Ilımlı; aşırılığa kaçmayan, istekleri, tutkuları ve davranışları ölçülü olan, ortalama bir yol izleyen…
Ilımlı muhalif?

Silahlarını alıp merkezi yönetime karşı başkaldıracaksın. Merkezi yönetimle savaş içerisinde olacaksın. Savaşırken öleceksin ya da öldüreceksin. Bomba, roket, tank kullanacak, bunlarla yakıp yıkacaksın. Mermin bittiğinde süngüne davranacaksın.

Böyle bir savaş içerisinde “ılımlı” olacaksın!

“Ilımlı muhalefet” ancak siyasi muhalefet şartlarında olabilir. Siyasi mücadele içerisinde aşırılıklara ve şiddete başvurmadan, yasal sınırlar içerisinde davranarak, toplantı ve gösterilerle “ılımlı muhalefet” yapılabilir.

Silahlı mücadele içerisinde “ılımlı muhalif” olmak, böyle bir şeyin olabileceğini düşünmek akla uygun değildir.

“Ilımlı muhalif” savaşan taraflar için kullanılabilecek bir ifade değildir. Bu ifade kullanılıyorsa sadece algı değiştirme amaçlı olabilir. Savaşa bakan insanların algılarını değiştirmek, yönlendirmek ve siyasi destek almak için kullanılan bir aldatma olarak değerlendirilebilir.

Suriye iç savaşı içerisinde, savaşan taraflar içerisindeki bazı örgütler için kullanılan bu ifade, savaşanları sempatik göstermek, onlara destek olmayı sağlamak, onlara yapılan desteğin “yanlış” olmadığını izah etmek içindir.

Suriye iç savaşında merkezi yönetimin karşısına muhalif olarak çıkan ve savaşanlar içerisinde, başta ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) olmak üzere, El Kaide’nin Suriye örgütlenmesi olan El Nusra, Ahrar üş Şam ve benzeri örgütlerin hangisi savaşırken öldürmüyor ya da kafa kesmiyor, işkence yapmıyor, yakıp yıkmıyor, sivil ölümlere neden olmuyor?

IŞİD’de bir zamanlar “ılımlı” sayılıyor, “öfkeyle bir araya gelmiş insanlar” olarak kabul görüyordu! Son zamanlarda “terör” örgütü olarak görülmesine rağmen, resmi ağızlarda tek başına terör örgütü olarak kullanılmamış, mutlaka yanına YPG veya PKK koyulmuştur.

El Kaide’nin Suriye örgütlenmesi olarak bilinen ve Amerika tarafından terör örgütleri listesinde görülen El Nusra, Türkiye için “terör örgütü” değil, “ılımlı muhalif” örgütlenmedir. 18.06.2014 tarihli resmi gazetede yayınlanan kararla “terör örgütü” listesinden çıkarılmıştır.

Suriye’nin özgürleşmesini! Ve İslami esaslara dayalı devlet oluşturmayı amaçlayan örgüt içerisinde Suriyelilerden daha fazla yabancı savaşçı barındırması düşündürücüdür!

Bünyesinde Çeçen, Afgan, Yemen, Libya gibi değişik ülkelerden gelen savaşçı barındıran El Nusra için internet ortamında yapacağınız kısa bir gezintide, onlarca kafa kesme videosu ile karşılaşabilirsiniz.

Suriye’de “Ilımlı muhalif” olarak gösterilen bu örgüt gibi onlarca örgütlenme bulunuyor. Hepsinin de insan haklarını çiğneme konusunda sabıkaları mevcut.

“Ilımlı muhalif” sınıfında gösterilen ÖSO da çok temiz bir yapıya sahip değil. Dünyada yasaklanmış olan kimyasal silaha sahip olduklarını, gerek duyduklarında (merkezi hükümet kullanır ise) kullanabileceklerini açıkça söylemiştir.

Amerika tarafından kimyasal silah kullanma konusunda Esat iktidarı suçlanırken, Birleşmiş Milletlerin Suriye Bağımsız Araştırma Komisyonu üyesi Carla del Ponte, İsviçre televizyonuna verdiği mülakatta, “Suriye’deki muhalif güçlerin etkili bir kimyasal silah olan Sarin gazını kullandıklarına dair bazı bilgilere sahip olduklarını” açıklamıştı.

2013 Mart ayında Halep şehri yakınlarındaki Han el Essal’da Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından düzenlenen ve 25 kişinin öldüğü füze saldırısının bir kimyasal silah saldırısı olduğu iddia edilmişti.

Suriye’de iktidarın muhalefetin kimyasal silah kullandığı yönündeki iddiasını Rusya Dışişleri Bakanlığı doğrularken Suriye Enformasyon Bakanı Ümran el Zubi bu saldırıda Türkiye ile Katar’ın ‘yasal, ahlaki ve siyasi sorumluluğu’ olduğunu söylemişti Bunun üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan, ”Türkiye kimyasal silah kullandığı bir durumda hiç olmamıştır. Cephaneliğimizde kimyasal silah yok” cevabını vermişti.

Suriye’de savaşan gerek ÖSO gerekse diğer İslami örgütlenme ve yapılar içerisinde temiz, suçsuz ve “ılımlı” olduklarını gösterecek emare taşıyan bir yapı göremiyoruz.

Uluslar arası hukukta, başka bir ülke içerisinde bulunan silahlı bir yapıyı destekleyebilmenin tek koşulu, desteklenecek yapının, uluslar arası alanda, o ülke halkının meşru temsilcisi olarak tanınmasını gerektirir. Suriye ulusal konseyi, Aralık 2012 tarihinde Marakeş’te, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 130 ülke tarafından Suriye halkının meşru temsilcisi olarak kabul edilmişti. Bu açıdan bakıldığında Suriye Ulusal Konseyi’ne verilecek destek ve yardımları, uluslar arası hukuk açısından sakınca taşımamaktadır.

Ancak, Suriye ulusal Konseyi’nde temsil edilmeyen silahlı yapılara verilecek destekler uluslar arası hukukun çiğnenmesi anlamını taşır. Başta Amerika olmak üzere birçok ülke tarafından terörist örgüt konumunda bulunan El Nusra ve benzeri yapılanmalara verilen destek ve yardımlar, bir taraftan “terörist örgütle” işbirliği yapmak gibi bir olumsuzluğu taşırken diğer taraftan uluslar arası hukuku hiçe saymak olur.

Bakanlar kurulunda karar alıp Resmi gazetede yayınlayarak bir örgütü terörist olmaktan çıkarılıp “ılımlı” yapılamaz.
Birçok kez dile getirilen “ılımlı muhalif” ifadesinin bu tür yapılar için geçerli olamayacağını, bu ifadenin muhalefeti bastırmak, halk desteği almak ve yapılanları mazur göstermek amaçlı olduğunu düşünüyorum.

Cerablus’a düzenlenen ve IŞİD’i temizlemek amacı güttüğü söylenen askeri harekâtta kullanılan “ılımlı muhalif” yapıların da ılımlı olmadığını/olamayacağını, Cerablus’a askeri olarak girmenin, Suriye’nin toprak bütünlüğüne müdahale anlamına geldiğini ve uluslar arası hukuka aykırı olduğunu düşünüyorum.

Suriye’ye girmek, Suriye iç savaşına müdahil olmaktır.
Savaşa dahil olmaktır.

Türkiye’ye “Vietnam” hazırlamaktır…