Kadir Kaçan / Demokrat Haber

Kürt Sorunu’nda çok sıcak gelişmeler ardarda yaşanıyor. Başbakan idam cezasını ve BDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını gündeme getirirken bir anda Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata İmralı’ya gönderildi. Yeni bir görüşme sürecinin kamuoyunun da bilgilendirilmesiyle başlaması olumlu görülürken Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçi suikaste uğradı.

Yaşanan gelişmeleri iki dönemdir parlamentoda BDP’yi temsil eden bir kadın milletvekiliyle, Sebahat Tuncel ile görüştük.

Sebahat Tuncel, Malatyalı Alevi Kürt bir vekil. Siyasete 1998 yılında HADEP Kadın Komisyonu'nda başlayan Sebahat Tuncel, Esenler HADEP ilçe başkanlığına seçildi. Aynı dönem HADEP kapatılınca, DEHAP İstanbul İl Başkanlığı Kadın Komisyonu'nda çalışmaya başladı; DTP kurucu üyeliği ile DTP, MYK üyeliği yaptı.

Kocaeli'nin Gebze ilçesinde 9 aydır tutuklu bulunurken İstanbul 3. Bölge'den bağımsız milletvekili seçilen Sebahat Tuncel, 25 Temmuz 2007 tarihinde cezaevinden tahliye edildi.

Sebahat Tuncel, DTP'nin Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmasının ardından, siyaset yasağı getirilmeyen diğer DTP'li milletvekili arkadaşlarıyla birlikte Barış ve Demokrasi Partisi'ne üye oldu.

12 Haziran 2011 tarihinde yapılan 24. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde de İstanbul 1. Bölge'den bağımsız milletvekili adayı oldu ve ikinci kez vekil seçildi.

İmralı’daki görüşmelerde Kürtlere statü konuşulmuş mu?

Henüz süreç müzakereye dönüşmüş değil. Bu ilk görüşmeydi. Ümidimiz bu görüşmeler barışçıl ve demokratik bir sürece zemin hazırlayacak müzakerelerin önünü açar.

AKP BU SÜREÇTE SİYASİ RİSK ÜSTLENMELİ

Hükümet’ten görüşmeleri biz değil MİT yürütüyor şeklinde bir açıklama geldi, siz ne düşünüyorsunuz?

Bence hükümetin kafası karışık ya da çözüme dair bir niyeti yok. Bu süreci Ortadoğu’daki sıkışmışlığı gidermeye, 2014 seçimine hazır olmaya yönelik bir yaklaşım olarak görüyorum. Eğer Kürt sorunu çözülmeye çalışılıyorsa "şu görüştü bu görüştü" şeklinde bir açıklama olabilir mi? Bu yaklaşımlar başlı başına yanlış yaklaşımlar. Bu yaklaşım sorumluluk almama yaklaşımı. AKP bu süreçte siyasi risk üstlenmeli ve bu süreci sorumluluk alarak sürdürmeli.

AKP, “20 milyon Kürt yurttaşın dil, kimlik, kültür, özgürlük ve özerklik talepleri var. Bu talebi tartışalım” demeliydi. Fakat AKP bu süreçten ve gerçeklerden kaçıyor.

BDP, ANAYASAL GÜVENCE İÇİN MÜCADELE EDİYOR

BDP’nin bu süreçte rolü nedir? Resmi makamlarca BDP ne anlam ifade ediyor?

BDP’nin rolü belli. Kürt sorununun taraflarından birisidir. Taraf olma durumu şimdi ortaya çıkmış bir durum değil. Başından beri taraftır. Sayın Öcalan, Kandil ve BDP’nin rolleri birbiriyle karıştırılmadan bu üç gücün de bu soruna taraf olduğunu bilerek BDP ile görüşme başlatılması önemlidir.

BDP zaten başından beri durduğu noktayı böyle tanımlamıştır. Hatta parlamentoda böylesine mücadele etmesinin sebebi de budur. BDP, Kürtlerin hak ve özgürlük taleplerinin yasal ve anayasal güvenceye alınması için mücadele ediyor. Kürtlerin özgürlük taleplerini kendi talebi olarak görüyor. Bu açıdan BDP’nin rolü nettir.

Peki AKP BDP’ye ne rol biçiyor?

AKP’nin BDP’ye biçmek istediği bir rol var. AKP, BDP’yi bu süreçlerin dışında tutarak kendi politikalarını uygulamaya çalışmakta. BDP’ye yapılan onca operasyonun açıklaması da budur. BDP’yi özgürlük ve demokrasi mücadelesi çizgisinden uzak tutmaya çalışmakta. BDP’nin çizgisi nettir. Asla bunlardan taviz verecek bir parti değildir. BDP halkların özgürlük mücadelesinde tavrını her zaman için ortaya koyacaktır. BDP’yi BDP yapan budur.  

DİYALOG SÜRECİNİN MÜZAKERE İLE DEVAM ETMESİNİ İSTİYORUZ

Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata görüşmeler için seçildi? Seçilen iki milletvekilinin soy isimlerinin birleşmesi “Atatürk” oluyor. Bunda bir kasıt var mıdır?

(Gülerek yanıtlıyor) Hiç öyle düşünmemiştim. “Ata” Ayla hanımın eşinin soy ismi. Bunun hiçbir önemi de yok. Önemli olan açlık grevlerinde ortaya çıkarılan irade İmralı’daki tecrit politikasını kırmıştır. Bu büyük bir kazanımdır. Hem zindanlardaki arkadaşlarımızın hem de halkımızın büyük direnişleri sonucunda ortaya çıkarılan irade bugün İmralı üzerindeki tecrit politikasını kırmıştır. Bu süreç sonucunda 2 arkadaşımız sayın Ahmet Türk ve sayın Ayla Akat Ata Abdullah Öcalan ile görüşmüştür. Ve bu görüşmelerden umudumuz müzakerelerin başlamasına ortam hazırlaması. Bunun dışında tüm tartışmalar gereksiz.

Bazı tartışmaların sebebi BDP’nin etkisini zayıflatmak. Ayrıca bu görüşmelerin devam etmesi ve bu görüşmelere eş başkanlarımızın da katılması gerçekleşecektir. Biz diyalog sürecinin müzakere ile devam etmesini istiyoruz. Kimse ithamlara itimat etmesin, BDP vekilleriyle eş başkanlarıyla biraradadır. Zaten KCK operasyonlarında BDP direk hedef alındı. Operasyonlarla BDP’yi sadece tabela partisine çevirmeye çalıştılar. Ama halkımızın direnişiyle bu paradigma çöktü. BDP, HDK, DTK tüm bileşenleriyle Kürtlerin ve Türkiye halklarının özgürlük mücadelesinde taraftır. Asla bundan da taviz vermeyecektir. 

SÜRECİNİN MÜZAKEREYE DÖNÜŞMESİNİ ENGELLEMEYE YÖNELİK

Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçinin öldürülmesi hususunda ne düşünüyorsunuz?

Bu saldırının, bir yandan İmralı ile görüşmelere, bir yandan da çözüm tartışmalarının bulunduğu döneme denk geliyor olması, bu üç kadın arkadaşımızın seçilmiş olması, planlı olduğunu ve özellikle başlatılan bu diyalog sürecinin müzakereye dönüşmesini engellemeye yönelik olduğunu gösteriyor.

Bu durum kabul edilir değil. AKP hükümeti bir süreç başlattığında kesintiye uğraması çoğu zaman devlet kaynaklı olmuştur. Bugün de yapılanların devlet kaynaklı olma ihtimali yüksek. Çünkü AKP hükümetinin yaptığı açıklamada hiçbir araştırma yapılmadan bu PKK’nin iç hesaplaşması olabilir denilmesi şüphe uyandırıyor.

Sakine Cansız PKK’nin ilk kurucu kadrosundan. Yıllarca Diyarbakır zindanlarında işkence gördü. Bu işkencelerde direniş gösterdi. Cansız, ilkelerinden asla taviz vermemiş devrimci bir kadın. Ayrıca kadın özgürlük mücadelesinde çok önemli deneyimlere sahip bir isim.

AKP hükümetinin bu tip provakasyonlar olabilir şeklindeki açıklamalarını bu süreci engellemeye yönelik bir yaklaşım olarak görmek gerekiyor. Mesaj, “Kürtlere hiçbir yerde yaşam alanı tanımıyoruz” şeklindedir. Özellikle kadınlara mesaj veriliyor. Bizler bunların karşısında direneceğiz.

Peki Fransa’da bu olayın yaşanmasını neye bağlıyorsunuz?

Bunun için bir şey söyleyemem ama Fransa bu olayı aydınlatmak zorunda. Ve Türkiye de sorulara cevap vermek zorunda. Aksi halde hem Fransa’yı hem de Türkiye’yi bu olaydan sorumlu tutacağız.

Avrupa da bir mücadele alanı mı olacak bundan sonra?

Zaten Kürt mücadelesi Avrupa’da da devam etmekte. Milyonlarca Kürt var. Köyleri yakıldığı için birçok Kürt Avrupa’ya göç etti. Oradaki Kürtler kimliklerinden, özgürlük sevdalarından ve mücadelelerinden asla vazgeçmediler. Kürtler oralarda siyasi partiler içerisinde bulunarak, kurumlar kurarak ve lobiler yaparak mücadele verdiler. Ayrıca Kürt sorunu Avrupa, Ortadoğu ve Türkiye’nin ortak sorunudur. Bugün bu mücadele Avrupadadır diyebiliriz.

Bu provokasyonu yapanların ve ne amaçla yapıldığının ortaya çıkarılması ileriki süreçler için önemli. “Bir yandan operasyonlar devam edecek bir yandan görüşmeler yapılacak” anlayışının bir yansıması olarak görülebilir yoksa. Bu şekilde de güven ortamı oluşmaz.

Bir diyalog ortamı oluştuğu dönemde yılbaşı gecesi Lice’de PKK’liler üzerine operasyon yapıldı. Şimdi de Avrupa’da suikast olması, siyasi operasyonların hızla devam etmesi, samimi değil ve doğru da değil. Kaldı ki Kürt halkı bu konuda iktidara güvenmiyor.

TÜRKİYE VATANDAŞLARININ HESABINI SORMALI

Hüseyin Çelik’in bu bir iç hesaplaşma olabilir şeklindeki yaklaşımını nasıl görüyorsunuz?

Şüphe uyandıran bir açıklamaydı. AKP hükümetinin açıklamasının daha Fransa bile açıklama yapmadan gelmesi kabul edilir değil. Hüseyin Çelik eğer buna iç hesaplaşmadır diyebiliyorsa katilleri de biliyordur. Bunu da açıklaması gerekir. Kaldı ki öldürülen PKK’liler Türkiye vatandaşıydı. Türkiye öldürülen bu vatandaşlarının hesabını sormalıyken, iç hesaplaşmaydı diyerek katilleri de saklıyor. Bu yaklaşımlarla AKP'nin kendisine düşen sorumluluğu üzerinden attığını düşünüyoruz. Yani Türkiye katilleri açığa çıkarmazsa ve Fransa hükümetine diplomatik olarak hesap sormazsa AKP hükümeti de şüphe altındadır. Kendisini temize çıkarmasının yolu hesap sormasından geçer.