Ş. Murat Özten / Demokrat Haber İsviçre
 
İsviçre’nin Bern Kantonu milletvekili Haşim Sancar “demokratik hukuk devleti ilkeleri ayaklar altına alındığı için AKP’liler de hükümeti protesto etmeli” diye konuştu.
 
Türkiye genelinde ve pek çok ülkede olduğu gibi, İsviçre’nin en büyük kenti olan Zürih’te de HDP’yle dayanışmak ve tutuklanan milletvekillerinin serbest bırakılmasını talep etmek için bir miting düzenlendi.
 
Sağanak yağışa rağmen gerçekleştirilen mitinge Kürtler, Türkler, İsviçreliler ve değişik milliyetlerden binlerce kişi katıldı.
 
Saat 14:00’te Helvetiaplatz’da başlayan mitingin ilk konuşmacısı HDP eski milletvekili Demir Çelik oldu. Daha sonra uzun bir kortej halinde sloganlarla yürüyüşe geçen kitle, yaklaşık bir saatlik bir yürüyüşten sonra tekrar Helvetiaplatz meydanına geldi ve yeni konuşmacılarla mitinge devam edildi.
 
Yürüyüş esnasında  kitleyi tahrik etmek isteyen ve daha sonra bir mağazaya sığınan kişi ya da kişilerle bir gerginlik yaşansa da eylem bir provakasyona mahal verilmeden sona erdirildi.
 
Mitinge çeşitli sol grupların yanısıra bazı göçmen derneklerinin üyeleri de katıldı. Miting katılımcılarından biri olan Bern Kantonu milletvekili Haşim Sancar mitingten sonra Demokrat Haber’in sorularını  yanıtladı:


 
Sayın Haşim Sancar, HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bazı HDP milletvekillerinin tutuklanması burada yaşayan göçmen Kürtleri ve HDP taraftarlarını nasıl etkiledi? Gözlemlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
 
Nefret duygusunun Kürt gençleri arasında yükseldiğini, bu duyguya yer yer umutsuzluğun da eşlik ettiğini gözlemledim. Bizim demokratik bir partimiz vardı, ama Türkiye’deki politik sistem buna bile katlanamadı diye düşünüyorlar. Dışlanmışlık, kabul edilmemişlik duygusunu yaşıyorlar. Bu da radikal eğilimlerin güç kazanmasını beraberinde getiriyor ve insanlar demokratik yöntemleri sorgulamaya, hatta mahkum etmeye başlayabiliyorlar.
 
Bu durumu şahsen hayli tehlikeli buluyorum. Sanırım Türkiye’de yaşayan Kürtler ve diğer HDP taraftarları da aynı duyguları yaşıyordur. Sen hükümet olarak %51 oya sahip olabilirsin. Ama geriye kalan % 49’un düşüncelerini de dikkate almak zorundasın. Bırakın %49’u,  %10’un hatta %5’in düşüncelerine bile değer vermek zorundasın. Onlar da kendilerini bütünün bir parçası olarak hissetmeliler. Ancak bu şekilde o bütüne katkıda bulunabilirler ve toplum ancak bu şekilde huzura kavuşabilir. Ne yazık ki Türkiye’deki durum bu değil.


 
“AKP’LİLER DE HÜKÜMETİ PROTESTO ETMELİ”
 
Peki insanlara ne önerirsiniz?
 
Türk Hükümeti’nin anti-demokratik uygulamaları sadece demokratik çerçevelerde barışçıl bir şekilde protesto edilmeli. Hatta bu sadece HDP’ye yönelik bir saldırı olduğu için değil, demokratik hukuk devleti ilkelerinin de ayaklar altına alındığı vurgusu öne çıkarılarak protesto edilmeli. AKP’liler de bu nedenle  hükümeti protesto etmeliler bana göre. Ayrıca insanlar bu yaşananlardan sonra demokrasiye olan inançlarını yitirmemeliler. Aksine, demokratik bir parti olan HDP’ye destekleri artmalı. Umutlarını korumalı ve büyütmeliler. Her diktatörlüğün bir miadı vardır, kimse bunu unutmamalı.
 
“HDP’NİN PARLAMENTODA ISRAR ETMESİ DOĞRU”
 
Bütün bu yaşananlara rağmen HDP’nin parlamentodan çekilmeyişini doğru buluyor musunuz?
 
Aslında bu soruyu sadece HDP açısından değil, CHP açısından da sormalıydınız. Parlamentodaki siyaset alanı sadece HDP için değil, CHP için de çok daralmış durumda. Kılıçdaroğlu’nun HDP’lilerin gözaltılarından sonra olumlu açıklamaları oldu. Ama hissedilen şu ki, daha güçlü politik tavır alışlara ihtiyaç duyuluyor. Bu parlamentodan çekilmek olabilir mi? Bu düşünülebilir. Ama bana göre şu an HDP bunu yapmamalı. Çünkü halkın kutuplaşması zaten çok artmış durumda. Sonrası ne, belki bir iç savaş. Kim bu sorumluluğu alabilir? Şu an gördüğüm kadarıyla HDP de, CHP de halkı itidalli bir tepki göstermeye çağırıyorlar, her ne kadar Türkiye’deki siyasal atmosfer koşar adım bir kaosa doğru sürüklense de... Sonuç olarak HDP’nin parlamentoda ısrar etmesini doğru buluyorum.



“DUVARI DELİP GEÇEBİLECEKLERİNİ SANIYORLAR”
 
Dün Yeşiller olarak yaptığınız açıklamada İsviçre Federal Hükümeti’ni Türkiye Hükümeti’ne karşı tavır almaya çağırmıştınız. Federal Hükümet Türk Hükümeti’ne karşı somut olarak neler yapabilir?
 
Temel olarak iki hareket tarzı, iki tutum takınabilir Federal Hükümet. Birincisi Türkiye’yle bütün diplomatik ilişkileri sona erdirebilir. Türkiye ile olan ekonomik ilişkiler bakımından bu pek de gerçekçi değil. Yine Avrupa Birliği ülkeleri de mülteci krizi ve anlaşmasından dolayı böyle bir tutuma yanaşmazlar. Ayrıca Türkiye’nin Rusya’ya yanaşması korkusunu da yaşıyorlar. Artı böyle bir tutumun Türk Hükümeti’ni doğru bir yola sürükleyebileceğini de sanmıyorum.
 
İkinci hareket tarzı ise Türkiye’yle ilişkileri sürdürmek, ama onu doğru adımları atması için zorlamak olabilir. Örneğin Türkiye Avrupa Birliği’ne girmek istiyor. Ama gerekli kriterleri sağlamadan bunu başaramaz. Hele hele muhaliflere karşı böyle amansız bir cadı avı sürdürerek Avrupa Birliği’ne girebileceğini düşünmek tam bir hayalcilik olur. Bunları Türk Hükümeti’ne sık sık hatırlatmak gerekiyor. Dünya’dan tecrit olmanın kendilerine kardan çok zarar getireceğini görmeliler. Uluslararası alanda bir şeyler yapmaya çalışıyorlar, çıkarlarının peşinden gitmek istiyorlar, ama çoğu zaman duvara doğru yürüyorlar. Duvarı delip geçebileceklerini sanıyorlar. Tam da o an kafalarını o sert duvara çarpıyorlar. Bütün bunların mantıksızlığı ve olanaksızlığı kendilerine anlatılmalı.