Radikal'den Fehim Taştekin, Rojava'daki Kürt ittifakına destek veren, Cezire Kantonu Eşbaşkanı olan Şemmar aşiretinin lideri Şeyh Humeydi Dehham el Hadi ve eski gerilla Hediye Yusuf ile konuştu. Şeyh Humeydi'ye "Özerklik gelecek vaat ediyor mu?" diye soran Taştekin, "Elbette. Eğer insanlık değerlerini arıyorsak yaptığımız şeyler doğru," cevabını alırken, Humeydi, "IŞİD tehdidi ortadan kalktığında Arap-Kürt birlikteliği sürer mi?" sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: “Sorun Kürt-Arap sorunu değil. Her çağın bir filozofu var. Günümüzde de Öcalan’ın felsefesi var. Öcalan’ın bu toplumun kurtuluşu için geliştirdiği bu felsefe şimdi hayat buluyor."

Fehim Taştekin'in "YPG saflarında bir Arap aşireti" başlıklı söyleşi-haberi şöyle:

Rojava’da Kürtlerin kurduğu ittifakın en çarpıcı tarafını ne Süryaniler ne de Çeçenler oluşturuyor. Asıl üzerinde durulması gereken Baas rejiminin Arap Kemeri projesiyle yerleştirdiği Araplar ve yerleşik Arap aşiretleri. Sıradışı ittifakın tepesinde yani Cezire Kantonu Eşbaşkanlığı koltuğunda Suriye ve Irak’tan Suudi Arabistan ve Ürdün’e kadar geniş bir alana yayılan Şemmar aşiretinin lideri Şeyh Humeydi Dehham el Hadi ile Kürt asıllı eski gerilla Hediye Yusuf oturuyor.

Cezire Kantonu Yasama Meclisi’nin çıkardığı tasarılar eşbaşkanların imzasıyla kanunlaşıyor. Eşbaşkanlar bir nevi kanton yönetimini denetliyor. Geçmişte rejimle birlikte hareket eden, isyan sonrası Nusra Cephesi ve diğer muhaliflere kucak açan Şemmarlar şimdi bölgenin istikrarını temin eden Kürtlerle müttefik. Güçlü olana meyleden bu geçmiş Rojava’daki birlikteliğin sağlamlığına dair soru işaretlerine yol açsa da Şeyh’in söylemleri pratikte IŞİD tehdidinden kaynaklanan birliktelikten fazlasına işaret ediyor. Aşiretin üniformalı 3 bin üyesi YPG ve Asayiş’ın saflarında aktif görevde.

Petrol havzasında çalışan işçiler için dizayn edilmesi nedeniyle Rojava’nın en düzenli ve yeşil yerleşim merkezi Rimelan’da kanton yönetiminin kullandığı bir binada önce Yusuf, ardından Yusuf’un da katıldığı bir toplantı ortamında Şeyh Humeydi ile görüştüm.

Yusuf’a “Araplarla ittifakı nasıl başardınız?” diye sordum. “Başlangıçta epey zorluklar oldu. Araplardaki şovenizm bunun en önemli engeliydi. TEV-DEM olarak bölgedeki halklarla birlikte hareket etmek için epey çapa harcadık. Bunun için de Şemmar, Cevala, Şarabi, Cuburi gibi aşiretleri ikna etmeye çalıştık. Araplar bizim rejime karşı duracağımıza, saldırılara karşı koyacağımıza ve istikrarı sağlayacağımıza inanmıyordu. Ancak biz belli düzeyde istikrarı sağlayınca tavırları değişti. Güvenmeye başladılar. TEV-DEM olumlu bir hava yarattı. Bu temel üzerinde ortak bir idare kurma noktasına ulaştık” dedi. Yusuf ittifakın sağlamlığına dair de “Bu herkesin yaşamını doğrudan ilgilendiren bir ittifak. Ne kadar sağlam olduğunu zaman gösterecek. Ama şu an IŞİD tehdidi ittifakın sağlam olmasını gerektiriyor. İki yıllık pratiğimiz demokrasiyle sorunların çözüleceğine dair kanaat oluşturdu. Arapları korkutacak bir şey yapmadık” yorumunu yaptı.

Peki, IŞİD gelirse aşiretler sonuna kadar YPG ile omuz omuza savaşır mı? Yusuf’un yanıtı şu: “Bizim direniş geleneğimiz var. Bu felsefe ile demokratik toplum kurmaya çalışıyoruz. Aşiretlerse bazı yerlerde Nusra ile ittifak kurdu, bazı yerlerde direndi. IŞİD asıp kesiyor. Onlar da bu tehlikeyi gördükleri için direnmek zorunda. Ayrıca cephede bizden etkileniyorlar.” Yusuf’a göre Araplar içinde PYD ve genel anlamda TEV-DEM’e yönelik artan oranda bir ilgi mevcut.

Yusuf’a üç soru daha sordum:

- Kadın olarak kendinizi kabul ettirmekte zorlandınız mı?

Yusuf: “Kürt toplumu açısından pek zor değil. 30-40 yıllık bir geleneğe sahibiz… Süryaniler için de sorun değil. Ama Araplar henüz kabullenmiş değiller. Ayrıca bir Kürt kadını bu koltukta oturabilir ama Arap kadının burada olmasını şimdilik kabullenmiyorlar.”

- Peki, Arap kadınlarının size verdiği tepki nasıl?

– Yusuf: “Arap toplumunda bir kadının kalkıp mücadele etmesi zor. İstek var ama katılım sağlayamıyoruz. Toplumlarda kadının rolü yok edilmiş. Özünde kadının kurtuluşu olan Öcalan felsefesi ile hareket ediyoruz. Bu bir devrimdir.”

- Öcalan’ın posterleri her yerde, buna yönelik bir tepki var mı?

Yusuf: “Tepki yok, toplumun kaybettiği manevi yanı Öcalan dolduruyor. Şeyh’e de sorabilirsin, Araplarda da bu yönde kabullenme var.”

Yusuf’la söyleşinin ardından Arap, Kürt, Süryani ve Çeçen temsilcilerin yer aldığı büyükçe bir salonda Şeyh Humeydi’ye sordum:

- Bu etnik ve dinsel uyumu nasıl sağladınız?

Şeyh Humeydi: “Henüz başardığımızı söyleyemiyoruz. İşin başındayız. Önümüzdeki adımlarımız daha da güçlü olacak.”

- Özerklik gelecek vaat ediyor mu?

Şeyh Humeydi: “Elbette. Eğer insanlık değerlerini arıyorsak yaptığımız şeyler doğru.”

- IŞİD tehdidi ortadan kalktığında Arap-Kürt birlikteliği sürer mi?

Şeyh Humeydi: “Sorun Kürt-Arap sorunu değil. Her çağın bir filozofu var. Günümüzde de Öcalan’ın felsefesi var. Öcalan’ın bu toplumun kurtuluşu için geliştirdiği bu felsefe şimdi hayat buluyor.”

- Yani bu felsefeyi benimsiyorsunuz…

Şeyh Humeydi: “Kabul etmeseydik bizi burada göremezdiniz…”

- Her yerde asılan posterlere, taşınan rozetlere, yapılan çalışmalara bakınca burada sanki bir ‘Öcalan cumhuriyeti’ havası oluşmuş. Bu sizi rahatsız ediyor mu?

Şeyh Humeydi: “Öcalan’da Kürtlüğü ya da Marksizmi görmüyoruz. Onu bir dünya filozofu olarak görüyoruz. Onun düşüncelerini teorisi dağılmaya yüz tutan toplumu yeniden bir araya getirmeye yönelik yeni bir teoridir. Türklerin de bizim baktığımız gibi Öcalan’a bakmalarını istiyoruz. Türklerin Öcalan’la iftihar etmesi gerekiyor.”

- Fakat arada 30 yıllık bir çatışma hali var…

Şeyh Humeydi: “Öcalan ulusal, dil ve dini farklılıkları kaldırarak insani bir kimlik öneriyor.”

- Şemmar aşireti diğer muhalifler gruplarla da ittifak kurdu. Aradığınızı onlarda bulamadınız mı?

Şeyh Humeydi: Şemmar benim, açıkça söylüyorum, kimseyle ittifakımız olmadı. Bazı kişiler gidip ilişkiler kurmuş olabilir ama onlar aşireti temsil etmez. Biz dahili muhalefetin bir parçasıyız. Elbette Nusra’nın hakim olduğu yerlerde bazıları onlara katıldı… Fakat tüm güçlerimizi onların yanından çektik ve şimdi buradayız. Bahsettiğim felsefenin dışında pratik olarak da Kürtlerle birleştik. Aşiretimin nüfusu Irak’ta 6 milyon, Suudi Arabistan’da 6 milyon, Suriye’de 200 bini Cezire bölgesinde olmak üzere 1 milyon. Ürdün, Tunus ve Libya’da da yüzbinlerce üyemiz var. Aşiretler bloku oluşturmak istiyordum, buradan Fas’a kadar ama Saddam, Kuveyt’i işgal ettikten sonra gerçekleşmedi. Arap aşiretlerini birleştirmeyi başaramadık. Şu an Rimelan’a sıkışmış durumdayız. Bunları başımıza açan Syces-Picot’dur.”

- Şeyh Humeydi! Bu güçle 4 ülkede birden rejim değiştirebilirsin! Peki emrinizde kaç asker var?

Şeyh Humeydi: “Bizde eli silah tutabilen herkes askerdir. Üniformalı 3 bin askerimiz var. Bunlar YPG ve Asayiş’ın parçası. Bir şey olursa bir gecede bu sayıyı 30 bine bile çıkartabilirim.”

- 30 bin askerle rejim devrilir!

Şeyh Humeydi: “Beşşar Esad’ın düşmesi Cezire’nin sorunlarını çözmez, o gider başkası gelir. Bizim için önemli olan halkların haklarını koruyacak birinin gelmesi…”

- Son soru; başkanlık koltuğunu bir kadınla paylaşmak zor olmadı mı?

Şeyh Humeydi: “(Kahkaha atarak) Ben istemedim, zorla yaptılar! Kadın her yerde, evde de var. Her güçlü erkeğin arkasında bir kadın vardır.”

VE ÇEÇEN SAVAŞÇILAR

Şeyh Humeydi’nin huzurundakilerden biri de Çeçen asıllı İçişleri Bakan Yardımcısı Kamil Ahda idi. Ahda’ya göre Osmanlı’nın Kürt ve Ermenilere karşı konuşlandırdığı Çeçenlerin bugün Serekaniye ve civarındaki sayıları 30 bini buluyor. Suriye’yi terk etmeyi düşünen Çeçenler, Cezire Kantonu’nun sağladığı güvencenin ardından bundan vazgeçti. YPG’ye bağlı 200 kişilik Çeçen taburu Kürtlerle omuz omuza IŞİD’e karşı savaşıyor.

Şeyh, Öcalan’ın felsefesi dedi ya eşbaşkanlık binasının çıkışında işte o felsefenin okutulduğu bir yere uğradım. Adı ‘Akadamiya Ramanea a Star’ yani ‘Kadın Fikir Akademisi’. Yekitiya Star’ın örgütlediği bir okul. Çat kapı girdim, Öcalan’ın portresinin altında kadınlar Suriye tarihi dersini dinliyordu. Dersi veren Şerin Welat, devlet okulunda İngilizce öğretmenliği yapıyor. Katılımcı yelpazesi geniş: Yaşlı, genç, başörtülü, açık, ev kadını, çalışan, üniversite öğrencisi vs.

Rimelan’daki Kadın Fikir Akademisi’nde Öcalan’ın görüşleri doğrultusunda 3 haftalık dersler düzenleniyor. Öğrenciler yatılı.

Akademinin yöneticilerinden Roken Ahmed ve Berçem Ciyan’ın verdiği bilgilere göre durum şöyle:

Üç haftalık bir eğitim düzenleniyor. Her dönemde 30-35 öğrenci katılıyor. Öğrenciler eğitim süresince yatılı olarak bu binada kalıyor. Sabah altıda eğitim başlıyor… Önce spor, ardından 12’ye kadar ders. Yemek ve dinlenme molasından sonra saat 17.00’ye kadar tekrar ders. Dersler: Kadın bilimi, kadın tarihi, eğitimin önemi, genel tarih, demokratik özerklik, demokratik ulus, ‘önderlik’ gerçeği (Öcalan’ın hikayesi), Suriye ve Rojava tarihi…

Dersleri TV haberlerini izleme, Kürtçe dersi ve diğer aktiviteler izliyor. Ve ihtiyaçlara göre seminerler veriliyor. Şimdiye kadar 23 devre düzenlenmiş. Akademiye katılan kadınlar daha sonra sosyal örgütlenmede rol alıyor. Süryaniler için bir devre düzenlenmiş, Arap kadınlardan katılanların sayısı ise 10 ile sınırlı kalmış. Bütün kantonlarda bu akademiden var. Masrafları Yekitiya Star karşılıyor. Bu devrenin katılımcılarından İngilizce öğretmeni Raperin el Muhammed “Burada olmaktan memnunum. Çok iyi bir iletişim var” dedi.

TEV-DEM ayrıca Kürtlerin idareye el koyduğu 2012’den beri devlet okullarında açtıkları Kürtçe sınıflarını organize ediyor. Rejim bu fiili duruma ses çıkarmıyor. Okulda normal öğretmenlerin maaşlarını devlet karşılarken Kürtçe öğretmenlerin maaşını TEV-DEM ödüyor. Bu sene okullarda bazı derslerin Kürtçe verilmesi için müzakereler yürütüldü ama henüz bu öneri müfredata alınmadı. Kürtler rejimin eninde sonunda kabul edeceğine inanıyor.