1. Bölüm: Kölelikten kurdulduk mu?

2. Bölüm: Osmanlı'da kölelik



3. Bölüm

İNSANLIK UTANCININ AMERİKA’DAKİ YÜZÜ

İngiliz Parlamentosu’nun raporlarına göre sadece 1768 yılında Afrika’dan Amerika’ya taşınan köle sayısı şöyledir: İngilizler 60.000, Fransızlar 23.000, Hollandalılar 11.000, Portekizliler 1.700 köle göndermiştir. Toplam olarak 1768 yılı içerisinde 97.500 köle. 1787 yılında bu sayı 100.000′e ulaşmıştır. Köle ticareti XVIII. yüzyıl boyunca sürekli artar. 1780’li yıllardan sonra ise yılda ortalama yüzbin köle taşınmıştır. Resmi olarak gerçekleşen ve dört asır süren köle pazarlamasında milyonlarca insan mal gibi alınıp satıldı ve zengin sınıfların çıkarları için kullanıldı.

Bazı çağdaş tarihçilerin tahminlerine göre bu dönem içinde en az 12 milyon civarında Afrikalı Yeni Dünya’ya taşındı olarak yansıtılsa da asıl sayının 60 milyon olduğu varsayılmaktadır. Bu insanlık tarihinin en büyük zoraki göçü olarak kabul edilmektedir. Bazı kaynaklara göreyse bu rakam 25, hatta 40 milyona kadar çıkmaktadır, biz iyimser bir rakamla bunun 30 milyon dolayında olduğunu düşünelim.

Senegal başkanı Senghor’un Afrika sosyalizmi konusunda yapılan 1962 Dakar Kollokyumu’nda verdiği rakama göre ise, esir ticaretinin yapıldığı dönemde Amerika’ya 20 milyon esir gitmiştir. Fakat 1 esir alırken avda veya gemi ambarında öldürülenler hesap edildiğinde korkunç bir rakam ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar farklı rakamlarla köle sayısı anlatılsa da Afrika’nın bilinmeyen nüfusuna göz atmak lazım. Amerika kıtasına 30 milyon esir götürüldü, kara kıtada çıkarılan toplam köle sayısı 60 milyondur. Bu rakamların ayrıca yaklaşık 100 milyon insanı canından, malından, yerinden, yurdundan ettiğini varsayılmaktadır.

En çok 1400’lü yıllardan itibaren kitleler halinde alınıp satılan siyah köleler 1492’de Amerika’nın işgalinde kullanıldı. Resmi tarihe Amerika’nın keşfi olarak geçen bu sahte tarihin tersine siyah kölelerin Amerika kıtasının yerlileri olan Kızılderililere karşı savaşta kullanıldıkları biliniyor. Yerlilerin ellerindeki toprakları silah, sopa, ok ve kılıç zoruyla gasp eden beyaz Avrupalı Amerika’yı ‘keşfinde’ Afrikalı köleleri savaşçı olarak kullandı. Kıta’nın kuzeyini işgal eden beyaz ırk bir başka ırk olan siyah derili insanı özel çıkarları için yüzyıllarca köle olarak kullanır.

Portekizliler ilk köle ticaretini başlatırken, İspanyol, Hollandalı, Alman, Fransız ve İngilizler ise giderek sistemli olarak köle pazarları kurdular. Köle alım ve satımı sistematik bir gelir kaynağı sayıldı. Ülke ekonomileri köle pazarlarına göre endekslendi.

Amerika kıtasının Kristof Kolomb tarafından "keşfiyle" birlikte, dünyanın pek çok halkı için felaket dolu günler başladı. İlk olarak İspanyol ve Portekizli işgalciler, kıtanın orta ve güney kesimlerini ellerine geçirerek, yerli halklar üzerinde büyük bir kıyım gerçekleştirdiler. Milyonlarca Amerikan yerlisi Avrupalı beyaz işgalcilerin silahlarıyla, getirdikleri hastalıklarla, ağır yaşam koşulları ve köle olarak çalıştırılmaları nedeniyle hayatlarını kaybettiler. Sömürgeciliğin yeşermesi kölecilik sistemiyle yapıldı.

KARAYİPLERİN TARİHİ, KÖLELİĞİN TARİHİDİR

Haiti Fransız’ların, Surinam Alman’ların ve diğer 12 ada ise Britanya’nın sömürgesi olmakla birlikte, kölecilik ticaretinin Atlantik’teki üs’leri yapılmıştı.

Karayip adaları köleliğin gettosu ve kamplarına çevrildi. 14 adadan oluşan Karayipler 400 yıl boyunca köle ticaretinde durak, mola ve yerleşim alanı olarak kullanıldı. Bu adalar bir süre sonra ise daha doğrusu kölelliğin sona ermesiyle siyahi Afrika’lıların yurdu yapıldı ve burada asimilasyonları sağlandı.

Kölelik sistemi yüz yıl sonra Amerika’yı süper güç yaptı. 19.yy’ın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri ekonomik anlamda kuzey ve güney olmak üzere iki farklı ekonomik yapıya sahipti. Kuzey eyaletlerinde ekonomi, sanayi ve ticaret yönünde gelişmişti. Bu durum kuzey eyaletlerde köleliğin ortadan kalkmasını beraberinde getirmişti. Güney eyaletlerinin ekonomisi ise tarım ve hayvancılığa dayalıydı. Büyük çiftliklerde pamuk, tütün, buğday, şeker kamışı yetiştirilmekte ve bunun için gereken iş gücü ise Afrika’dan getirilen siyah kölelerden sağlanmaktaydı. 1860’lı yıllara gelindiğinde yeni kurulan eyaletlerde kölelik yasaklanmaya başlamıştı. Kuzeydeki eyaletlerde köleliğin tamamen kaldırılması gerektiğini savunuyorlardı. Fakat köleliğin kaldırılması güney eyaletlerinin ekonomik yapısının ve bölgedeki feodal düzeninin temelinden sarsılması demekti. Bu ihtimal kuzey ve güneyin gitgide birbirinden uzaklaşmasını beraberinde getirdi. Amerika bugün dünyanın süper gücü olduysa bunda köle olarak kullanılan insanların emeği birinci derecede önemlidir. Hatta bu emekle kuruldu diyebiliriz.               

İki taraf arasındaki ayrılığı derinleştiren gelişme ise köleliği kaldırma vaadiyle Abraham Lincoln’un 1860’daki seçimi kazanması oldu. Bu gelişme üzerine Mississippi, Florida, Alabama, Georgia, Louisiana ve Texas'tan oluşan 7 eyalet bağımsızlıklarını ilan etti. Kısa bir süre sonra buna dört eyalet yani Virjinya, Arkansas, Kuzey Karolina ve Tennessee katıldı. Bir dönem savaş bakanlığı da yapmış meşhur asker-politikacı Jefferson Davis’in liderliğinde bu eyaletler Amerika Konfederasyon devletleri adı altında yeni bir devlet kurdular. Ülkenin geri kalan kısmı ise kuzeyli Union -birlik- tarafını oluşturdular. Ülke artık kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Abraham Lincoln birliği korumak için çaba sarf etse de güneylilerin buna cevabı savaş oldu. Güneyliler 12 Nisan 1861 sabahında Kuzeylilere ait Fort Sumter'a saldırarak kendi sonlarını da hazırlayan savaşı başlatmışlardı. Amerika'da güneyve kuzey çıkarları için büyük bir kavgaya girişti.

Amerika’nın en kanlı savaşı kendi içerisinde oldu. Amerikan iç savaşının ilk yıllarında iki taraf da birbirine üstünlük sağlayamadı. 1863 yılının Temmuz ayında gerçekleşen Gettysburg muharebesi ise savaşın dönüm noktası oldu. Güneyden 75 bin, kuzeyden 82 bin askerin katıldığı bu savaşı kuzeyliler kesin bir üstünlükle kazandılar. 9 Nisan 1865 tarihinde kuzey orduları güneyli ünlü komutan Robert Edward Lee'nin ordularını birkaç koldan sardılar ve teslim olmaya mecbur bıraktılar. Aynı yılın Haziran ayında geri kalan bütün güney askerleri de silahlarını bırakarak teslim oldular. Böylece Amerikan iç savaşı kuzeyin zaferiyle sona erdi. Nüfusu yaklaşık 30 milyon olan Amerika’da, savaşta ölenlerin sayısı 620 bindi. Yaklaşık 1.5 milyonluk bir ordusu bulunan kuzeylilerden 360 bin, yaklaşık 1 milyonluk bir ordusu bulunan güneylilerden ise 260 bin kişi hayatını kaybetti. Köle antlaşmazlığı ve yeni haklar üzerine başlayan bu ayrılığın verdiği yıkımdan sonra Amerika'da bir süper güç çıkmaya başladı. Birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonraki dünyanın jandarması böylece inşa edilmişti.

Amerika’da kölelik yüzünden çıkan iç savaşın sona ermesinden sonra Amerikan anayasasına 6 Aralık 1865’te köleliği yasaklayan düzenleme 13. Madde olarak eklendi. Böylece kölelik resmen yasaklandı. Amerika’da yaşayan her birey Amerikan vatandaşı olarak kabul edildi ve vatandaşlık hakları garanti altına alındı. Ayrıca vatandaşların oy hakkı da garanti altına alındı. Güney eyaletlerindeki köleliğe dayanan tarım ekonomisi sona erdi. Amerika Birleşik Devletleri bölünme tehlikesinden kurtuldu.

Savaştan sonra Abraham Lincoln güney eyaletlerini kalkındırma politikası uygulamayı planlamaktaydı. Ancak köleliğin kalkması ve güney ekonomisine el uzatılmasının kuzeye yönelik bir zenci göçüne neden olacağı, ucuz iş gücü olan siyahlar nedeniyle birçok beyazın işini kaybedeceği gerekçesiyle çokça eleştirildi. Bu gelişmeler yaşanırken 14 Nisan 1865’te bir güneyli tarafından suikast sonucu öldürüldü. Kölecilik en geç Amerika'da kaldırılmıştı.

Kölelerin yerleştirildiği, sürgüne gönderildiği adalar şöyleydi:

Karayip Adaları:                                             

JAMAIKA,

KÜBA,

BAHAMALAR,

VIRGIN ADALARI,

TÜRKS VE CAICOS ADALARI,

TRINIDAD TOBAGO,

SAINT VINCENT VE GRENADINLER,

SAINT MARTIN,

SAINT LUCIA,

SAINT KITTS VE NEVIS,

PORTO RIKO, MONTSERRAT,

MARTINIQUE,

HOLLANDA ANTILLERI,

HAITI, GRENADA,

DOMINIK CUMHURIYETI,

CAYMAN ADALARI,

BARBADOS,

 ARUBA,

ANTIGUA,

BARBUDA,

Karayip adalarının sömürgecilikten kurtuluşları son yüzyılda gerçekleşti. Uzun yıllar başta Britanya olmak üzere batı Avrupa’nın himayesi altındaydılar. Önce kölecilik sonra da sömürgecilikle yönetilen adalar ve bu adalarda yaşayan halkların Karayip’lerde bastırılan insanlıkları... Ezenler, sömürenler ve yönetenler. Yeryüzünün efendileri olarak gezegeni sahiplendiler.

 

İSMİ                                                     BAĞIMSIZLIK YILI

Anguilla                                                 Halen Britanya’nın sömürgesi

Antigua and Barbuda                            1 Kasım 1981 (Britanya)

Bahamas                                              10 Temmuz 1973 (Britanya)

Barbados                                              30 Kasım 1966 (Britanya)

Belize                                                    21 Eylül 1981 (Britanya)

Bermuda                                               Halen Britanya sömürgesi

Dominica                                               3 Kasım 1978 (Britanya)

Grenada                                                7 Şubat 1974 (Britanya)

Guyana                                                 26 Mayıs 1966 (Britanya)

Haiti                                                      1 Ocak 1804 (Fransa)

Jamaica                                                  6 Ağustos 1962 (Britanya)

Montserrat                                              Halen Britanya sömürgesi

Saint Kitts and Nevis                              19 Eylül 1983 (Britanya)

Saint Lucia                                             22 Şubat 1979 (Britanya)

Saint Vincent and the Grenadines          27 Ekim 1979 (Britanya)

Suriname                                                25 Kasım 1975 (Hollanda)

Trinidad and Tobago                              31 Ağustos 1962 (Britanya)

Bu adalarda köle isyanlarıyla başlayan katliamlarda akan kanlarla koca adalar kızıla boyandı. O gün kendi kültürlerinin uygulanması, müzik ve dansları dahi yasaklanmıştı. Öyle ki tamtam davulları çalınamazdı, çalanlar zindanlara doldurulurdu. İşkence ve kaba dayaktan, cezalardan geçirilirdi. Ağır asimilasyon, baskı, imha ve inkarla köleleştirilen Afrika’nın siyah halkları yeryüzünün en ağır bedellerini ödediler.

Köleciliğin an yaygın kullanıldığı ada Haiti olmak birlikte diğer adalar da Atlantik üzeri yapılan köle ticaretinde liman veya barınak olarak kullanıldı. Jamaica ve diğer adalara köleler yerleştirildi veya var olanlar köleleştirildi ancak toprak ve kurulan sistemin sahipleri her zaman beyazlardı. John Newton’un 1788’de yayımlanan Afrika Köle Ticareti adlı kitabında vahamete vurgu yapılmaktaydı.

Beyaz Avrupalı ve Amerikalılar kara kıtada ve Karayipler’de toprakları ele geçirdi, siyahların anavatanlarında devasa çiftlikler kurdular ve sahibi olan bu siyahları da buralarda köle olarak çalıştırdılar ve hala bazı bölgelerde bu devam eder. Kenya, Güney Afrika, Senegal, Sierra Leone veya diğer Afrika ülkelerinde ve Karayip adalarında beyaz egemenlik her yerde hissedilir ve gözle görülür durumdaydı.

17. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan İngiliz liberal aydınlanmacı filozofu John Locke (29 Ağustos 1632 – 28 Ekim 1704) düşünce özgürlüğünü, eylemlerimizi akla göre düzenlemek anlayışını en geniş ölçüde yayan ilk düşünür olduğu için Avrupa'daki aydınlanma ve Akıl Çağı'nın gerçek kurucusu olarak kabul edilir. John Locke'a göre insan zihni doğuştan boş bir levhadır. Daha sonra bu zihin deneyimle birlikte dolar ve işlevini yerine getirir. Fakat İngiliz sömürgeciliği derisi siyah halkı bomboş bir varlık kabul etti ve onu köle olarak sömürgelerinde çalıştırdı. John Locke gibi düşünürler ise bu sömürgeci taktiğe, köleci uygulamalara karşı çıkmışlardı. John Locke’den önce de düşünürler, aydınlar, toplumcu filozof ve yazarlar vardı. Michael Moore düşünceleri için 1535’te Londra’nın göbeğinde dar ağacına çekilerek katledildi. Onun Ütopya isimli eserinde sosyalistler kendilerini bulur, Türkiye'de Aleviler Rıza şehri olarak kendisine rastlar.

Bunlar gibi çok sayıda ışık saçan aydınlar batıda köleciliğe karşı barikat olmaya çalıştılar. Ezilenlerin sesi ve soluğu aydınların sayesinde tarihin karanlıklarını görebilmekteyiz.

Kölebeyleri vardı ancak karşıtları da mevcuttu.

21. yüzyıla geldiğimizde ise Hristiyanlık inancı Afrikalılara  havale edilmiştir. Sermayenin dini ve imanı paradır. Buna göre artık Hristiyanlığa, Kiliselere ve fetvalara ihtiyacı kalmayan egemen sermaye sınıfları ve onların güçlü ülkeleri şimdi dinlerini, yani gericiliklerini eski kölesi halklara bırakmışlardı. Bu kez de eski inançlarımızı uygulayın ve uygulatın dediler.

BOL PARASAL KAZANÇ SAĞLANDI

Kölelerin iş gücünden elde edilen kazançlarla ülkeler kuruldu, yeni kentler inşa edildi. Köleliğin yasaklanmasını resmi olarak ilk uygulayan ülke Britanya'ydı ancak en büyük talanı yaratan ve kazancı sağlayan ülke idi aynı zamanda. Britanya 1834 yılı verilerine göre köle ticaretinden 20 milyon sterlin kazandı, bugünün değerleriyle bu 200 milyar sterlin dolayındadır, yani bugün gayri safi milli hasılasının sekizde birine tekabül eder. Bu pazardan oluşan ticari hacmin büyüklüğü ise korkunç rakamlardır. 400 yılı yani sadece resmi köle ticaretinin yapıldığı dört asrı 200 milyar dolar veya sterline çarpsak korkunç büyüklükte meblağlarla karşılaşırız. Bunu ekonomistlere, maliyecilere veya hesap uzmanlarına havale ediyoruz.

Devamı:

SPARTAKÜS, KÖLECİLİĞE BAŞKALDIRIDIR