Kim ne derse desin bu ülke etnik ve mezhepsel anlamda büyük kabahatler işlemiş bir ülkedir. Bırakın Kürtlerin kendisine, sahibi Kürt diye koyunlar kuzular telef edildi. Kürt köyleri yakılıp yıkıldı. Köylerde yaşayanlar göçe zorlandı. Alevilerin inançlarına saygı gösterilmedi bu ülkede. İbadetleri engellendi, saz çalıp türkü söyleyen canlar yakıldı idam edildi.

Artık ne Sivas katliamından önce çekilen ve şimdilerde ortaya çıkan katliam öncesi resimler ne de bir yüzbaşının uzman çavuş’a “Mezhebin beni kıl ediyor, sen Alevisin, duruşunu, tipini, şeklini beğenmiyorum" demesi bizleri şaşırtmıyor. Zira henüz bir çizgi film karakterine tahammülü olmayanların sırf onları andırıyor diye koskoca Alevi toplumuna tahammül etmelerini beklemek biraz saflık olur.

Hatırlanırsa geçtiğimiz aylarda çocukların sevgilisi çizgi film karakteri Pepe, İsmailağa Cemaati tarafından “Alevilik propagandası” yaptığı gerekçesiyle eleştirilmişti. Gerekçe olarak da bu tür yapımların tamamen zihin bulandırmaya yönelik yapımlar olduğunu ileri sürmüşlerdi. Peki ama nasıl olmalıydı da bir çizgi film karakteri çocukların zihnini bulandırmamalıydı? Pepe örneğin ne yapmalıydı da çocukların değil ama Müslüman âleminin kahramanı olmalıydı? Elinde kılıcı Allah yolunda cihat mı etmeliydi? Çizgi filimde “Ne haber Pepe baban evde mi” sorusuna “Aleyküm selam Şuşu, evde değil camiye namaza gitti mi” demeliydi.

Bu muydu yani? Örneğin filmde Pepe’nin akıl hocalığını yapan Şuşu, Pepe’ye ne tür şeyler öğretmeliydi de İsmailağa Cemaati ve onun gibi düşünenler “Ya Allah bismillah” deyip televizyon karşısına geçmeliydi?

Kaldı ki İsmailağa Cemaatini rahatsız eden sadece Pepe’nin “Alevi propagandası” yapması da değildi. İsmailağa Cemaati çizgi film kahramanı Keloğlanın dedesi Bilgecan Dede’den de rahatsızdı. Zira karakterin tipi tam bir Alevi Dedesine benziyordu ve zaten adı da “Can” ve “Dede” kelimelerinden oluşuyordu.

Öncelikle şunu söylemekte fayda vardı ki tipten kasıt Bilgecan dedenin ak düşmüş sakallarıysa Heidi’nin dedesi Alp Dede en büyük mürşitlerden biri olmalıydı. Kaldı ki sakal’dan yola çıkarak birileri suçlanacaksa eğer Dede Korkut hikâyelerindeki aksakalı karakterleri kime benzetecektik.

Kaldı ki ismi “Can” olan herkes Alevi de değil, Alevi olan herkes de Dede değildir. Dede’lik Alevi inancında bir nevi toplum lideridir.

Barış, kardeşlik ve hoş görü mesajlarının en çok dillendirildiği şu günlerde geçmişten günümüze devam eden hatalar hala devam ediyor. Kürtlerin sorunlarını Kürt olmayanlar, Alevilerin sorunlarını Alevi olmayanlar çözmeye çalışıyor. Devlet kendi Kürt’ünü ve Alevi’sini kendisi yaratmaya çalışıyor. Uyduruk telefon görüşmelerini delilden sayanlar elinde benzinle insan yakmaya giden resimleri görmezden geliyor.

Alevilik din midir değil midir, Alisiz Alevi olur mu olmaz mı gibi tartışmaların yaşandığı günümüzde İsmailağa Cemaati ve benzerlerinin bu tür çıkışlarını çok görmemek gerekir. Zira Aleviliğe ve Alevilere ne kadar tahammülsüz olduklarını bir kez daha ortaya koymuşlardır. Bu memlekette Alevi olan birisi mecliste kendi ibadetini yapmak isteyemezmiş gibi mecliste Cem evi isteğine karşı gelenler, milyonlarca Alevinin din dersleri seçmeli olsun, din kitaplarında Alevilerden ve Alevilikten de bahsedilsin taleplerini yok sayanlar, 33 can’ın yandığı Madımak Otelinin müze olması talebine sırtını dönenler, tipi Alevi’ye benziyor diye bir çizgi film karakterine bile tahammül edemediklerini ortaya koymuşlardır.

Şu günlerde Sivas katliamı öncesinde ellerinde benzin bidonları ile insanları yakmaya gidenlerin resimlerini gördükçe içimiz yanıyor.

Bu resimler bir insanın ne kadar zalimleşecebileceğini de gösteriyor.

Ne diyelim, keşke herkes zalimin karşısında Alevi’ye benzese, kimse de size benzemese.