Faili “Meşhur” olan katliam olur mu? Türkiye’de olur, hele o yer Türkiye Kürdistan’ı ise artık gelenekten sayılır bu durum. Binlerce insanın infazından sorumlu insanlar vali olur mu, olur. Vekil olur mu, olur.90’lı yıllarda terfi almak neredeyse yaptığın infazlarla doğru orantılıydı. Özetle biz meşhur faillerce işlenen katliamlara alışkın bir toplumuz,17 bin insanı katleden meşhur failler ceza almadan, Roboski’de sayısal olarak 17 binin binde ikisine denk gelen 34 insanı katleden meşhur faillerin cezalandırılması, 90’ların meşhurlarına haksızlık sayılırdı.

Roboski için artık yazılacak çok da şey kalmadı. Genelkurmay Askeri Savcılığı, Roboski soruşturmasında “kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin” karar verdi.19’u çocuk, 34 insanın F-16 bombalarıyla parçalanmasında, devlet kovuşturacak bir şey görmüyor. Yani, köprü altlarında kafasına tek el ateş edilerek infaz edilen Kürt, artık F-16 bombalarıyla ölmeyi hak ediyor.

Mahkemenin Karar metinin de operasyon kararı onayının Genelkurmay Başkanı Necdet Özer tarafından, haritalar incelendikten sonra verildiği açıkça belirtilmiş. Böylece herkesin bildiği bir muamma olan, katliamdaki emir komuta zinciri de orta çıktı. Hasip Kaplan’ın mecliste, Tarım ve Hayvancılık Bakanı’na sorduğu sorunun da karşılığı alınmış oldu.

Peki, Sayın Erdoğan, siz bu katliamın emir komuta zincirinin kaçıncı halkasını oluşturuyorsunuz? Yargının soruşturması devam ediyor demiştiniz, bu durumda Genelkurmay Başkanı’nı mı yedireceksiniz, yoksa karar metinini hazırlayan Askeri Savcılığa paralel yargı operasyonu mu yapacaksınız?

Roboski’de 19’u çocuk, 34 insanı bombalarla parçalayarak katledenler, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanı Necdet Özeldir. Daha öncekiler gibi bu failler de fazlasıyla bilinen, tanınan insanlar.

Bu ülkede, hükümet eden güçler değişebilir, liderler değişebilir, yardı değişebilir… Değişmeyen tek şey, ülkenin üzerine kurulduğu üç saç ayak: İnkâr, Katliam, Hukuksuzluk.

Roboski kararından şu sonuç çıkıyor; Bu ülkede, katliam, işkence, rüşvet, hukuksuzluk direk olarak adı anılan kavramların yaşanmaması için oluşturulan organizasyon ya da kişiler tarafından yapılmaktadır. Dolayısıyla, sıradan bir yurttaşın, hele bir Kürdün devlete karşı hiçbir sorumluluğu ve güveni kalmamalıdır. Meşruiyetini yitiren devletin tüm kurumları karşısında her bireyin kendi hukukunu koyma ve kendi hakkını arama hakkı doğmuştur.

Kürtler için, hiçbir zaman bütün olmayan, Türkiye Cumhuriyet fiili olarak bölünmüştür.

Peki ya, demokratikleşme, barış, hukuk devleti? İnşallah başka bir zaman…