Bütün gün yollardaydım. Gece yarısına doğru kalacağım kente doğru yola çıktım. Güney Almanya otoyollarında 200 kilometreye yakın direksiyon salladım. Eve girip bilgisayarı açtığımda saat 02.00 idi. Külçe gibi yatağa düşecektim ama vakit bulup bakamadığım “günün olayları”nı, özellikle Kahire’de Tahrir Meydanında toplananları dehşetli merak ediyordum.

Ancak T24 ekranında ilk okuduğum haber Mısır’dan değil, Kars’tan geliyordu: Başbakan’ın talimatını, başbakanın emir kulları olduğu anlaşılan Kars Belediye Meclisi üyeleri karara bağlamışlar: Mehmet Aksoy’un İnsanlık Anıtı yıkılacak!..

Bu saatte ve bu yorgunlukla Tırmık yazmak niyetim yoktu. Bu kafayla yazılacak Tırmık da zaten olsa olsa bir öfke yazısı olurdu.

Aklın dizginlerini umursamayan öfkenin kışkırttığı bir yazı okumaya niyetiniz varsa buyrun.


*    *    *


Taliban, Afganistan’da, Kabil’in kuzey batısında sarp dağlar arasında uzanan Bamyan Vadisindeki dev boyutlu iki buda heykelini put oldukları ve putperestlik döneminde yapıldıkları gerekçesiyle dinamitledi. 1400 yıllık bir tarih anıtı yok edildi. Putlar (!) yenildi; Taliban softalarına (softalıkla barbarlık kardeştir) cennetin kapıları ardına kadar açıldı...

Taliban ortaçağın alacakaranlığında yaşayan Afgan halkını, ortaçağın zifiri karanlığına sürükleyen bir siyasal-dinsel güçtür.

Peki Tayyiban (=Tayyip taraftarları) nedir?

Onlar “siyasal islamcı” olarak anılmamak için kendine sıfat arayışlarına giren, hatta epey yıl önce gösterişli, uluslararası katılımlı konferanslar düzenleyip kendini “Muhafazakar demokrat parti” olarak tanımlamaya kalkan ve böyle bir farklılaşmayı bile taşıyamayacağını anlayıp hemen yerine oturan AKP’nin esas kadrolarıdır.

Heykel onlar için puttur. Heykel sanatının çağdaş düzeyi umurlarında değildir, beğeni alanlarının sınırları içine ise hiç girmez. Üç boyutlu bir figürde estetik  değerler aramak; gözü ve ruhu okşayan kıvrımlar keşfetmek  onlara pek yabancıdır. Onlar heykelin karşısına geçer ve hiç eksiklenmeden “Bu ne şimdi böyle? Ne anlatıyor bu şimdi” gibi abuk sabuk sorular sorarlar. Heykelin ille bir şey anlatması gerektiğine inanmışlardır ve ne anlattığını bulup çıkaramayınca da heykele tükürürler. Hızlarını alamazlar kırarlar. Yine de öçlerini alamadılarsa yıkarlar... 

Heykeltıraş Muzaffer Ertoran’ın  İstanbul Tophanedeki “işçi heykeli”ni düşünün. Önce bir kolunu kırıp kopardılar; sonra kafası gitti; yetmedi öteki kolu da kırıp kopardılar; ardından sol bacağını... Şimdi orda, putlara cihat ilan edenlerce ölümüne sakat bırakılmış bir “işçi”, her gün önünden –çoğu kez görmeden- geçen binlerce İstanbul’luya bakıyor.

Ama Tayyibanlar için Mehmet Aksoy’un heykelinin günahı sadece bir put olmaktan ibaret değil.  O İnsanlık Anıtı aynı toprakların çocuklarının bölünmüşlüğüne, parçalanmışlığına, birbirinden koparılmışlığına ve birbirine düşman edilmişliğine bir itirazdır. Bu topraklardan, az ötedeki Ermenistan’a uzatılmış bir dostluk elidir. Aralarına kan girmiş iki halkın acısını yansıtan kocaman bir gözyaşıdır...

Hem heykelden nefret eden, en azından hoşlanmayan; hem Ermeni düşmanlığını bilinçlerinin altında da, üstünde de sürekli besleyen; milliyetçilik yarışında MHP’li tosunlardan da, ulusalcı “çağdaşlar”dan da geri kalmayan, hem de “gavur” Ermenilere karşı İslamın kılıcı olmayı marifet sayan Tayyiban böyle bir anıtı sindirilebilir mi ?


*    *    *


Yazıyı baştan buraya kadar bir kere daha okudum.

Olmamış. Öfkemi yansıtmayı bile becerememişim.

Yorgunluğuma verin, hoşgörün.

Bir de...

Dilerseniz bu Tırmık’ı şu tek cümleye indirgeyin:  

Ha Taliban, ha Tayyiban?