Röportaj: İrfan Tunççelik

Fethi Karakeçili ile yaptığı çalışmalar üzerine konuştuk. Kanada'da yaşayan sanat yönetmeni, dansçı, koreograf ve akademisyen Karakeçili halk oyunları üzerine çeşitli akademik araştırmalar yapan nadir akademisyenlerden biri.

Karakeçili, Urfa’nın Hilvan ilçesinde doğdu. Türkiye Devlet Konservatuarı'nda Halk Dansları alanında Lisans derecesini, İstanbul Teknik Üniversitesi - Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Dans Yüksek Lisansını tamamladı. Gaziantep Üniversitesi ve İstanbul'da tam zamanlı öğretim üyesi olarak 7 yıl öğretmenlik yaptı, 2001'de Kanada'ya taşındı ve York Üniversitesi Dans Çalışmaları'nda ikinci yüksek lisansını tamamladı.

ILAC (International Colleg)’da öğretim görevlisi olarak York Üniversitesi'nde de Kürt düğünleri üzerine tezini hazırlayan Karakeçili, 15 yıldır Toronto Halk Sanatları Konseyi başkanlığını sürdürüyor. Karakeçili, Kürt Halk oyunları ve onun ayrılmaz bir parçası olan müzikleri ele alarak yöre halaylarının neler olduğu, ne anlam ifade ettikleri, oyunların öyküleri, icra şekilleri, yapısal özellikleri ve giyim kuşam şekilleri gibi kavramların yanı sıra halk oyunlarının günlük yaşam ile olan ilişkilerini inceleyerek araştırmalarını sürdürüyor.

Karakeçili, bir yaşam tarzı olan ve çeşitli kültürel zenginlikleri içerisinde barındıran halk oyunlarının ne anlam ifade ettiğini, yapısal özelliklerinin neler olduğunu ve nasıl bir değişime uğradıklarını anlattı.

1994 yılında Gaziantep Üniversitesinde bölüm birincisi olarak mezun olan Karakeçili, bölümde öğretim elemanı eksikliğinden kaynaklı olarak bölüme eğitimci olarak dönüyor. Ancak bölüme alındıktan sonra, akademik çalışmalar yapmak istediği için İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsüne Yüksek Lisansa kabul ediliyor ve İstanbul'a yerleşiyor. Karakeçili, 1997-1998 eğitim yılında “Şanlıurfa Kültürünün Kadın-Erkek Giyim Kuşamına Etkisi” adlı yüksek lisans tezini bitirip aynı yıl enstitüde Doktora (Sanatta Yeterlilik) programına kabul ediliyor.

Karakeçili, Gaziantep Üniversitesinde rektör değişimi ile birlikte, zorunlu bir istekle dönüşe zorlandığını ve doktora eğitimi ise siyasi malzeme yapılarak durdurulduğunu belirtiyor.

YÖK tarafından acil ihtiyaç denilerek 1998 yılında Gaziantep üniversitesine dönüşe zorlanan Karakeçili, üniversitede kendisini bir anda kütüphane görevlisi olarak bulduğunu ifade ediyor. Baştaki yönetim (Rektörlük) ve Konservatuvardaki siyasi iradenin akademik anlamda önünü tıkadığını ve nedensiz bir şekilde hukuksuzca cezalandırıldığını söyleyen Karakeçili, "Takip eden süre içerisinde yıldırma politikası uygulandı ve istifa etmem için nedenler arandı" diyor.

"Öldürülen Kürt akademisyen Hamza Çivi olayından sonra güvenli ortam kalmadı"

1999'da eski konservatuvar müdürü ve sonrasında bölüm başkanı olan Akademisyen Hamza Çivi'nin kurşunlanarak öldürüldüğü olaya tanıklık ettiğini belirten Karakeçili, Hamza Çivi'nin aslen Adıyaman Kahtalı olduğunu, devlet halk dansları topluluğu Adıyaman hocası ve dansçısı olmakla birlikte Türkiye'ye dünya birinciliği (1986, Fransa Dijon) getiren Kürd kökenli bir sanatçı ve akademisyen olduğunu aktarıyor.

Akademisyen Çivi'nin bir sanat kurumunun akademik binasında kafasından vurularak öldürüldüğünü ve kendi kucağında son nefesini verdiğini anımsatan Karakeçili, bundan sonraki dönemin kendisi için zorlaştığını ve Gaziantep Üniversitesinde özgürce akademik ve sanatsal çalışmalarını yapmanın imkansızlaştığını ifade ediyor.

Karakeçili, "Baskı, yıldırma, ötekileştirme, tehdit ve ırkçılık almış başını gitmiş ve benim için artık ne güvenli ne de sağlıklı bir ortam kalmış. Böyle olunca 2001 yılında, hem akademik ve sanatsal hem de insanca yaşayabileceğim özgür bir ülke olan Kanada'ya gelip yerleştim" diye ekliyor.

Kanada'ya yerleştikten sonra, 2006 yılında York Üniversitesi, Güzel sanatlar fakültesi Dans eğitimi bölümünde 2'inci Yüksek lisansına kabul edilen Karakeçili, 2008 yılında Master programını “Kurdish Dance and Identity in Contemporary Turkey” (Kürd danslarının Modern Türkiye'de kimliği) tez sunumuyla tamamlıyor. Aynı yıl York üniversitesi Müzik bölümü Etnomuzikoloji alanında Doktora programına kabul ediliyor ve asistan olarak, Dünya müzikleri, Amerika'da Afrika müziğinin icracıları ve tarihi, Ortadoğu müzik kültürü, Bollywood film müzikleri, sanat ve fikirler gibi dersleri verdiğini söylüyor.

Kürd halk dansları ile ilgili, Amerika, Fransa, İtalya ve Kanada'nın birçok eyaletinde çalışmalar yaptıklarını dile getirerek dünya yaz olimpiyatlarının sanat koluna Ortadoğu halk dansları ve müziği ile ilgili seminerler veren Akademisyen Karakeçili, koreografisini yaptığı "Kevokim" türküsüne Kürd dans solo gösterisi ile yaptı.

"Kürdler ya siyasetçi ya da avukat oluyorlardı. Ben o anlamda dünyadaki ilk Kürd halk dansları akademisyeniyim"

Karakeçili, Halk danslarını şu şekilde tarif ediyor: "Bir halkın kültürünü, müziğini, geleneksel giyim kuşamını, günlük işlerini, sevdasını, ayrılığı, ölümü, doğumu, düğünü, cinsiyeti, geleneksel yaşamı, kahramanlığı, hüznü ve dinsel inançları, hayvan taklitlerini ve doğayı işleyen dans türüdür. İçerisine birçok öğeyi alır, özümser ve insan bedeniyle sunar. Toplum içerisinde halkoyunlarına “folklor ekibi, folklorcular, folklor oynama, milli oyunlar, geleneksel oyunlar” gibi birçok isim verilmiştir. Aynı toplum içerisinde hiçbir zaman ne akademik ne de sanatsal olarak olması gerektiği yerde olamamış ve değer görmemiştir. Oysaki bizler akademik olarak bir halk dansını analiz ederken; dansın tarihsel geçmişine, ne zaman ve kim tarafından derlediğine ya da icra edildiğine, figürlerin anlamlarına, kadın ve erkeğin aynı oyunu nasıl oynadığına, hangi kıyafetlerle icra edildiğine, oyunun çıkış nedenine, müziğinde neler anlattığına bakarız. Bunları tek tek analiz ederek o toplum hakkında gerek Etnografik, Sosyolojik ve gerekse Etnomüzikolojik açıdan bir yargıya varır ve fikir sahibi oluruz."

Türkiye'yi 7 ayrı bölgede oynanan Halk dansları türleri ile çok zengin bir mozaike benzeten Karakeçili, Türkçe halaylar olarak geçen formun, karakteristik yapısının, icrası ve giyim kuşam özellikleri itibari ile Kürd halk dansları ve govendleri olduğunu belirtiyor.

Kürdlerin görsel ve sahne sanatlarına akademik çalışma ve eğitim olarak bakmadığı eleştirisinde bulunan Karakeçili, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Kürdler ya siyasetçi ya da avukat oluyorlardı. Kimse başka bir şeye ilgi duymuyordu o dönemlerde. Ben o anlamda dünyadaki ilk Kürd halk dansları akademisyeniyim. Böyle olunca bütün çalışmalarınız bu alana yayılıyor. Tabiki çok zor bir misyon bu. Öncelikle bu alanda hem çok az kaynak var hem de yapılan çalışmalar misyoner Alman, İngiliz yada Fransız gezginler tarafından yazıldığı için bunların bulunması ve çevirileri zaman aldı. Bununla birlikte, Anthony Shay, Tim Rice, Carol Freeman, Anderson Benedict, Christensen Dieter, Kevin McKierman gibi Identity, Balkanlar ve Kürdler üzerine çalışan akademisyenlerin de etkisinde çok kaldım."

"Ritüeller elden ele, dilden dile günümüze ulaştı"

Karakeçili'nin Doktora tez konusu, "Kürd düğünleri, ritüelleri değişim ve gelişimi ile ilgili Hakkari ve diğer Kürd illerinin gelenekleri ile mukayeseli bir çalışma." Karakeçili, aynı zamanda yurt dışında da Kürd düğünlerinin icrası, benzerlik ve farklılıkları üzerine çalışıyor ve şöyle diyor:

"Araştırdıkça, yazdıkça gördükçe hayal kırıklığım büyüyor gelinen noktada. Kürd düğünleri geleneksel anlamda; kız beğenme, kız görme, kız anası ile sözleşme, kız hamamı, kız isteme, nişan, düğün, düğün sonrası, doğum olmak üzere birçok evresi var. Bu ritüellerin damat için olan bölümleri de var. Ritüeller her il ve ilçede hatta bazan köylerde bile de farklı uygulamaları var. Bu ritüeller binlerce yıldır yaşadığımız topraklarda elden ele, dilden dile gelenek ve göreneklerimizle günümüze ulaştı. Bunların bir kısmı dinsel bağlantılı ( Ezidilik, Islam, Hristiyanlik ve Yahudilik) bir kısmı da yaşam felsefesi olarak (Alevilik) gibi uygulamalarla kendine yer bulmuş ve günümüze gelmiştir. Sosyal sınıflarda düğünler çok belirleyici bir etken olmuştur, şöyle ki; Aşiret düğünleri, Beg düğünleri, Mir düğünleri ve Yerel halk ve Maraba düğünleri de farklılıklar gösterir. Aynı zamanda Kürd-Ermeni/ Kürd-Türk/ Kürd-Arab/ Kürd-Süryani ve diğer evliliklerde de yine iki farklı toplum ritüelleri devreye giriyor ve değişiyor. Düğünler aynı zamanda, giyilen geleneksel kıyafetler, Müzikler, Enstrümanlar, Düğün yemekleri, Govendler ve daha birçok öğe ile sınıflandırılıp uygulanmakta idiler ve bazı yerlerde hala devam etmektedir."

"1940'lardan sonra Kürt müziği gibi Kürd halk dansları da asimile edildi"

Kürtlerin yaşadığı dört ulus devlet sınırları içinde özellikle de Türkiye'de olduğu gibi müziklerin söz ve ezgileri tahrip edilerek ya değiştirildi ya da çalındı. Karakeçili, Kürt Halk oyunlarının da buna maruz kalıp kalmadığı sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:

"Tıpkı Kürt halk müziği gibi Kürt halk dansları da Türkiye'de asimile edilmiştir. Halk danslarının Kürtçe isimleri, ana müzik ezgileri, geleneksel orijinal kıyafetleri, kadınların orijinal yaz süslemeleri (Deq), giyilen renklere kadar yasaklanmış ya da suç sayılmıştır. Orijinal olan Kürtçe halk danslarının isimleri Türkçe olarak değiştirilmiştir. 1940'lardan sonra Türkiye'deki Folklor derlemeleri büyük bir ivme kazanmıştır. Cumhuriyetle birlikte Kültür Bakanlığı, Halk kültürünü yayma ve yaşatma kurumu, Yapı ve kredi bankası gibi birçok kurum özellikle Anadolu’ya oradan da Kürd illerine birçok derlemeci göndermiştir ve derlenen oyun ve müzikler Kürt ismi geçmeden Türkçe kaynaklara ve arşive geçmiştir. Bu çalışmalarda aktif görev alan, Muzaffer Sarısözen, Nida Tüfekçi, Şerif Baykurt gibi değerli isimler bu asimilasyonu uygulayanlardandırlar. Aynı dönemde Kürd sanatçılar da bunu hızlandırmışlardır tıpkı, Celal Güzelses, Nuri Sesigüzel, İbrahim Tatlıses, Burhan Çaçan, Küçük Ceylan, İzzet Altınmeşe bunlardan sadece birkaç tanesidir. "

"Kürdlük ile ilgili hiçbir şey yok düğünlerde"

Kürt düğünlerinin çoğunun özünden uzak ve yozlaşma ile yüzyüze kaldığı uyarısında bulunan Karakeçili tespitlerini şöyle aktarıyor:

"Ben alan araştırmam için 2011, 2013, 2015 yılları arasında Türkiye'de Urfa, Diyarbakır, Mardin, Van, Hakkari, Antep, Maraş, Adıyaman düğünleri çektim. Günümüze kadar hala görselleri topluyorum ama ne yazık ki sonuç bir hayal kırıklığı. Kürdlerin kendi asimilasyonları yüzyıllardır yapılamayandan çok daha hızlı ilerliyor. Daha önceleri devletin Kürt Kültür politikaları ve diğer etkenlerden dolayı bazı kısıtlamaları vardı ve yoğundu bu kısıtlamalar. Ancak günümüzde Kürtçe bugünler biraz daha özgürce yapılabiliyor. Ancak bu defa da Kürtler ne eski geleneksel kıyafetlerini giyiyor, ne de eski halk danslarını (Govendleri) oynuyor ne de geleneksel müziğimiz ve çalgılarımız var. Kürd düğünlerinin en büyük dejenerasyonu düğün müzik grupları “KOM” lar ile başladı. Artık Kürd düğünleri elektronik bağlama, org ve bateri hatta bazen sadece 1 org ile yapılmakta. Böyle olunca 3 günlük düğünler sadece Delilo yani -3 adım öne ve 3 adım geriye- ile başlayıp bitiyor. Saatlerce hatta günlerce başka da hiçbir oyun oynanmıyor. Oysa geleneksel danslarımız o kadar fazla ki yani bizim yüzlerce dansımız var ve biz bu dansları rebap, davul zurna, erbane ve billur gibi geleneksel sazlarımız ile binlerce yıldır oynadık ve yeni kuşağa taşıdık. Kom müzik gruplarının Kürtçe müziğin yayılmasında pozitif katkıları olmakla beraber Kürt düğünlerinin geleneksel formu ve govendler üzerine çok negatif etkisi oldu. Asıl acı ve üzücü olan kadınlarımız ve kızlarımız artık bugünlerde bile geleneksel kıyafetlerimizi giymiyorlar. Erkekler ya tamamiyle kot kumaş gençlerde daracık kot pantolonlarla rep/hip-hop tarzına uyarlıyor dans adımlarımızı. Ancak, Hakkari, Şırnak ve Mardin'in belli bölümlerinde giyim- kuşam geleneği kısmen de olsa devam etmektir. Düğün yemekleri kumanya olmuş ve geleneksel düğün yemeklerimizle hiçbir alakası kalmamıştır artık. Kürdler kendi asimilasyonlarında ivme yapmış durumdalar. Artık kına geceleri sadece kadınlara özgü değil tıpkı İzmir ya da Edirne'de olduğu damatla geline sahnede kurgular yapılıp testiler kırılıyor, tesbihler çekiliyor, sigaralar yakılıyor, damat halayları çekiliyor! Kültürel yozlaşma çok ama çok hızlı bir şekilde sosyal medya ve teknoloji ile birlikte olumsuz olarak etkisini gösteriyor. Aynı durumu Kanada'daki Kürd düğünlerinde de görmek mümkün. Düğünler çoğunlukla içkili, Portekiz ya da İtalyan yemekleri ile yapılıyor. Kadınlarımız giyim -kuşam olarak İtalyan, Yunan ya da diğer batılı kadınların özentisiyle düğüne defiledeymiş gibi katılıyorlar. Erkekler Allahtan takım elbise giyiyorlar ama bazan da iş elbiseleriyle direkt düğüne dalıyorlar. Kürdlük ile ilgili hiçbir şey yok düğünlerde hatta oyunlarda bile. Ben Kanada İngiliz asıllı bir arkadaşımı düğüne davet ettim ama Kürd düğünü demedim. Salona girdik oturduk. Arkadaşım bana, "Fethi biz niye buraya geldik? bunlar Yunan mı?" diye sordu. Hayır, dedim. Bu bir Kürd düğünü. Çok şaşırdı ve bana 'ama Kürdlerle ilgili hiçbir şey göremiyorum burda' dedi. Çünkü kendisi de Kürtlerle ilgili araştırma yapan bir akademisyen. Sonra müzik başlayınca (tabii ki Org ve bağlama) tamam Kürtçe söylüyorlar dedi. Yani düğünlerimizin geldiği son durum budur maalesef."

"Dilin yasaklı olduğu dönemlerde müzik eşliğinde delilo oynamak bir eylemdi ve hala öyledir."

Karakeçili, Dans ve Müziğin bir halkın en önemli kültürel değerlerinden olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Müzik ve Halk dansları ait olduğu toplumun hamurunun mayasıdır. Ulus olarak duygularımızı, düşüncelerimizi, aşkımızı, üzüntümüzü, sevincimizi, isyanımızı, kahramanlığımızı, hayal kırıklığımızı, ihaneti ve daha birçok temayı Müzik ve Dansta yaşatırız. Müzik ve dans bir halkın özüyle kavgasıdır, siz ne kadar gerçeğinizden kaçmak isteseniz de, bir Kürtçe parça çaldığında ya da govend izlediğinizde yaşamın bütün gerçekliğini damarlarınızda hisseder ve etkilenirsiniz. Özgürlük ve başkaldırının ilacı müzik ve danstır. Kürt ulusal mücadelesinde de müzik çok büyük etken olmuş ve halkı derinden etkilemiştir.

Türkiye'deki bütün gösteri ve protestolarda neden Govend çeker Kürtler? Hiç düşündünüz mü? Çünkü dilin yasaklı olduğu dönemlerde müzik eşliğinde delilo oynamak bir eylemdi ve hala öyledir. Bugün Türkiye'deki grev, protesto ve yürüyüşlerde Karadeniz, Zeybek ya da kaşık oyunları oynanmaz, herkes halay (Govendler) çeker. Halk dansları, artık simgeleşmiş bir eylem çeşididir yani siyasi bir mesajı da vardır. Ancak bu mesaj dostça kardeşçe, el ele halaylar çekerek mesaj vermektir."

"Kanada'da 'Mem û Zin' adlı 'İlk Kürt Balesi' sergilendi"

Karakeçili, 2008 yılında "Dilan Dans Topluluğu" adlı bir grup kurarak, en büyük hedefinin Kürt Balesinin temellerini atmak ve bunu ilk etapta dans tiyatrosu ile gerçekleştirmek olduğunu söylüyor:

"Bundan hareketle hikayeyi saptadım ve anlatacağım hikayenin çinde Bale, Modern Dans, Hi-hop, Jazz, Capoeira ( Brezilya kökenli bir dans ve spor), Hindistan ( Odisi), ve dünya halk dansları geçmişi olan dansçıları biraraya topladım. Geleneksel formdan modern forma günümüz dans anlayışına göre sunmaktı hedefim. Bu amaçla 11 ayrı ulustan ve yukarda saydığım dans türleri ile 'Toronto Üniversitesi Isabel Bader Tiyatro Salonu'nda birçok dans akademisyeninin ve basının da katılımıyla “Mem u Zin “ aşkını 2011'de sahneye taşıdım. Bu Kürd halk danslarının dünya dansları ile Mem u Zin hikayesini çağdaş anlamda sunumunun dünya prömiyeriydi. Bu sunum, Kanada, Türkiye ve Avrupa basınında da geniş yer aldı. İkinci projem de “Newroz efsanesi, renklerin dansı” adı altında zalim Dehak ve Demirci Kawa'yı sahneye taşıdım. Bu projenin şöyle bir farklılığı oldu; her ne kadar ana tema Kürdlerin zalim Asur kralı Dehaq'la mücadelesini anlatsa da, ben kurguya Iran, Türkiye, Irak'taki Kürd danslarını da dahil ettim. Aynı zamanda Türk, Azeri, Gilek (İran), Hint danslarından da örneklerle Newrozun evrenselliğini ve bu ülkelerde Bahar bayramı kutlamaları temasıyla da sahnede ortak bir dili dansta yakalamak anlamında sahneledim."

"Ulus, dilini ve kültürünü unutursa ya da kaybederse kendisi de silinir gider"

Kürtlere ve diğer etnik grup ve yapılara dans ve müziklerini korumaları ve bunu geleceğe taşımaları çağrısında bulunan Karakeçili sözlerini şöyle noktalıyor:

"Dans ve müzik bir ulusun olmazsa olmazıdır tıpkı diğer kültürel değerlerimiz gibi. Bir ulusu ulus yapan bu unsurların başında da anadil geliyor. Ulus dilini ve kültürünü unutursa ya da kaybederse kendisi de silinir gider. Ben burdan bütün uluslara dillerine ve kültürlerine sahip çıkmalarını öneriyorum. Sanatın dili tabii ki ortaktır bu anlamda da sanatta evrenselliği yakalamak dünyadaki en büyük mutluluktur. Dünyada böyle çalışmaların ve grupların çoğalması temennisiyle herkese saygı ve sevgilerimi gönderiyorum."