Hüseyin Ali” mahlasıyla Özgür Gündem'de yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, bugünkü yazısında (8 Temmuz 2016) Cizre ve Yüksekova'nın (Gever) il yapılması tartışmalarının ne anlama geldiğini yazdı.

Mustafa Karasu’nun Özgür Gündem’de “Soykırımcı il sistemi” başlığıyla yayımlanan yazısının tamamı şöyle:

"Tarihte şehirler coğrafi, ekonomik ve sosyal etkenler temelinde kurulmuştur. Her şehir mutlaka çevresindeki kırın ihtiyaçlarını karşılayacak temelde kurulmuştur. Her şehrin sosyal,  kültürel ve ekonomik bir karakteri vardır. Yollarla ihtiyacını karşıladığı kasabalara köylere bağlanır. Tabii ki çevresindeki şehirlere de yollarla bağlıdırlar. Her şehrin sosyal, ekonomik ve kültürel bir tarihi vardır. Bir canlı gibi kendi dinamikleriyle büyürler; kimliklerine böyle kavuşurlar. Kimliksiz ve kültürsüz bir şehir yoktur. Şehirler aslında tarihiyle birlikte içinde yaşanılan toplumu şekillendirirler. Bu büyük bir tarihi kolektif emeği ve kişiliği ifade etmektedir. Bu açıdan her şehir paha biçilmez büyük bir değerdir. Her şehrin kutsallık düzeyinde bir kimliği ve karakteri vardır. Bunları parayla, pulla, şu bu teknik imkanlarla yaratmak mümkün değildir. Büyük küçük her şehrin, kasabanın bir kimliği, değeri vardır.

Özcesi şehir deyip geçmemek lazım. Şehirlere ve kasabalara bakarken sadece binaları, ağaçları, bahçeleri görmemek lazım. Türk devleti toplumların, halkların yüzlerce, binlerce yılda yarattıkları şehirleri yakıp yıkmıştır. Şimdi de sanki TOKİ’yle yapacağı binalarla şehirleri yeniden oluşturabilecekmiş gibi tarihsiz, ruhsuz, kimliksiz konuşmaktadırlar. İşte kapitalizmin bakışı budur. Kapitalizm, amiyane deyimle her şeye öküzün trene, ya da ineğin ota baktığı gibi bakmaktadır. Hatta böyle bile bakmamaktadır. Çünkü hayvanlar mutlaka bir duyguyla bakmaktadırlar. Onların bakışında yaşamsal ve işlevsel olan duygusal zeka vardır. Kapitalizm ise her şeye kâr, çıkar yanıyla bakmaktadır. Ulus-devlet olarak da her şeye kültürel soykırıma uğratmak için bakılır. Zaten kapitalizmin kendisi bir bütün olarak tüm insanlık değerlerini tüketme üzerine kuruludur. Kapitalizm çağında kurulan şehirlerin de tüketim toplumu ve değersizlik dışında hiçbir ruhu ve kültürü yoktur.

Kapitalizm ve ulus-devletin en acımasız uygulamasını Türk devletinin Kürtlere yönelik politikalarında görmekteyiz. Türk devletinin şehirlere verdiği anlam kesinlikle soykırım    işlevidir. Türk devletinin her konuda olduğu gibi il ve ilçe politikaları da Kürt soykırımı üzerine şekillenmiştir. Ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlara göre değil, toplumu kontrol etmeye yönelik idari şekillenmeler olarak ele alınmıştır. İdari birimler olarak Kürdistan’daki şehirler toplumu kontrol etme ve kültürel soykırımı gerçekleştirmeye uygun olarak düzenlenmiştir. Hangi kasaba ve köylerin hangi şehirlere bağlı olacağı bu yaklaşımla belirlenmiştir. Kuşkusuz bazı coğrafi zorunluluklardan kaçınılamamıştır.

Ancak esas olarak kontrol etme ve soykırıma uğratmaya göre şekillendikleri kesindir. Bunun en somut uygulaması Kürdistan’ın Türkiye ile sınır alanlarında görmek mümkündür. Buralarda Türk nüfusunu da içine alacak bir şehirleşme yaratılarak Kürtlerin kontrol edilmesi ve soykırıma uğratılması hedeflenmiştir. Tarihi Dersim coğrafyasının parçalanıp küçültülerek diğer şehirlere bağlanması da bu amaçla yapılmıştır.

Yakın zamanlarda Kürdistan’da bazı ilçelerin il yapılması, bazı illerden de yeni iller çıkarılması görülmüştür. Şimdi devlet birimlerinin Cizre’ye taşınması öngörülen Şırnak, 1990’lı yıllarda Siirt’ten ayrılarak savaşın üssü yapılmak için il yapılmıştı. Yıllarca gerillaya yönelik yürütülen savaşın temel merkezlerinden biri olmuştur. Şırnak’ta tamamen kirli savaş kuralları işletilmiştir. Bu nedenle Şırnak cumhuriyeti denilmiştir. Yine Siirt’e bağlı Batman yurtseverlik güçlenip serhildanın merkezlerinden biri haline gelince halk üzerinde baskı kurup soykırımcı sömürgeci kontrolü sağlamak için il yapılmıştır.

Kars’tan Kürt yoğunluğunu azaltmak ve Ermenistan sınırında bir özel savaş merkezi kurmak için üç tane ile çıkarılmıştır. Iğdır ve Ardahan il yapılmışlardır. Ancak yanı başında daha büyük coğrafyaya sahip Erzurum’dan ya da Türkiye’nin en büyük coğrafyasına sahip illerden olan Sivas’tan yeni bir il çıkarılmamıştır. Çünkü buralardaki bölünmeler Kürt yoğunluğu olan şehirlerin ortaya çıkmasını sağlardı.

Antep’ten Kilis ilinin çıkarılması ise kesinlikle Suriye’ye yönelik bir özel savaş merkezi kurulmak içindi. 4-5 yıldır Suriye’ye karşı yürütülen savaşın merkezi Kilis olmuştur. Suriye’ye yönelik istihbarat çalışmaları burada merkezileşmiştir. Suriye’deki çetelerle ilişki buradan kurulmuş, destekler burası üzeri verilmiştir. Özcesi, Kürdistan’daki tüm idari il bölünmeleri soykırım ve özel savaş amaçlıdır. Belki Türkiye’deki bazı idari bölünmeler hizmet için yapılmaktadır.

Cizre ve Gever’in il yapılması da kesinlikle bu yurtseverliği güçlü ve nüfusu yoğun olan şehirleri kontrol etmek ve soykırım politikasına elverişli hale getirmek içindir. Çünkü il demek, devlet kurumlarının burada yoğunlaşması, kontrol ve soykırımın daha elverişli durumda yapılması demektir. Özellikle Gever ve Cizre’de son yıllarda serhildanlar ve direnişler öne çıkmıştır. Sadece kendileri yurtseverliğin merkezi olmamıştır; çevresini de direnişçi yurtsever karakterleriyle etkilemişlerdir. Şimdi bu karakterlerini kırmak için buraları il yapmayı öngörüyorlar. Gever’in büyük bölümünün YPS güçlerinin çekilmesinden sonra yakılıp yıkılması da bu maksatladır. Zaten Cizre de bu amaçla yakılıp yıkılmıştır. Böylece hem Cizre’nin tarihi toplumsal yapısı, kimliği ve kültürü ortadan kaldırılmak, hem de yeni idari yapıyı bu amacı gerçekleştirmeye uygun hale getirmek hedeflenmiştir.

Kürdistan’da ilçelerin il yapılması her zaman soykırım amaçlı olmuştur. Bu karar ve yönelimlerde iyi niyet aranmamalıdır. Gever ve Cizre’nin il yapılmak istenmesi, kesinlikle buralara yapılan saldırının yeni boyutlara taşınmasıdır. Baskı ve zulmün kurumlaştırılması ve kalıcılaştırılması amaçlanmaktadır. Buraları il yapılırken Şırnak ve Hakkari ise gerillaya karşı yürütülen saldırıların karargahı olmaya devam edecektir."