HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’a yönelik Meclis’te 3 birleşime katılmama cezası ve “soykırım” kelimesinin tutanaklardan çıkarılmasına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Önder, "Kürt" denildiğinde herkes hizaya girecek, "Ermeni" denildiğinde herkes aynı noktada hizalanacak, "Alevi" denildiğinde herkes aynı noktada hizalanacak, kadına şiddet söz konusu olduğunda herkes başını başka bir tarafa çevirecek; büyük bir dokunulmazlar listemiz var. Aslolan şairin dediği gibi "Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et" denilen günlerden geçiyoruz. Bizi kürsülerden uzaklaştırabilirsiniz, birleşimlerden çıkarabilirsiniz, tutanaklardan da çıkarabilirsiniz. Tarihten, insanlığın vicdanından, sağlıklı beyinlerden, yüreklerden çıkarabilmeniz mümkün değildir” dedi.

Meclis Genel Kurulu'nda söz alan Önder, bir gün önce Meclis’te yaşanan kavgayı hatırlatarak, “Hiçbir Başkanlık Divanı üyesi ya da Meclis Başkan Vekili, burada yaralanmayla biten şey için birleşimden çıkarılma cezasını telaffuz etmemiştir” dedi.

Önder’in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Bu kürsüyü kullanan bütün vekiller ve yöneticiler defalarca Voltaire'in olduğu sanılan o retoriğe atıflar yaptılar, o da şuydu: "Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi savunma hakkınızı sonuna kadar desteklerim" şeklinde. Bunun koca bir boş laf olduğu, bu lafı söyleyenin ilkesel olarak bu tutumla en ufak bir aidiyet kurmadığını dün burada görmüş olduk.

Ana muhalefet partisi sanki tartışılan Ermeni soykırımıymış gibi, sanki yapılan sürecin sonuçlanma biçimi burada kürsü hakkının ve konuşma özgürlüğünün gasp edilmesi değilmiş gibi meseleyi tarihsel bir kavram üzerinden tartışmayı tercih etti. 

Sistemin tartışılması dahi yasak addedilen meselelerine eğer Meclis kürsüsünde de girilemezse, bugün tartıştığımız Anayasa'nın, sosyal, toplumsal hayatı düzenleyen ve ülkenin daha iyi demokratik standartlara kavuşması gerektiği ihtiyacıyla yola çıkan çalışmaların hiçbir anlamı kalmıyor.

"Kürt" denildiğinde herkes hizaya girecek, "Ermeni" denildiğinde herkes aynı noktada hizalanacak, "Alevi" denildiğinde herkes aynı noktada hizalanacak, kadına şiddet söz konusu olduğunda herkes başını başka bir tarafa çevirecek; büyük bir dokunulmazlar listemiz var.

Vekillerin yaralandığı kavgadan sonra kimsenin aklına ceza vermek gelmedi.

Paylan’ın konuşmasının tutanaklardan çıkarılması, arkadaşımızın birleşimlerden uzaklaştırılmasından daha vahim bir sonuçtur. Açın, ilgili maddeyi okuyun, "Meclis Divanına, Başkanlık Divanına, Cumhurbaşkanına, anayasal düzene…" diye tarif etmiş birleşimden çıkarma cezasını. Bir gece önce bu salonun bir kavga neticesinde ne hâle geldiği de ortada.

Hiçbir Başkanlık Divanı üyesi ya da Meclis Başkan Vekili, burada yaralanmayla biten şey için bir tek vekile birleşimden çıkarılma cezasını telaffuz etmemiştir. Kimsenin aklına bile gelmemiştir. "Ne yaparsanız yapın, 'Kürt' demeyin, 'Alevi' demeyin, 'Ermeni' demeyin" anlayışı, "Tek, tek, tek" denilen nokta bizi teklemeye götürür.

Sadece şu Anayasa tartışmalarında,  çok seviyeli, ciddi, bilimsel, politik değeri olan ve demokratik olma vasfını taşıyan konuşmalarımız burada hep güme gitti. Ne zaman ki müesses nizamın "Cıs" diye adlandırdığı bir mevzuya giriyoruz, o zaman burada müesses nizamın bütün savunucularının bir arada hizalandığını ve hep birlikte alkışlamakta bir beis görmediklerini görüyoruz.

Bizi tutanaklardan çıkarabilirsiniz; tarihten, yüreklerden nasıl çıkaracaksınız?

Bu Meclis'te bu dokunulmazlık ve söz söyleme meselesinde bizden başka hiçbir tehdit de yokmuş. Buradan hak arayan, demokrasi diyen, ötekileştirilenlere işaret edenlere bu Mecliste gösterilen yer kürsü değil, mahkeme salonlarıdır. Evet, orada da bir kürsü var ama mahkemeyle siyaset birbirinden çok ayrı bir şeydir. Siyaseti yargı eliyle yürütmeye başladığınızda yeni anayasa yapmanıza gerek yok.

Aslolan şairin dediği gibi "Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et" denilen günlerden geçiyoruz. Bizi kürsülerden uzaklaştırabilirsiniz, birleşimlerden çıkarabilirsiniz, tutanaklardan da çıkarabilirsiniz. Tarihten, insanlığın vicdanından, sağlıklı beyinlerden, yüreklerden çıkarabilmeniz mümkün değildir.