Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun İstanbul 2. Bölge bağımsız adayı Sırrı Süreyya Önder, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencileri ile Boğaz’a karşı çay içip sohbet etti. Bu kez kabaran deniz değil öğrencilerin yoğun ilgisiyle Fındıklı kantini oldu.

Bir Sırrı Süreyya Önder konuştu… bir öğrenciler…

Öğrenciler Sırrı Süreyya Önder’i özgürlüğün, barışın ve demokrasinin temsilcisi olarak gördüklerini dillendirdiler.

Önder konuşmasında öncelikle Blok’un bir araya geliş sürecini ve bu dönemdeki siyasi gelişmeleri ele aldı. Mazlumların, mağdurların, muhaliflerin bir olmasının ve Blok kurmasının devleti tedirgin ettiğine dikkat çekti. Önder “Hükümet bu tedirginlikle ateşkese silahla, tutuklamalarla ve gaz bombalarıyla cevap verdi. Açılım söylemiyle çıkılan yolda sonunda doğrudan savaş sürecine girildi” diyerek sözlerine devam etti.

Bağımsızlığın derbeder bir bağımsızlık olmadığına dikkat çeken Önder, tüm Blok adaylarının bir manifesto ile yola çıktığını ve bir meclis grubu kurma kararlılıklarının olduğunu belirtti.

YSK’nın Blok adaylarını yasaklama çabasının Kürt halkından yana, ezilen, yoksul halktan yana siyasi bir bakış açısı olanların siyasetin dışına itilmesi çabası olduğunu belirtti. Kendisinin Ertuğrul Kürkçü ile aynı cezadan cezaevinde yattığını ancak YSK’nın keyfi bir şekilde yalnızca Kürkçü’yü yasaklamaya çalıştığını hatırlattı.

TOPRAK KAYBI SANIYORLAR

Önder, “Mersin’den Kürt siyasetiyle ilişkili birisinin seçimi kazanması devlet tarafından toprak kaybı olarak algılanıyor. Bir önceki seçimde de oynanan oyunlarla adayımız meclis dışında bırakıldı” dedi. Önder, her ilde olduğu gibi kendi seçim bürolarının açılışı sırasında yaratılan baskının da, hükümetin bu tedirginliğinden kaynaklandığını söyledi.

BU HALKIN BÜNYESİ GAZA ALIŞTI

Salı günü Galatasaray Meydanı’nda katıldıkları eylem sonrası yasak olmasına rağmen kapalı alanda dört saat boyunca gaz bombasına maruz bırakıldıklarını belirten Önder, “ancak bu halkın bünyesinin artık atılan bombanın hangi ülkeden ithal edildiğini, Kore malı mı, değil mi, anlayabildiğini. Bunların bu halkı bu yolda durdurmak için kar etmeyeceğini” belirtti.

Önder ,“bu siyasi mücadelede kadınların rolünün çok önemli olduğunu” ve “meclis kürsüsünden BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kadın sorununa ilişkin katılmadıkları bir görüşüne ilk sıralarından milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Sevahir Bayındır’ın itiraz ettiğini. Bunun meclisteki hiçbir parti görülemeyecek bir tablo olduğunu” belirtti.

Önder “AKP’nin iktidara gelişinin ilk döneminde en çok şikayetçi olduğu kurumun YÖK olduğunu, ancak YÖK’ün aktörlerini değiştirince kurumdan bir şikayetlerinin de, sorunlarının da kalmadığını” söyleyerek sözlerini sürdürdü.

BARAJI YIKACAĞIZ, GRUBUMUZU KURACAĞIZ

Önder, Seçime girilmeme ihtimalinin olup olmadığına ilişkin bir soruya cevaben “Bu ihtimal siyasi gelişmelere bağlı olarak son ana kadar geçerlidir. Bizim niyetimiz ve çabamız seçime girmek. Seçime gireceğiz, İstanbul’da seçim barajını yıkacağız, mecliste grubumuzu kuracağız” dedi.

KAYPAKKAYA: BİR GÜZEL ABİMİZ

Önder, “Bugün büyük komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin yıldönümü. Bu akşam 19.00’da Tünel Meydanı’ndan Galatasaray Meydanı’na yürüyüş yapılacak. Ben de Tünel meydanı’nda olacağım. İbo’nun bir önemi de, sol hareketteki Kemalist etkiyle uğraşmayı kendine mesele etmiş, bir güzel abimiz olmasıdır. Onunla birlikte tüm Mayıs Şehitleri’ni bir kez daha anıyorum” diyerek sözlerini sürdürdü.

KENDİMİZİ SİPER EDECEĞİZ

“Köprüden önceki son virajdayız ve köprü yıkılmış durumda” diyen Önder, “meclisteki öncelikli hedeflerinin tekçi, cinsiyetçi, homofobik anayasanın değişiminde, tüm bunları içerisine alan, anayasal vatandaşlığı esas alan bir konumdan sürece müdahil olmak” olduğunu belirtti. Önder, “Kürt halkının, emekçi, yoksul halkımızın, ezilen kesimlerin zararına olan her türlü düzenlemeye kendimizi siper edeceğiz. Hiçbir düzenlemeyi geçirtmeyeceğiz, yaptırmayacağız” dedi.

ERMENİ SOYKIRIMINI UNUTMAYACAĞIZ

Ermeni vatandaşların sorunlarına ilişkin bir soruya cevaben, “hiç bir halkın mücadelesini diğerinden ayırmadan yürüteceklerini” ve “büyük Ermeni soykırımını ne devrimcilerin, ne halkın hafızasının unutamayacağını, bu mesele çözüme kavuşmadan çözüm olmayacağını, eksik kalacağını” belirterek konuşmasına son verdi.