Karanfil yürüyüşü meydan sohbeti

Roboski'li ailelerle saat 09:30 gibi köy meydanında buluşuyoruz ve bugün yapacağımız karanfil yürüyüşü üzerine sohbet etmeye başlıyoruz. Önce beş on kişi olarak başlanan toplanma, zaman ilerledikçe 400'e yaklaşıyor.

Hatırlarsanız, sınıra daha önce de gidilmek istenmiş, fakat askerlerin müdahalesi nedeniyle ailelerden yedi kişi hastanelik olmuştu.

Karanfil yürüyüşümüzde mutlaka o dönemin etkisinin olacağını ve bu anlamda askerden 'biraz da' olsa çekinileceğini düşünmüştüm. Fakat o gün kimle konuştuysam, "Mutlaka bugün çocuklarımızın katledildiği bölgeye gideceğiz ve orada karanfillerimizi katliam bölgesine bırakıp anmamızı gerçekleştireceğiz," dediler. Bana da onların güveni hemen yansımıştı. İnsan sosyal bir varlık en nihayetinde; her şeyden etkileniyor ve etkiliyoruz.

Kararlaştırdığımız gibi belli bir bölgeye kadar araçlarla gitmek üzere araçlarımıza yöneliyoruz. Araçlarımız arasında ne ki; traktörler, dolmuşlar taksiler... Yani ne bulduysak onunla Bejuh köyü Şantiye Mahallesi'nden Roboski'ye doğru yola çıktık denilebilir.

Sınır ile köy arasında yer alan kömür ocağına kadar araçlarla ilerledikten sonra, araçlarımızı bu bölgede bırakıyoruz; bundan sonraki bölgeyi ise sınıra kadar yürüyerek kat etmeyi kararlaştırıyoruz.

Kaniya Hyare ya da Türkçe ismi ile Şirit yaylasına vardığımızda da köyün orta yerine, bize özel güvenlik bölgesi kurulduğunu görüyoruz.

Roboskililere özel güvenlik bölgesi

Ve TC devleti bir kere daha Roboskili aileleri ve dostlarını engellemeye kalktı ve bu öyle bir engelleme anlayışıydı ki, sadece Roboski katliamında yaşamlarını yitirenlerin yakınlarına uygulanmaya koyulmuştu. 15 no'lu sınır taşına yaklaşık bir kilometre kala askerler tarafından durdurulduğumuzda, gördük ki günübirlik güvenlik bölgesi oluşturulmuştu.

Güvenlik bölgesi köylülerin özel mülkü üzerine kuruluydu. Asker bize hukuki prosedürü anlatadururken, ailelerin, "Peki sizin bu güvenlik anlayışınız sadece bize mi işliyor? Daha önce biz bu bölgede ne bu tabelaları ne de bu telleri gördük?" demesiyle beraber sessiz kalmak zorunda kalıyordu. Onlar da çok iyi biliyor ki bu tamamen katliamda yaşamlarını yitirmiş olan Roboskili ailelere, daha en başından itibaren uygulanan bir yöntemdi.

'Bunun nedeni' diye soracak olursak şayet, nedeni en az doğu güneşi kadar açık ki, onlara sürekli katliamcı yüzlerini haykırıyor oluşlarıydı.

Her şeyin, herkesin susturulmaya çalışıldığı bir dönemde, Roboskili aileler ve dostları, başından itibaren susmamış, katliamcılardan hesap sormuşlardır. Katliamcılar da aileleri ve dostlarını susturmak için her türlü kirli oyunu devreye sokmuşlardır.

Ellerinde karanfilleri ve hesap sorma inançları vardı

Ellerinde karanfilleri, bir de katliamcılardan hesap sorma inançlarını donanmış, başkaca da hiç bir şeyleri olmayan insanlara adeta çıkarma yapar gibi, TC devleti kobralar, skorskiler ve robokop asker indirmeler ile ailelerin dört tarafını sarıp, onları ve dostlarını taciz etmeye kadar işi vardırıyorlardı.

Aileler önce askerlerle konuşmayı denediler. Ancak askerlerin üslubundan anlaşılıyordu ki vali ve kaymakamdan kesin talimat gelmişti; aileler katliam bölgesine sokulmayacaktı!

Aileler de kendilerini destek için gelen İHD Şırnak yönetimindeki hukukçularla beraber askerle müzakereyi sonuna kadar sürdürdü.

Bu hukuksuzluğa karşı önce o aileler için oluşturulmuş yeni güvenlik bölgesi önünde İHD Şırnak şubesi basın açıklaması yaparak TC devletinin bu tutumunu kınadı; katliamın açığa çıkartılması gerektiği vurgulandıktan sonra da "Ailelere karşı geçmişten günümüze uygulanan bu hukuk dışı yaklaşım terk edilmelidir" denildi.

Askerlerle müzakere devam ederken, bu hukuksuzluğu protesto eden aileler dört bir yandan barikatı ve oluşturulmuş de facto güvenlik bölgesini geçerek dağlara doğru yöneldiler

Bu sırada askerlere bu provakatif tutumlarını terk etmeleri gerektiği vurgulanmaya devam edildi. Ailelerin güvenlik bölgesini geçmek için girdikleri bölgenin mayınlı bölge olduğu ve ailelerin bu hukuksuz müdahaleye tavır almak için o mayın tarlalarının içerisine girdikleri hatırlatıldı ve 'burada olabilecek tüm olumsuzluklardan sorumlu olacak kişi sizsiniz' denildi.

Asker, hiyerarşi ve arkadan vurma

O bölgedeki yetkili bir askerin sürekli bize hiyerarşiden söz etmesi ve bizlere 'burada askerliğini yapmış birisi yok mu' demesi üzerine ise ben de kendisine şu cevabı verdim: "Ben daha önce askerdim ve bugün sizin davrandığınız gibi davrandım; birçok köyün yakılıp yıkılma ve köy boşaltmalarına katıldığımı." Sonrasında ise senelerce, hatta şimdi bile, onun vicdani sorumluluğunu üzerimde taşıdığımı ifade ettim, "Sana birisi gayri insani bir şey dayatıyorsa bunu reddetmelisin, eğer sana birisi katliamı, insanlıktan çıkmayı dayatıyorsa bu emri reddetmelisin, bu hiyerarşiyi reddetmelisin!" dedim.

Müzakereler henüz devam ederken gördük ki helikopterler asker indirmeye başladı. İşte o zaman anladık ki müzakere yok; aksine, müdahale için hazırlıksız yakalandıkları görülüyordu. Sinsi sinsi bölgeye asker yığınağı yapılmaya başlanmıştı. Bunu fark eder etmez, askere, "Siz katliamı da böyle yaptınız, arkadan insanları vurdunuz, bugün de aynısını yapıyorsunuz!" dedim.

Geri kalan ailelere seslenerek, katliamın yapıldığı bölgeye doğru ilerleyerek, biz de mayınlı tarlalara girdik. Arkamızdan askerler yetişmeye çalışsa da nafile; bize yetişemediler.

Ve 500 günde Roboski'li aileler ve dostları olarak biz, katliam bölgesine girmeyi başardık.

Biz 15 no'lu sınır taşının oraya ulaştığımızda, bizden önce oraya ulaşan aileleri gördük.

Anneler, babalar, kardeşlerin ilk koşturdukları yerler, çocuklarının katledildikleri yerler ve çocuklarından kalma izlere ulaşma isteğini gördük ailelerde... Çocuklarına dair çıkan her yeni şey dillerinde ağıta dönüşmüştü adeta. Buna hangi yürek nasıl dayanırdı? Her biri ellerinde yakınlarına ait eşyalara sarılmış; ağıtlar, figana dönüşmüştü.

Üç ayrı bölgeye aileler ile birlikte karanfil bıraktık. O anlar çok duygu yüklüydü. Birçok kişi bu duruma dayanamayıp baygınlık geçirdi. Üç katliam bölgesi de aileler tarafından neredeyse ziyarete dönüştürülmüştü. Katliam bölgelerine karanfiller, resimler, çocukların sevdiği eşyalar bırakıldı.

Daha sonra ilk katliam bölgesine gelindi. Orada basın açıklaması yaparak 500 günde Roboski'liler için neler oldu kısaca ona değindik. Devletin bölgelerinde, yani Roboski için barış samimiyeti sorgulandığında sınıfta kaldığı vurgusu yapıldı. "Bugün bile bu açıkça gözüküyor" denildi.

Askerin çekilmesi ve köye geri dönüş

Basın açıklaması tamamlandığında askerin bölgeden çekilmediğini gördük. Aşağıdaki arkadaşlarla irtibata geçtik. Arkadaşlara askerler bir şart ile aşağı inebileceğimizi iletmişler; onun da teker teker inip fotoğraflarımızın çekilmesi ile mümkün olabileceğini belirtmişler.

Biz eğer asker oradan çekilmez ise aşağı inmeyeceğimizi ve orada kalmaya devam ederse de Haftanin’e gideceğimizi belirttik. Daha sonra ise Uludere BDP Yöneticileri de arabuluculuk ederek, şartlarımızı askere kabul ettirdi ve askerin oradan çekilmesiyle beraber toplu şekilde inilerek, gelinen araçlarla köye doğru yola çıkıldı.

Roboski halkı bir kere daha şunu gösterdi ki; barış, öyle üstten birilerinin getireceği bir şey değildi. Barış, tamamen alttan üste doğru gelişecek bir süreç. Bunun en iyi örneğini Roboski gösteriyordu.

Roboskililer, yeni sürecin dili olan 'sivil itaatsizlik' eyleminin en güzelini 500.gün karanfil yürüyüşü ile göstermiş oldu.