Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili açıklamasını değerlendiren DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, ''Başbakan’ın bu açıklamalarının bizden yana bir manası bir karşılığı yoktur. Kürtler bu saatten sonra kaybetmez, kaybettirecek gücüne sahiptir'' diye konuştu.

ANKARA - Demokratik özerklik ilan ederek dikkat çeken DTK (Demokratik Toplum Kongresi) dün Diyarbakır’da yaptığı toplantıda Kürt sorununun çözümü için 5 maddelik önerisini açıkladı. DTK ayrıca demokratik özerkliğin hayata geçmesi için de komisyonlar oluşturmaya karar verdi. Genel kurula, DTK Eşbaşkanları Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk, BDP Eş Genel Başkanları Filiz Koçali ile Hamit Geylani, BDP’li milletvekilleri, sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı. Kongre salonuna Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın yanı sıra, PKK’nın 1980’li yıllarda ölen yöneticilerinden Kemal Pir ile Mazlum Doğan’ın fotoğrafı asıldı. Salonda ayrıca çeşitli tarihlerde kendilerini yakan örgüt sempatizanları ve militanlarının fotoğrafları da yer aldı.

‘Vergi toplayacakmışız gibi anlayış’

DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, demokratik özerkliğe ilişkin gereksiz tartışmalar yaşandığını belirterek, şöyle dedi: “Demokratik özerkliğin ilanı ile elbette ki ekonomik, sosyal kültürel alanda hak ve özgürlüklerin yerellere devri gerçekleşecektir. Ama bugün sanki halktan vergi toplayacakmışız gibi, farklı bir sistemi şimdiden oluşturacakmışız gibi anlayış doğru değildir. Çünkü demokratik özerkliğin ilanı inşa sürecini de beraberinde getirecek. Demokratik özerklik tabii ki bazı kültürel sosyal ekonomik alanlarda yetki devri olacaktır. Ama sanki vergi toplayacakmışız gibi bir anlayış doğru değildir.”

‘Kürtler kaybetmez, kaybettirir...’

DTK Eşbaşkanı Tuğluk ise Kürt sorunun “kırılma anı” olarak adlandırabilecek bir yol ayrımına dayandığını belirterek, şöyle konuştu: “Kürt ve Türk ilişkileri yeniden tanımlanacaktır. Artık karar vaktindeyiz. Kürt yapıları olarak onurlu bir barışa demokratik bir çözüme, çözümü tartışmak ve müzakere etmek için diyaloga hazır olduğumuzu bütün kamuoyuna duyuruyorum. Bakmayın Başbakan’ın ‘silah bırakmazlarsa şiddeti devreye sokarız’ dediğine çözümün dayandığını oda biliyor. Sadece Kürtler zarar görmez. Başbakan’ın bu açıklamalarının bizden yana bir manası, bir karşılığı yoktur. Kürtler bu saatten sonra kaybetmez, kaybettirecek gücüne sahiptir. Kürt meselesi eğer gerçekten çözüm sürecine sokulmak isteniyorsa kimi pratik adımların atılması gerekiyor. PKK ayrı Kürt sorunu ayrı ayrımından, ‘açılım da yaparız operasyon da yaparız’ yaklaşımından vazgeçilmelidir. ‘Silah bırakmazlarsa barış olmaz, masaya oturulmaz’ ısrarı ve dayatması bir güven inşa edilmeden bunun talep edilmesi gerçekçi değildir. Bu klasik devlet anlayışından vazgeçilmelidir. Kürt siyasetini karşı karşıya getirme yaklaşımdan vazgeçilmelidir.” Tuğluk 5 adımlık bir sürecin gelişmesi gerektiğini belirterek, önerilerini şöyle sıraladı:

* Demokratik ve anayasal çözüm için ilgili her aktör net bir ifadeyle irade beyanında bulunmalı, tutum belirlemelidir.

* 1 Ağustos-1 Ekim tarihleri arasında uygulanacak kısa vadeli yol haritası hazırlanmalı ve işlevli hale getirilmelidir. KCK tutuklularının bırakılmasından Terörle Mücadele Kanunu değişikliğine kadar idari ve yasal düzenlemelerden ibaret olmalıdır.

* Öcalan’ın sürece hakim ve müdahil olması için koşullar düzenlenmelidir.

* Eylemsizlik ilan edilmeli.

* Meclis inisiyatif alarak demokratik ve anayasal çözüm için katılımcı bir yöntemle çalışmaları 1 Ekim tarihi itibariyle başlatmalıdır.

DTK Genel Başkanı Ahmet Türk: “Demokratik özerkliğin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Bütün dünyada çift hukuklu yapıya geçilmesidir. Yani anayasal güvenceye alınarak burada Kürtlerin yaşadığı ve yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesi anlamına geliyor. Bu bir ayrışma ve bölünme değil. Tam tersine; halkların kardeşliği üzerinden yeninden tesisidir. Demokratik Özerklik tabii ki bazı kültürel sosyal ekonomik alanlarda yetki devri olacaktır.”

DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk: “Çözüm kendini olanca ağırlığı ile dayatmaktadır. Ortadoğu’daki halk isyanları gelip sınırımıza dayanmışken, özgürlüğü ve kimliği için Kürt halkı mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürüyorken çözümsüzlükte ısrar edilemez. Çatışma değil, uzlaşma istiyoruz. Bilinmelidir ki bu faşizme karşı varoluş mücadelemizi ve direnişimizi daha kararlı bir şekilde sürdürürüz ve kendimizi savunuruz. Bu tehdit değil, siyasete değişime çağrıdır.”