Özgür Gündem gazetesine konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ‘İdeolojik alanda biz AKP, CHP, MHP’yi yenerek yüzde 13’ü aldık. Din üzerine kurdukları tekeli kırdık, etnik kimlik üzerinde kurdukları tekeli kırdık’ dedi.

Seçim sürecinde ‘İlk defa Türkiye’nin bütün toplumsal kesimlerine ulaştık’ diyen Demirtaş, demokrasi güçlerine ve Kürt kurumlarına çağrıda bulunarak; ‘Birlikte yaşam, barış ve demokrasi konusunda samimi miyiz? Şimdi bunları kalıcı hale getirmekle sorumluyuz. (…) Artık inşa mekanizmaları devreye girmeli. Artık yoksulluğu, işsizliği yenmemiz lazım. Bunları pratikte göstermeliyiz. Her yerde demokrasiyi eksiksiz işletmemiz lazım’ dedi.

Demirtaş’ın Özgür Gündem gazetesindeki açıklamaları şöyle:

Siyasal tabloda önemli değişimler oldu. Peki toplumsal alanda nasıl bir değişim var? HDP toplumsal alanda nasıl bir strateji yürütecek?

Bunu hepimizin çok iyi okuması lazım; çünkü en önemli değişim bu alandadır. Devlette ve makro düzeyde değişiklikler kalıcı olmayabilir ama toplumsal dinamiklerde kurduğumuz ilişki eğer köklü bir ilişkiye dönüşürse kalıcı olur. CHP, AKP, MHP işbirliğinden, ittifaklarından çok daha etkilidir sokaktaki ittifak. HDP bunu başardı ama yeterli derecede oya dönüştüremedi. Burada çok dikkatli ve hassas davranılması lazım. Kürt Özgürlük Hareketi’nin de bütün yapılarıyla bu noktaya dikkatini yoğunlaştırması lazım. İlk defa Türkiye’nin bütün şehirlerinde ve bütün toplumsal yapılar ve kesimlere bu seçimlerde ulaştık. Bizi anladılar, değer verdiler, Türk’ünden, Ermeni’sinden, Azeri’sinden, Arab’ına kadar. Herkes bizi dinledi ve değer verdi. Bunların bir kısmı oy verdi ama tamamına yakını değer verdi ve inanmak istedi. Neye inanmak istedi? Birlikte yaşam konusunda samimi miyiz? Barış konusunda samimi miyiz? Çoğulcu demokrasi konusunda samimi miyiz? Bütün bunlara inanmak istedi. Biz bunları kalıcı hale getirmekle görevli ve sorumluyuz. Eğer bu konularda hata yaparsak oluşacak kırılmayı toparlamak kolay olmayacaktır. O yüzden çok hassas bir noktadayız. Dolayısıyla demokratik siyasetin artık üstlendiği sorumluluk ve görevin yerine getirilmesi konusunda herkesin, HDP bileşenlerinin, Kürt Özgürlük Hareketi’nin eskisinden çok daha büyük destek sunması gerekiyor.

Peki nasıl bir destek?

1. Çözüm sürecinden vazgeçmemek

2. Çatışmasızlık ve tahkim edilmiş ateşkeste ısrar etmek ve bunu hayata geçirmek.

3. Birlikte yaşam konusunda net mesajlar vermeye devam etmek.

4. Demokratik siyasetin güçlenmesine katkı vermek. Çünkü bu alan artık Kürt siyaseti, Kürt halkı için de çok önemli bir mevzidir, tek mevzi değildir ama çok önemlidir. Herkesin gücünü, desteğini bu alana vermesi lazım. Hepimizin bu konuda çaba sarfetmesi gerekiyor. Bunu başarırsak toplumsal alanda yaşanan değişim, birlikte yaşam, Demokratik Ulus perspektifi ve anlayışı büyüyerek devam edecek. Ve Sayın Öcalan’ın altını çizerek uzun yıllardır insanlığın kurtuluşu olarak ifade ettiği bu çizginin Türkiye sahasında kalıcı bir şekilde hayata geçmesinin önü açılacak. Bu hem Türkiye halklarının hem Ortadoğu’daki ezilen bütün toplumların kurtuluş umududur.

Toplumsal dinamiklerde yakaladığımız değişim fırsatı asıl büyük olandır ve o yüzde 13’ten çok daha büyüktür ve kıymetlidir. Belki de yüzde 50’lere yakındır aslında şu anda. Nerdeyse yüzde 50 Demokratik Ulus çizgisine destek vermiştir. Türkiye’nin bu yönüyle ideolojik olarak en büyük partisiyiz. İdeolojik alanda biz AKP, CHP, MHP’yi yenerek yüzde 13’ü aldık. Din üzerine kurdukları tekeli kırdık, etnik kimlik üzerinde kurdukları tekeli kırdık. Ekonomi üzerine kurdukları tekeli kırmak için mücadele ettik. O yüzden ideolojik zaferin devam ettirilmesi için sabırlı olmak, aceleci davranmamak lazım. Yüzde 13 aldık diye, her şey bitti diye yaklaşırsak bir anda bunun sabun köpüğü gibi dağılma tehlikesi vardır. Bütün bileşenlerimizin, bizi destekleyen bütün güçlerin HDP kadrosuna güvenerek süreci desteklemeye devam etmeleri gerekir. 

Girê Spî’nin özgürleşmesi sonrası Türk devlet yapısında bir dalgalanma gördük. Erdoğan’a, hükümet ve medyalarına da yansıdı. Hatta ‘IŞİD’i tercih ederiz’ diye açıkça söylediler. Siz Girê Spî’nin özgürleşmesini ve verilen tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Tıpkı HDP’nin seçimde elde ettiği zaferin yarattığı etki kadar hatta ondan daha fazla domino etkisi yarattı Ortadoğu’da. Kobanê zaferi bir hamle ve kırılma noktasıydı. Bu da yeni bir kırılma. Görünen o ki Suriye’de benzer kırılmalar devam edecek. Nerede durur, bunu kestirmek zor. Orda Demokratik Ulus ve bir arada yaşama konusunda PYD ve Kürt güçlerinin öncülüğü kısa vadeli bir strateji değil, biz böyle okuyoruz. Demokratik bir Suriye ve orada Rojava Kürdistanı’nın da özerk bir yapıyla, kantonal bir sistemle kendini yönetebilmesi oradaki mücadelenin nihai hedefleri gibi görünüyor. Sadece IŞİD’i püskürtmek, birkaç şehirden çıkarmak değil hedefleri. Türkiye bunu görüyor. Bunu bir tehdit olarak algılıyor. Doğrudan halk düşmanlığı yapılıyor. PYD, YPG düşmanlığı değil. Kürt düşmanlığı, Kürt fobisi. Türk devleti iç ve dış politikasında Kürt halkıyla stratejik işbirliği politikası gelişmediği sürece Rojava’daki gelişmeler Türkiye için tehdit gibi algılanmaya devam edecek. Düşününki tecavüzcü IŞİD barbarlığı bile Türkiye’ye daha sempatik geliyor. Bütün sınır IŞİD tarafından kontrol edilse itirazları yok. Şimdi orası PYD’nin kontrolüne geçince tehdit gibi düşünüyorlar ama bunların tamamı hatalı, önyargılı politikalardır. Biz bunları Türkiye kamuoyuna anlatmaya çalışacağız. Yürüttükleri düşmanca politikaya karşı düşmanlık yaparak ikna edemeyiz. Doğru bir dille topluma yüzümüzü dönerek anlatmamız lazım. Artık Rojava’daki kazanımlarda kaybetme yoktur. İlerleme olacaktır.  Ankara ile Rojava yönetiminin ilişki kurmasını biz her zaman destekledik. Bunun sürdürülmesinde fayda görüyoruz.

AKP Kürdistan’da yok denecek düzeye düştü. Bütün bunlar inşayı, kurucu güç olmayı nasıl etkileyecek? Ne yapılabilir?

Bu çok önemli. AKP biraz rant gücüne dayanarak toplumun yoksulluğunu kendi çıkarlarına yontarak bir hegemonya kurmuştu. Diğer devlet  partileri gibi rüşvetçi yaklaşımla siyaseti toplum üzerinde bir egemenlik aracına dönüştürmüştü. Bu seçimde çok önemli düzeyde kırıldı bu. AKP’nin çirkin din politikası deşifre oldu. Çirkin din politikasının Kürtlerde tutmadığı görülmüş oldu. Kürtlerin önemli bir kısmı dinine bağlıdır ama sen onun inancını kullanarak onu teslim alamazsın. Bu devletin elinde çok önemli bir silahtı biz bu seçimde bu silahı tamamiyle olmasa bile önemli ölçüde etkisiz hale getirdik. Bunun yerine bir şey inşa etmemiz gerekir tabii. Nedir o? İnsanların inançlarını özgürce korkmadan yaşayabileceği demokratik bir ortamı HDP ve Kürt siyasetçilerinin sürekli savunması lazım. Biz İslam karşıtı bir poltika yürütmedik bunu savunmadık. Tam tersine Müslüman halkımız, Süryani halkımız, Alevi halkımız kim varsa hepsinin özgürce yaşamasının teminatı olacağız dedik. Bunu da katılımcı demokrasi ile siyaseti tabana yayarak yapacağız dedik. Biz bunları hayat geçirmeyi başaramazsak bir müddet sonra başka bir devlet partisi toplumun içine yeniden sızma kanallarını kullanacaktır.

Artık kesinlikle inşa mekanizmalarımız devreye girmeli. Artık yoksulluğu, işsizliği yenmemiz lazım. Bunu pratikte göstermemiz gerekir. Biz yoksulluğu halkın kaderiymiş gibi bir kenara bırakırsak yeniden sistem partileri kendilerini var edebilirler. Her yerde demokrasiyi eksiksiz işletmemiz lazım. Tekçi, egemenlikçi yaklaşımlardan uzak durmamız lazım. Bu da ancak eğitimle olur. Bu konuda eksik olduğumuzu düşünüyorum. Kendi içimizde bunları aşamazsak olmaz. Cesur olmamız lazım. Siyaset cesaret işidir. Paradigmaya inanıyorsak, bu kadar yazıyorsak çiziyorsak pratiğe geçirmemiz lazım. Kimse kendini kandırarak biz en demokratiğiz demesin. Eksiklerimiz çok. Bizim ölçümüz sistem partileri değil, olamaz da. Kendi ölçülerimizle kendimize bakalım ve özeleştiriyle birlikte toplumun sorunlarını çözecek büyük potansiyelimizi harekete geçirelim. Her yerde inşa faaliyetlerini ete kemiğe büründürelim, sorunları çözen bir güç olduğumuzu gösterelim. Bu tüm kurumlarımız için geçerli. Başka türlü çözüm gücü olamayız.