Galatasaray-Fenerbahçe derbisini 52 bin kişilik statta 37 bin kişi izlemiş, Dünya derbisi diye adlandırdığımız derbinin seyirci rakamı, bu ülke futbolunun seyirlik en önemli maçında stadın ancak üçte ikisi doluyor… Dünya derbisi dediğimize de elbet aldanmayalım, bizden başka yayınlayan yayınlamak için de talep eden her hangi bir ülke mevcut değil. Sadece biz izliyoruz, ancak artık biz de izleyemiyoruz. Geçmiş Galatasaray-Fenerbahçe derbilerine baktığımızda bir hafta öncesinden medya da Dünya derbisi manşetlerini görebilirdik, yöneticilerin açıklamalarına köşe yazarlarının desteği gelince gerim gerim gerilirdik. Dünya derbisinin bize sunduğu tek şeyse futboldan ziyade “Gerginlik” olurdu.

FUTBOLA GEREKEN SAYGIYI GÖSTERMİYORUZ

Bu sefer bu gerginlik bile yoktu, bu gerginlikten çok hoşnut olduğumuzdan değil elbet, ülke futbolunun geldiği noktadan dolayı vurgulamak istedim bunu. Futbola öyle hoyratça davrandık ki, gelinen noktada en değer verdiğimiz karşılaşmanın en büyük özelliği olan “Gerginliğe” yüz vermez olduk.

Aslında en büyük meselede bu futbola , bu sevdiğimiz oyuna gereken saygıyı bir türlü gösteremedik. Şike ortaya çıktığında halının altına süpürdük, UEFA’nın Finansal Fair Play kurallarına uygun elle tutulur bir tane kulübümüz yok, İsviçre maçının failleri hala futbolumuzda ve en önemli mevkilerde, futbolcu yetiştiremiyoruz, son altı büyük turnuvada yer alamamışız, alt yapımız Almanya’da yaşayan 3 milyon gurbetçinin arasından yetişecek gençlerin ayağına bakıyor, tribünlerimiz boş, ama yeni tesisler ve statlar yapmaya devam ediyoruz. Birbirimize çamur atmakta ve kavgada üstümüze yok.

Bütün bunların sonunda ortaya şu çıkıyor, futbol kimsenin umurunda değil. Bütün mevzumuz tesis yapalım, yayıncı kuruluştan gelen hazır parayı istediğimiz gibi kullanalım, gerisi teferruat. İster seyirci olsun ister olmasın, ister futbolcu yetişsin ister yetişmesin, ister kulüpler borç batağında olsun ister olmasın. Ünal Aysal’ın dediği gibi "hangi başkan bugüne kadar koyduğu parayı geri almamış ki" kendisi almasın. Peki o kulüplerin size katıkları?

Sanırım 2000’li yılların futbolunu kulüplerin muktedirlerin rant kapısı ve futbolu heba ettikleri yıllar olarak anacağız.

Bu futbolsuzluk ortamında “Gergin” olduğumuz günleri anacağımız kimin aklına gelirdi, beterin beteri varmış.

SNEIJDER KAZANDI, ALVES KAYBETTİ

Dün akşama geleyim, Sneijder'in golleri dışında, son yıllarda sıkça olduğu gibi hafızalarımızda yer etmeyecek bir derbi izledik, bu sefer tek fark ortamın sakin olmasıydı, bu sakinlikte Emre Belezoğlu'nun sakatlanıp çıkana kadar futbolunu oynadığında keyif verebildiğini gördük, Alves’in bu sakinlik fazla ben geldiğimden beri bu oyunu böyle oynamıyorsunuz deyip derbinin sakinliğine isyan etmesine tanık olduk ve yine geldiğinden beri futbolculuğu tartışılan Sneijder’in! “Evet bu futbolsuzlukta Sneijder'in futbolculuğunu tartışabiliyoruz ” bu derbiyi hafızalarımızda yer etme sebebi vereceği iki golünü izledik. Böylelikle bir derbiyi daha "İhtiyacı olan kazanır" klişesi ile kapatmış olduk.

Sneijder kazandı, Alves kaybetti.