok sıkıntılar karşılaştı. Şeriatla yönetilen Osmanlı döneminde Aleviler inançlarını nasıl yaşıyordu?

Çok kötüydü. Aleviler kendi itikat inancından dolayı tarihte her dönem ötekileştirildiler, sınıflara bölündüler. Ve katliamlarla karşı karşıya kaldılar. Osmanlı döneminde Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında çıkan savaşta Anadolu’da bir nevi bir nüfus değişikliği oldu. 1515 yılında 40 bin insan katledildi. O dönem yaşanan olayların bugünü de etkilediğini düşünüyorum. Tarihteki acı verici olaylar yaşanmasaydı. Türkiye çok farklı yerlerde olabilirdi. Aleviler daha etkin ve ülke de yaşanılabilir bir yer olurdu. Aleviler bunları tamamen inandığı değerlerden dolayı yaşadı. Ayrıca ben bunların başkaları tarafından Sünnilere yaptırıldığını düşünüyorum. Örneğin şu an Diyanet İşleri Başkanlığı Kurumu var. Yani Ankara’da bir fetva kurumu var. Çizgisiz bir kâğıda fetva yayınlıyor ve bütün şehirlere yayıyor. Bu yüzden Sünnilerin şu anda olduğu gibi o dönemde özgür olmadıklarına inanıyorum.

Aleviler zorbalığa, haksızlığa karşı geldiği için; kim olursa olsun ırkı, rengi fark etmeksizin iyiler iyidir diyen kişiler olduklarından dolayı sistem hep onları düşman gördü. Bu yüzden Alevileri kendilerine benzetmeye çalıştılar. Benzemeyenleri yerlerinden yurtlarından ettiler. Bu durum yıllardır devam ediyor…

“Şu anda da katlediliyoruz ama kalemle”

Peki, Aleviler Cumhuriyet kurulduktan sonra nasıl bir durumla karşılaştı?

Aleviler Cumhuriyete canıyla, malıyla sahip çıktılar. Cumhuriyetin kendilerini koruyabileceğine inandılar. Ama maalesef cumhuriyet Alevilere sahip çıkmadı, diyebilirim. Tekke ve zaviyeler kapatıldı. Dede, şeyh gibi kavramları yasaklandı. Aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Burada devletin dinini de Hanefi mezhebi üzerinden oluşturdular. Bu boyutuyla Alevilere haksızlık yapıldı.

Cumhuriyet döneminde tarif edilemeyecek derecede acı katliamlar da yaşandı. Örneğin Dersim katliamı, Çorum katliamı, Maraş katliamı, Malatya ve Erzincan olayları, Sivas katliamı... Hep bu süreçlerde meydana geldi. Niye diye soracak olursanız, kendilerine benzetemedikleri için. Bunun egemen din mantığıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Ama yine de biz kesinlikle cumhuriyetçi, laik ve demokratik bir ülke için mücadele ediyoruz, edeceğiz. Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Ermeni herkesin kendi gelenek ve görenekleri içerisinde özgür demokratik bir ülkede yaşamalarını istiyoruz.
Şunu da eklemek istiyorum. Alevi çocukları zorunlu din dersleri verilerek âdeta asimile ediliyorlar. Şu anda da katlediliyoruz ama kalemle.

Diyanet İşleri Başkanlığından bahsettiniz. Sizce Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı mı? Kaldırılmalıysa neden?

Diyanet kaldırılmalı! Düşünün onlarca kuran kurslarında çocuk tecavüzleri oluyor. Diyanet tek bir kelam ediyor mu? Yok! Yoksulluk bu kadar yükselmişken haktandır, Allah’tandır deyip halinize şükredin diyorlar. Bu kurumun kesinlikle kaldırılması gerekiyor. Çünkü Sünnilerin özgürlüğünü de kısıtlıyor. Biraz önce söylediğim gibi Ankara’da birileri fetva veriyor, diğerlerinin de onlara inanması gerektiğini söylüyorlar. Bu mahiyetiyle Diyanetin Alevilerden çok Sünni itikat inancına zarar verdiğini düşünüyorum.

Diyanet kaldırıldığında yerine herhangi bir kurum ya da kuruluş gerekli mi?

Bağımsız bir kuruluş oluşturulmalı. Avrupa’da bunun örnekleri var. Mesela devlet tarafından alınan vergilerin belli bir oranı ibadethanelere ayrılmalı. Vergi veren vatandaş, nüfus müdürlüğünde inancını belirterek Hıristiyan ise kiliseye, Müslüman ise camiye, Alevi ise cemevine vergisi aktarılmalı.

“Müslümansa buyursun camiye gelsin”

Siyasi partilerin Alevilik inancına bakışı nasıl?

Siyasi partiler ile yüz yüze sohbet ettiğimizde hepsi bize saygılı davranıyorlar. Gelin görün ki, ekranların karşısına çıktıklarında Alevilerle ilgili söz söyleme cesaretini gösteremiyorlar. Hiçbirini samimi görmüyorum. Bu meseleleri yeterince sahiplenmediklerini düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi, iktidar olduğu belediyelerin tamamında bulunan cemevlerinin giderlerini karşılayacaklarını, söylemişti. Şu an biz Küçükçekmece Garip Dede cemevindeyiz, buranın belediyesi Cumhuriyet Halk Partisinde, giderlerimizi de karşılamıyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisini de zaten biliyoruz, bizi kabul etmiyorlar. Recep Tayip Erdoğan’ın bir sözü var, Aleviler Müslümansa buyursun camiye gelsin. Cumhurbaşkanın başka bir sözü ise şöyle, Alevi sevmek Alevilikse ben en büyük Aleviyim. Bu yüzden siyasi partileri samimi bulmuyorum. Ama bizim bütün siyasi partilerden talebimiz nettir. Aleviler bu ülkenin yurttaşıdır. Cemevleri onların gelenek ve göreneklerini yaşadıkları, ibadethaneleridir.

“Alevilerden alınan vergiler size haram olsun”

Siz elektrik faturalarını ödemeyeceğinizi söylediniz. Yakın bir zamanda da cemevlerinin ibadethane statüsü kazanması için mahkemeye başvuruda bulundunuz. Bize bu süreci anlatır mısınız?

Aslında bu uzun ve meşakkatli bir süreç. Cemevlerinin ibadethane olması ile ilgili pek çok karar var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Danıştay ve yerel mahkemelerin bu konudaki kararları elimizde mevcut. Ve net bir şekilde cemevleri Alevilerin ibadethanesidir, deniyor. Diğer ibadethanelere tanınan hakların aynısı cemevine de tanınmalı.

Örneğin camilerde sistem şöyle işliyor: Diyanet bünyesindeki vakıflara para aktarılıyor. Onlar da müftülükler yoluyla camilerin faturalarını vesaire ödüyorlar. Biz ödenmesin demiyoruz. Biz eğer camilerin faturaları ödeniyorsa, cemevlerinin de faturaları ödensin istiyoruz. Camilerin giderleri ödenmiyor diyenlere de buradan sormak istiyorum. Peki, Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan bütçe nereye gidiyor?

Bizim cemevimizin (Garip Dede Cemevi) 3625 metrekare kapalı kullanım alanı var. Her gün binlerce insan yemek yiyor. Kültürel, itikat ve akademik alanda çalışmalar yapıyoruz. Bunların tamamı ücretsiz. Cemevi yirmi dört saat açık, diyebiliriz. Ama önceleri faturamız 10 bin lira civarında geliyordu. Aniden 30 bin liralık faturayı görünce çok rahatsız oldum. Bunun üzerine bir tweet paylaştım, “Alevilerden alınan vergiler size haram olsun” şeklinde. Sonrasında faturaları ödememe kararı aldık. Alevi Dernekleri Federasyonu toplantısında da durumu istişare ettik. Türkiye’deki bütün cemevleri de aldığımız kararlara uyacak.

Bu bir hak arayış meselesi, fatura ödeme meselesi değil! Bizim artık bunları aşmamız lazım. Ayrıca ben cemevlerine ibadethane statüsü kazandırılacağına inanıyorum. Bunu yapmak çok zor değil. Anayasada bir bölüm var: cami, kilise, sinagog gibi ibadethanelerin giderlerinin karşılanmasıyla ilgili. O kavramların yanına cemevi yazacaklar bu kadar. Bunu meclisten geçirmelerine bile gerek yok. Cumhurbaşkanı kararnamesi ile yapılabilir. Son olarak şunu eklemek isterim. Yunus Emre, “Bizim dinimiz sevgidir, başka dine inanmayız,” der. Bu kelamların üzerine konuşmalıyız artık. Hızır hepimizin yardımcısı olsun.