Savaş var! Savaş!

İnsanlar ölüyor savaş var!

***

Türkiye'nin en batısında sabah kahvemizi yudumlarken, gazetemizin üçüncü sayfa haberlerinde okuyoruz; Silvan'da, Cizre'de, Silopi'de yine sokağa çıkma yasağı!

Sonra kahvemizi yudumlamaya devam ediyoruz..

Bir sonraki sayfada köşe yazarının birisi kocaman harflerle yazmış; 'HENDEK SAVAŞLARI'..

Yazarın dediğine göre 'hendek savaşları' ortaçağ'da kalmış..

''Paris Komünü’nden bu yana pek işe yaramadığını; Engels, “barikat savaşlarının bir devrimci kalkışmadaki potansiyel gücünün zayıfladığını” söylediğinde takvimlerin 1890’ları gösterdiğini filan anlatmalı.'' diye de eklemiş.

Türkiye'nin en batısında kahvesini yudumlarken, bir de 'hendek eleştirisi' yapayım demek kolay.

Bir de bölge gerçekliği var..

Bölge de sokağa çıkma yasağının olduğu yerlerde halk, keskin nişancılara hedef olmamak  için sokak aralarına perde çekiyor.

Perde deyip geçmeyin; size basit gelen bir perde, orada hayat kurtarıyor!

Peki ya Hendekler?

O gençlere ne diye hitap edersiniz bilemem; ama orada hendekleri kazan o gençler, o toprakların çocukları.. Kendi toprağını, evini-yurdunu bırakmamak için, hendekleri kazıyor ki; annesi, kardeşi, dostu katledilmesin diye!

Evrildi-devrildi, Figen Yüksekdağ'da 'hendek siyaseti'ne dahil oldu: 'Hendekleri doğru bulmuyoruz'..

Evet, barışçıl ve demokratik bir siyaseti sadece siz istemiyorsunuz. Bölge halkı, hendeklerin ardından sesleniyor batı'ya: 'Barış istiyoruz!' diye..

Kazılan hendeklerin hayat kurtaracağını düşünüyorlar. Kurtarıyor mu? Kimi zaman evet..

Ellerinde beyaz bayrakla, sokak aralarına kurulan hendeklerin ve evlerin arasına çekilen perdelerin arkasında; kimi zaman hastalarını hastaneye götürmeye çalışıyor, kimi zaman da günlük ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor.

Tabii kimi zaman..

Kimi zaman da bu savaşın en vahşi yönüyle karşılaşıyoruz: 'Derin dondurucu da saklanan cenaze' fotoğraflarıyla..

Bölgede mahalle aralarına tanklarla girmeye çalışan bir güç varken; 'hendekleri onaylamıyorum' diyen Figen Yüksekdağ'dan, bölge halkına 'kendilerini nasıl koruması gerekiyor?' yönünde bir açıklama bekliyorum/z.

Doğru olmayan hendeklerin kazılmasına rağmen Diyarbakır Sur'da, iki genç daha öldürüldü zira; Şerdıl Cengiz (21), Şiyar Salman (18)..

O çocuklar öldürülmeden saatler öncesinde ellerine valizi kapan öğretmenler şehri terketti, sağlık personeline  1 hafta hastanelerden dışarıya çıkmama uyarısı geldi.

Şimdi de oturup, şehri terkeden öğretmenler üzerinden vicdan muhasebesi mi yapacağız?

Hiç gerek yok. Gayet basit; kimisi savaştan korktuğu için, kimisi aile etkisiyle, kimisi de devlet etkisiyle şehirden ayrıldı.

Bizim tartışmamız gereken daha vahim bir konu var:

*Öğretmenlerin şehri terketmesinin altında yatan kirli plan ne?

*Şehri terketmesine sebep olan etken kim?

*Sağlık personelini kim görev alanı dışına çıkmaması için uyarıyor?

Şimdi bu tartışma konularını gündeme getirirken bir gerçekliliği de atlamamak gerekiyor: Rüzgara karşı tüküren irade; tek varlığı olan memurları da ilçeden çıkararak, bölge halkı karşısında fiilen illegal bir hal almıştır.