Eşitlik ve adaletin mülk sahiplerinin iradesine teslim edildiği bir coğrafyada ki toplumsal yaşamda ki çelişkilerin çıplaklığını görebilmek çok zor değildir. Bunun için bir beyine sahip olmak, objektif gözlem ve bir araştırma çabası yeterlidir. Mülk sahiplerinin egemenliğine dayalı sistemin dizayn ettiği toplumsal projenin kurum ve kuralları gezegenimizde ki hayatın bütün noktalarında geçerli kılınır. Artık öyle bir kültürel ve sosyal yaşam biçiminin bütün aykırılıklarına rağmen olağan görülür. Yaşamın bir parçası sayılır. Çizilen varlık ve yaşam sınırları egemenin inanç, ahlak, sosyal ve eylem biçimiyle örtüşmesi için düzenlemeler yapılır. İşte toplumsal yapımızda ki aykırılıkları, çelişkileri ve doğa zıttı manzaraların insan üzerinde ki etkilerine bir göz atalım.

VE ÇOCUKLARIMIZ..............

- 10 yaşında kelepçe takılır...

- 11 yaşında çalıştırılır....

- 12 yaşında cinsel olarak taciz edilir..

- 13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne maruz kalır...

- 14 yaşında terörist sayılır...

- 15 yaşında zorla evlendirilir...

- 16 yaşında işkence yada havan topuyla öldürülür..

- 17 yaşında idam edilir....

-18 yaşında sırtına dünya'nın bütün kirlilikleri yüklenir...

VE KADINLARIMIZ......

-Her 3 saniye de en az 300 kadın çalıştığı işyerinde cinsel istismarla karşılaşıyor…

 -Her 30 dakika da bir bayan tecavüze uğruyor...

 -Her gün 300 çocuk cinsel istismar ediliyor...

 -Her gün 300 bayan zorla evlendiriliyor...

 -Her yıl 300 kadın intihar ediyor...

 -Her yıl 300 kadın töre cinayetiyle katlediliyor...

 -Her yıl 300 bin kadın dayak ve şidete maruz kalıyor

 -Her yıl 3000 kadın hapse atılıyor...

 -Her yıl 30 milyon bayan erkek baskısı altındadır...

Dünyada her 3 kadından 1'nin şiddete maruz kaldığını uluslararası kurumların yayımladıkları raporlarda öğreniyoruz. Ayrıca son 10 yılda Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet, Tecavüz Ve Kadın Cinayetleri Oranı Yüzde 1400 arttığı bildiriliyor. Resmi rakamlara göre son 1 yılda karısını döven erkek sayısı 1 milyonu aştı. Kadınların yüzde 34’ü fiziksel, yüzde 53’ü de sözlü şiddetle karşı karşıya.

VE TECAVÜZLERİMİZ…

Tecavüz temelde cinsel bir yaklaşma eyleminden çok vahşi bir aşağılanma eylemidir. Tecavüz edenle edilen arasındaki temel etkileşim ise fiziksel egemenlik ve boyun eğme ilişkisidir. Düzce Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalı'na cinsel saldırı iddiasıyla başvuran bir grupla yaptığı araştırmanın sonuçları yayınlanmıştı. Bu sonuçlara göre cinsel saldırganların yüzde 43.4'ü tanıdık. Yüzde 13.2'si eski sevgili, yüzde 11.3'ü koca, yüzde 7.5'i biyolojik baba, yüzde 7.5'i de yakın erkek akraba. Mağdurların yüzde 18.9'u 11 yaşın altında. Yüzde 69.8'iyse 18 yaşın altında.

•Her 5 kadından 1'i hayatlarının bir noktasında tecavüz vaya tecavüze teşebbüs kurbanı oluyor. ABD'de bu sayı 4'e düşmektedir.

•Dünya kadın nüfusunun %10'u hayatlarının bir noktasında tecavüze maruz kalıyor.

•Dünya çapında tecavüz kurbanlarının %10'unu erkekler oluşturuyor.

•Her 4 kız çocuktan biri ve her erkek çocuktan biri 18 yaşına gelmeden cinsel istismar veya tecavüzle karşılaşıyor.

•Tecavüz kurbanlarının %70'i tecavüzcüyü tanıyor.

•Tecavüze uğrayan kadınların %54'ü bunu 18 yaşına gelmeden yaşıyor.

•Güney Afrika'da her gün 147 kadın tecavüze uğramaktadır.

•Fransa'da her yıl 25.000 kadın tecavüze uğramaktadır.

•ABD'de her 90 saniyede bir 1 kadın tecavüze uğramaktadır.

•Türkiye'de kadınların %35.6'sı bazen; %16.3'ü sık sık aile içi tecavüze uğruyor.

•Türkiye'de her 4 saatte bir tecavüz veya tecavüze yeltenme suçu işlenmektedir.

VE EMEKÇİLERİMİZ…

Her sabah dünyayı yeniden kurarlar beyin ve bedenleriyle. Üretim ve servis merkezlerine iş başı için koşuşturmaca çileye döner yollarda. Bir parça hayattan faydalanmak için ücretli kölelik sisteminin çarklarını çalıştırmaya başlarlar seher vaktinde. Sosyal haklardan fazlaca yararlandırılmazlar toplumsal yapının dinamikleri, yaşlanınca evlerine gönderilirler, artık emeğinden fazla kar edilemeyeceği için. Her gün emekle yaşama yön verirler, yönetildikleri yöntemlerle.

VE İNSANLARIMIZ….

En enerjik yaşta, yani ergenlikle dinamizmleri sömürü alanlarına yansır. Duyguları, düşünceleri, yetenekleri, meslekleri kategorize edilerek egemenlik sistemine bağlanır. Ulus, dil, din, bayrak ve vatanseverlik kutsallık olarak ruhlarına, damarlarına kadar şırınga edilir. O dünyalı değil, dünyayı parçalara bölmüşlerin otoriter yönetim erk’lerine adaptasyonu sağlanır. Bazı sosyal, kültürel ve sağlık yaşamı da seçeneklerine kayıt edilir artık. Kurulu düzenin çemberinde kaldığın sürece güvencedesin sen… Çemberi zorladığında egemenin cenderesine itiraz olarak fezlekelenirsin. Kafa veya kol emekçisi olarak kurulu düzenlerin birer figüranı olmaya mahkum edilen bir hayata ‘doğal’’lık yaftası yapıştırılarak yarış ‘at’ı gibi hipodromlarda koşturulur insanım!

..ve sen sözüm ona dünyalı yedi milyardan birisin, özgür doğduğun gezegenin sadece bir parçasında verileni kadar özgürsün! Doğa ve evren de var olanlara sahip olabilmek için parçalara ayırmış egemene borçlu olarak yaşamaya, yaşlanmaya başlarsın! Çizilen çerçeve içerisinde yaşam kavgasına başlarsın! Heyecanlı, inişli ve çıkışlı hayat içerisinde bazı mutluluklara ulaşman içinde engeller kuruludur. Bir takım doğaüstü güçleri dokunulmaz ve erişilmez olarak günlük yaşamına sokar ve sen o sokuntu ile uyur, kalkar ve yaşarsın! Doğaüstü gücü yaratan da yeryüzünde ki mülkün de otoriter gücüdür, sistemidir yani sistemin sahibi sınıflardır! Özgür doğduğun toprağın bir parça mezarına para denilen yeryüzü kirliliğinin simgesini ödemeye mahkumsun! Yeryüzünün en vahşi varlığı olan insan şimdi gökyüzüne de sahip olmak için çırpınıyor, başarırsa orada da sana bir ‘kutsal yaşam’ kuracaktır! Çünkü sen başkasına aitsin gezegende senin gibi bir canlıya ama mülkü paylaşmışlara aitsin taaa köleci toplumsal yaşamdan bu yana !