Uzun zamandır gündem de olan ve büyük tepkiler yaratan internet yasasının onaylanmasının ardından sokaklar bir kez daha karıştı. Hükümet bunu internet düzenlemesi olarak adlandırırken, yasanın içerisinde olan maddelerin bizler için ne büyük tehlikeler yarattığının bilincindeyiz. Telefon dinlemeleri, polis terörü, medya korkusu ve son olarak ''internet sansürü'' AKP iktidarının faşizminin ne denli ürkütücü olduğunu göstermekte.

22 Şubat Cumartesi akşamı Taksim'de yapılacak olan sansür eylemine, biz hevi LGBTİ aktivistleri olarak da katılma kararı aldık. Bu karar sadece sansür için değil; hırsız, faşist, harami, cinsiyetçi ve kadın düşmanı iktidara karşı alınmış bir karardı. Saat 19.00 gibi Taksim’e geldiğimizde, her yer yine kuşatma altına alınmış haldeydi.

Arkadaşlarımızla birlikte Galatasaray lisesi önüne doğru giderken, sol grupların yürüyüşü ile karşılaştık. Ve yine olağanüstü bir şekilde polisin saldırısı başladı. Her zamanki gibi İstiklal Caddesi savaş alanına dönmüş, biz de kendimizi kurtarmak için bir pasaj içerisine sığınmıştık. Polisin saldırısı bir yana, insanların kaçarken birbirlerini ezmesi bir yana...

Hele ki o pasaj içerisine bir de biber gazı atılırsa, durum daha vahim! Kısa bir süreliğine arkadaşlarımızla olan bağımız koptu ve ardından bir araya geldiğimizde, bir aktivist arkadaşımızın gözaltına alındığını öğrendik. Artık daha çok tedirgindik ve bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Sosyal medya ve telefon aracılığı ile diğer arkadaşlarımızla bağlantıya geçmemiz bizim için bir artı oldu. Arkadaşlarımız avukatlarla görüşüp, durumu bildirdikten sonra biraz olsun rahat nefes aldık. Gelişebilecek en ufak bir durum için de, hepimizin gözü telefonlardaydı. Biz, bir yere sığınmış ve tedirgin bir şekilde beklerken, dışarda olaylar şiddetli bir şekilde devam ediyordu. Yani kısacası, ''kahraman Türk polisi'' yine destan yazmaya devam ediyordu!

KAHRAMAN(FOBİK) TÜRK POLİSİ!

Tabi bizler ne kadar tedirgin beklersek bekleyelim, ne kadar yorulmuş olursak olalım, bu durumun en acı tablosunu gözaltına alınan arkadaşımız gördü. 1 gün boyunca gözaltında tutulan aktivist arkadaşım ile konuştuğumda, yaşadıklarını duyunca, bir kez daha tüyler ürpertici şeylere şahit oldum. Onun yaşadıklarını ve bana anlattıklarını burada sizinle paylaşıyorum.

Sezo Yekta: Zaten o gece birlikteydik. Meydandan girişte pek bir şey yoktu. Az ilerledikten sonra muhtemelen Mango'nun önüne geldiğimizde, sol grupların bayraklı yürüyüşü ile karşılaştık. Ben de buradan cesaret alarak, çantamdan gökkuşağı bayrağını çıkardım. O sırada ne bir ikaz, ne bir süre tanıma demeden polis terörünü bir anda üzerimde buldum. Kaçan kaçmış, bense çoktan iki polisin kollarındaydım.

Gökkuşağı bayrağını elimden alıp ezdiklerini az çok hatırlıyorum. Biri saçımdan tutup 5-6 kişilik çevik kuvvetin arasına oturttu. Yumruklar, tekmeler, cop darbelerine direnirken; ''.. ibnesi, ibne'' gibi hareket içerikli ve cinsiyetçi küfürler işitiyordum. Etraftan insanların tepkisi üzerine darp faslı bitti. Mango'nun oradan meydana doğru ilerlerken, her seferinde çevik polislerin arasından giriliyor, tekrardan bir darp faslı başlıyor ve LGBTİ kimliğime küfür, taciz...

'İBNE KOTAMIZ DOLSUN AL İÇERİ!’

Gözaltı aracının yanına geldik. Üst aranıyor, kimlik sorgulanıyor... İçlerinden biri çıkıyor ''bunu niye getirdiniz buraya?'' diye, diğeri de müdahale ediyor: ''Al, al içeri, ibne kotamız dolsun''...

Araca girdiğimde, içeride 30-40 kişi.. Darptan çok feci yaralananlar, birbirlerini tanıyanlar arasında "acaba o ne yaptı, kaç kişi var bizden?" muhabbeti, oturuyorum. Bizimkilere "gözaltındayım" diye mesajla bildiriyorum.

Polis her yanımdan geçtiğinde gülüyor, sataşacak yer arıyor. Taviz vermiyorum. "Erkek adam küpe mi takar?" sorusuna "erkek adam olmadığımı göremeyecek kadar kör müsün?" yanıtı baya bir duraksatıyor..

Egosunu tatmin edemediği için başka bir yerden vuracak şekilde "dudağının altını ne diye deldirdin, diğer delikler yetmiyor mu?" sorusuna cevabımı gülerek veriyorum: " Diğer deliklerle yeterince batıyoruz size zaten maksat daha fazla batmak"

O da gülümsüyor ve susuyor...

Bu arada acayip bir şekilde çişim var ve araç içinde bekleyen polislere defalarca dile getiriyorum. Hiçbirinin umurunda değil, tam iki saat boyunca bu böyle devam ediyor. En son biri "Birileri götürsün şunu" falan dedi. "Ben onunla tuvalete gitmem" yanıtı da gelmez mi! Kadın arkadaşlar vardı. Onlara "kızlar dönün arkanızı" dedikten sonra fermuarımı açmaya çalıştım. Ki, çok ciddiydim... Gerçekten işeyecektim, o derece sıkışmıştım..

"Hey tamam dur! Çıkıyoruz yola, hastanede yaparsın "diyor.. Neyse, sabretmeye devam ediyorum. Hastaneye geliyoruz... Ve mutlu son, o kadar sıkışmışım ki, içeride kaç dakika kaldığımı hatırlamıyorum. Tek hatırladığım "hadi lan, napıyorsun içeride?" uyarısı...

"İşiyorum, duymuyor musun” yanıtı onu baya germiş olmalı ki, çıkar çıkmaz kolumdan tutup çeke çeke araca götürüyor. Araçta sadece erkekler var, kadın arkadaşlar sağlık kontrolüne götürülmüş. 5-6 polis falan biniyor. "Bayanlar gitti di mi, ha evet. Ee... Şimdi porno izleyemeyecek miyiz? " diyor. Bir kaç "solcu" erkekle cinsiyetçi muhabbetler ediliyor.

“SİZE LPG Mİ NE DİYORLAR?”

Ortamın çok erkek kokması rahatsız ediyor tabi beni.. "Sen de porno lobisinden olmalısın, size lpg mi ne diyorlar ne işin var lan?" falan diyor.

"Komik olmadığın konusunda anlaşalım, lpg değil, Lezbiyen Gey Bisexüel Transsexüel İntersexüel " diye cevap veriyorum. Polislerden biri soruyor ordan "bisexüel tam olarak ne oluyor", açıklıyorum ben de.

Neyse, sıram geliyor doktora götürüyorlar önce ve avukatlarla karşılaşıyorum. Durum hakkında az konuştuktan sonra polis müdahale ediyor ve doktor odasına giriyorum. Saçma sapan bir muayene ardından raporlar alınıp karakola gidiyoruz. Polis bana "kaç yıl sonra travesti olacaksın?" diye soruyor.

"Canım ben zaten travestiyim" yanıtını esirgemiyorum "kahraman(fobik) türk polisinden!"

Karakola geliyoruz. Savcıdan tutanak bekliyoruz ve bir gecem karakolda geçiyor. Sabah savcılığa sevk ediliyoruz. Ve avukatlarla veriyorum ifademi.

"Taksime cumartesi akşamı eğlenmek için çıktım, eyleme dair üzerimde hiçbir delil bulunamadı.. Darp edildim, LGBTİ kimliğimden dolayı taciz ve nefret söylemlerine maruz kaldım, bir geceyi sebepsiz yere gözaltında geçirdim.. Mağdur olduğumu belirtiyor ve karşı dava açılmasını talep ediyorum" dedim ve serbest bırakıldım.

Gözaltında bulunduğum süre zarfı içerisinde arkadaşlarımın örgütlü mücadelesi ve tüm çabaları karşısında gözlerim doldu resmen. Hepsini bu örgütlenme, direnme mücadelesinde selamlıyor, kocaman kocaman öpüyorum.

''Kurtuluş yok, tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz! ''