Uluslararası bir araştırma ekibinin Current Biology‘de yayımlanan bir araştırma raporuna göre; dindar olmayan ailelerin çocukları, dindar ailelerin çocuklarına göre daha fazla karşılıksız iyilik yapıyor.

Bilimfili’nde yer alan habere göre, University of Chicago’dan sinirbilimci Jean Decety‘nin liderliğini yaptığı araştırma makalesinde, dünya genelinde, yaklaşık 5.8 milyar insanın kendisini dindar olarak tanımladığı ve dindar toplumlarda dinin; kültürlerin, ahlaki değerlere dair düşüncelerini ifade etmede, özellikle de başkaları için fedakârlık gerektiren durumlarda, birincil araç olduğu belirtiliyor.

Dinin, yaygın inanışa göre, dünya kültürlerinde fedakârlığı geliştiren bir şey olarak ele alındığı belirtilen raporda, eğer bu doğruysa; dindar ailelerdeki çocukların daha güçlü fedakârlık davranışları göstermeleri gerektiği ifade ediliyor.

Durumun gerçekten böyle olup olmadığını görmek için; araştırma ekibi, dünyanın 7 şehrinden —Amerika‘nın Chicago, Kanada‘nın Toronto, Ürdün‘ün Amman, Türkiye’nin İstanbul ve İzmir, Güney Afirka‘nın Cape Town ve Çin‘in Guangzhou şehirlerinden–yaşları 5 ila 12 arasında değişen 1170 çocuğun yer aldığı bir dizi deney ile yetiştirildikleri ailelerin dini inanışlarının çocukların özgeci davranışlarına ve olumsuz davranışlara ağır cezalar verme eğilimlerine etkisini incelediler.

Araştırmaya katılanların; %24’ü Hıristiyan ailelerden, %43’ü Müslüman ailelerden, %2.5’i Yahudi, %1.6’sı Budist, %0.4’ü Hindu, %0.2’si agnostik ve %0.5’i ise “diğer dinlere” mensup ailelerin çocuklarından oluşuyordu.

Ve çocukların %28’i ise kendisini dinsiz olarak tanımlayan ailelerin çocuklarıydı. Çalışma kapsamında diğer dinlerden yeterince sayıda çocuk olmadığı için sadece Müslüman, Hıristiyan ve dindar olmayan ailelerden gelen çocukların sonuçlarına yer verildi.

Araştırmada kullanılan deney düzeneğindeki senaryonun birisinde, araştırmacılar, çocuklara 30 adet etiket (sticker) sunup, bunlardan sevdikleri 10 tanesini alabileceklerini, ancak zamanları olmadığı için okuldaki her çocuğun bu oyuna katılamayacağını, yani etiket alamayacağını, anlattılar.

Araştırma sonuçları, Müslüman ve Hıristiyan çocuklar arasında bir fark ortaya koymazken, yani, bir başka ifadeyle bu iki gruptan gelen çocuklar aynı oranda fedakârlık gösterip elindekileri paylaşırken, dindar olmayan ailelerden gelen çocukların, her iki din grubundan gelen çocuklara kıyasla ellerinde bulunan sınırlı sayıdaki etiketii etiketi olmayan çocuklarla daha çok paylaştıklarını gösterdi.

Üstelik dindar olmayan ailelerden gelen bu çocuklar miktar olarak da daha fazla sayıda etiketi paylaştılar. Ayrıca, ailelerin dindarlık seviyeleri arttıkça çocukların gösterdiği karşılıksız iyilik yapma davranışları daha da düşüyordu. Ve ek olarak, bulgular, çocukların yaşları büyüdükçe, dindarlık ile karşılıksız yardım etme davranışı arasındaki ilişkinin daha da güçlü bir ilişki oluşturduğunu ortaya koydu. Yani; çocuklar ne kadar büyük ve dindarsa o kadar az yardımsever ve duyarlı oluyordu.

Araştırmada kullanılan bir diğer senaryoda ise; çocuklara bilgisayar temelli dinamik görseller aracılığıyla “başka birisine çarpmak” “itmek” gibi yolllarla zarar veren insanların görüntüleri izletildi. Çocuklardan istenen ise; başkalarına zarar veren bu kimselere ağır cezalar verilip verilmemesini ne derecede onayladıklarını belirtmeleri idi.

Burada ortaya çıkan sonuçlar ise; Müslüman çocukların diğer gruplara kıyasla bu kişilere ağır cezalar verilmesini daha çok onayladıklarını, bunu Hıristiyan çocukların takip ettiğini ve ağır cezalar verilmesini en az onaylayan grubun ise dindar olmayan ailelerden gelen çocuklar olduğunu ortaya koydu.

Öte yandan, araştırmanın deneysel olmayan bölümünde, ailelere çocuklarının adaletsizliğe ne kadar duyarlı oldukları ve ne kadar empatik oldukları soruldu.

Çocuklarla yapılan deneysel bulguların gösterdiğinin aksine, dindar ailelerden gelen çocukların anne babaları çocuklarını, dindar olmayan anne babalara kıyasla; adalet konusunda daha hassas ve daha empatik olarak tanımladıkları görüldü. Bu durumda ilginç olan, adalet ve empati duygularının, bireylerin haksızlığa uğrayana karşılıksız yardım etme ve ağır ceza verme davranışlarını motive eden temel faktörlerden olmalarıdır. Dindar ailelerin çocukları ailelerine göre bu duygular açısından daha motivedirler, ancak, çocukların davranışları ise bu duyguların ne kadar yüksek olduğu konusunda ailelerin söylediğinin aksini gösterdi.

Elde edilen sonuçlar; dindar ailelerde büyüyen çocukların dindar olmayanlara kıyasla daha fedakâr ve duyarlı olduğu yaygın algısının aksini söylüyor Araştırmacılara göre, bu bulgular, var olan algının aksine, dindar olmanın, daha ahlaklı, daya duyarlı ve yardımsever olmanın bir ön koşulu olmadığını, aksine dindarlıkla bu insani duygular arasında negatif bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor.

Ayrıca araştırmacılar, iyi ahlaklı olmak ile dindar olmak arasında hali hazırda kurulan ve dile getirilen bağın aslında ne kadar doğru ya da gerekli olduğu konusunda yeniden düşünülmesi gerektiğini, ahlak ve din arasında yapılacak bir ayrımın insanlarda var olan iyiliği azaltmayacağı, aksine tam tersi bir etki yapacağını vurguladılar.