Bu hafta Suriye’den gelen yeni ve en vahşi ölüm fotoğraflarıyla ürperdik. Canlılarda kan akıtırken ‘Allah’a eriştiğine inanan bu katiller sürüsünün başka inançtan insanları toplu halde en ağır hakaret ve işkenceler altında keserek, doğrayarak katlettiğini gördük!

“İslam bu kadar mı ürkütücüdür?” sorusu aklı selim insanların us’undan geçiyor zaman zaman..

Allah adına insan öldürüp cennete gideceklerine inanan El Nusra veya El Kaide veya benzer isimdeki silahlı çeteler var oldukça bu sorular kafalarda dolaşmayı sürdürür.

Cennete gitmek için yaşadığımız dünyayı cehenneme çevirirken insanlığı bitirdiklerini de ispatlıyorlar.

Modern çağa göre değişim ve dönüşümden uzak duran bu din bağnazlığının yüz bin dolayında insan katlettiği bildiriliyor. Sünni dinsel anlayıştaki değişik ülkelerden Suriye’ye akın etmiş örgütlü cehalet coğrafyayı kan gölüne çevirdi. Öldürülenlerin birçoğu Nuseyri Araplar, Kürtler ve diğer inanç ve kimlikten halklardır.

Mezopotamya, Ortadoğu ve Anadolu dediğimiz coğrafya Heredot, Pisagor, Sokrates, Platon gibi düşünürlerin çıktığı; Zerdüşt, İbni Sina, Ömer Hayyam, Hasan Sabbah, Hallacı Mansur, Seyid Nesimi, Şeyh Bedrettin gibi insanların da yetiştiği topraklardır ve aynı zamanda bütün ana dinlerin ve peygamberlerin de yaşadığı, şekillendiği bu topraklarda kan akıtmak neredeyse en büyük sevap sayılmaktadır.

İnsan veya hayvan kanı döküldükçe bir inancın kendisini daha rahat gördüğü anlaşılıyor veya öteki dünya dediği ve isim verdiği cennet’e yolculuk başlıyor. Ama bir başka canlıyı öldürerek bu yolculuğu gerçekleştireceğine inanıyor.

Suriye’deki bu vahşet, bu soykırımın bir de tarihi gerçeği var. Yaklaşık 600 yıl önce cennete gitmek için halk kahramanı Seyit Nesimi’nin derisini yüzenler şimdi ise soykırımdan geçiriyorlar.

1417’de Şam’da derisi yüzülen İmadeddin Seyyid Nesimî ‘nin inancı hala yasak ve zulüm altındadır.

İsmaililer’den etkilenen Nesimi’yi takip edenler ölümle tehdit edildiler, 1400 yıldır Sünni İslamı silah zoruyla ve kanla yaymaya çalışanların en son fotoğrafıdır!

Milyonlarca insanı bu dinsel inancın gereği katlettiler bu geçmiş dönemde. Sadece Kafkasya’ya girmek için 150 bin kişi öldürmüşlerdi. İslamı kılıç ve silah zoruyla kabul ettirdiler. Kerbala’daki Halifelik yani iktidar kavgasıyla başlayan katliamlar serisi devam ediyor! Hem de insanlığın gözleri önünde.

Bunu yapanlar kadar yaptıranlar da insanlık düşmanı olarak tarihe kayıt edilir, vicdanlarda zaten mahkum oldular ancak tarihin ve yeryüzünün adaletinden kurtulamazlar!

Şimdi İslamı yeryüzünde ‘utanılacak’ dinsel inanca dönüştürdüler!…

Başka inanç ve düşünce veya renkteki toplumlara karşı öfke yeryüzü gerçeğine ihanettir.

Doğa ve evrene karşı zalimliktir. Bu katliam ve soykırımlarla aslında inançlarına da son verdiklerinin işaretidir!

Her soykırımdan, katliam ve vahşetten sonra yeryüzünde ki insanlık sizden biraz daha nefret ediyor, bunu biliyor musunuz ey katiller!…

Tek Tanrılı dinler başlayalı çok acılarla boğuşuyor insanoğlu. Kurulan özel mülkiyetçi köleci sistemin sahiplerinin icat ettikleri dinsel inançlar artık dünyamıza dar geliyor. Tek tanrılı ve tek peygamberli dinsel inançlar insanoğluna zorunlu bir yaşam biçimi olarak dayatılmakta.

Muhammed’in başlattığı yeni bir din anlayışı 7. Yüzyılda Arap topraklarında başladığında Cahiliye dönemi yaşanıyordu. Aradan 14 tane yüzyıl geçti ve cahiliye dönemi şimdi sünni islam anlayışıyla devam ediyor.

İslam savaşçı bir kavmin bağrında, savaşçı bir din olarak Arap yarımadasında doğmuştu. Kendisinden önceki tek tanrılı dinlere inat olarak yeni ve en son olarak yayılmacılığa başladı. Fetih İslam’ın kanıtı ve başlıca ikna yöntemiydi. Vura vura ve kıra kıra yola getirmeyi seçti. Dünya her şeyiyle Allah’ındır, Müslümanlar da Allah’ın yeryüzündeki tek varisleridir, bütün dünyanın malı, mülkü, Müslüman’a helaldir diğerlerine haramdır.

Sünni İslama göre mutluluk dünyada bulunmaz, gerçek dünya ötekisidir, öldükten sonradır, yaşanılan bu dünya insanların denendiği yalan dünyadır inancı aşılanır.

İslam ümmetine vaat ettiği, toplumsal huzuru, adaleti verememiş, ümmeti hayal kırıklığına uğratmış, İslam’a ilk karşı çıkan ve hoşnut olmayan peygamberin ehl-i beyti yani, kendi öz ailesi olmuştur.

Ehlibeyt arasında başlayan egemenlik ve iktidar kavgası yaklaşık 1600 yıldır sürdürülüyor. Kin ve nefret tohumlarıyla büyütülmek istenen bir islam anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu da dünyayı ve insanlığı tehdit altına almaktadır.

İslam coğrafyasında ve yanı başımızdaki Suriye’de her gün yeni katliam fotoğrafları yayımlanıyor, cennette gitme adına ülkeyi ve dünyayı cehenneme çeviren kareler medya köşelerinde yer buluyor. İnsan katledenler bu dünyada yaşamıyor, başka dünya hayalleriyle beyinleri yıkanmış yaratıklar.

Tanrı ve cennet yoktur! Tanrı da cennet de bu gezegende, bu evrendedir hem de insanın kendisindedir!

Doğru ile yanlışın çatışması devam ediyor, ileri ile gerinin kapışması sürüyor ve bütün katiller hak ettikleri hatta arzuladıkları cennete gidecekler hem de bir daha dönmemek şartıyla, bütün hurafiliklerini, yalanlarını yanlarına alarak gidecekler.

Çünkü yeryüzü, adaletin, eşitliğin, sevginin, özgürlüğün ve aşkın olacaktır!

Sevgililer gününde maalesef kan yazdık, sevgi adına!