Amedspor’un başından geçenler, Pancard Film tarafından ‘Yeşil-Kırmızı’ adıyla belgesel film haline getirildi.

Belgesel, Ekim ayı sonuna kadar Türkiye, Kürdistan ve Avrupa’da hem sinemalarda gösterime girecek hem de Almanca ve İngilizce altyazılı DVD olarak raflarda yerini alacak.

Filmin konaklama ve ulaşım sponsorluğunu ise Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi üstlenmiş.

Almanya'da yayımlanan Yeni Özgür Politika gazetesinden Ramazan Marankoz, ‘Yeşil-Kırmızı’ filminin süpervizörü Hakan Alak ile filmin fikri ve öyküsü üzerine konuştu.

* Yeşil-Kırmızı nerelerde ve ne kadar zamanda çekildi?

Filme yedi aydır çalışıyoruz. Çekimlere 2 Mart’ta, takım Fenerbahçe maçı için İstanbul’a geldiğinde başladık. Çekimler ağırlıklı olarak İstanbul ve Diyarbakır’da yapıldı. Bunun dışında arşiv görüntülerle de filmi besledik.

* Belgesel filmin çekimi sırasında herhangi bir engelleme ya da zorlukla karşılaştınız mı? Amedsporlu futbolcular ne tür zorluklar çekiyor maçlara giderken?

Diyarbakır’a iki kez gittik ve Sur’a girişin hala yasak olduğu dönemlerdi. Haliyle şehirde hala gerginlik vardı. Şehirde yapmak istediğimiz çekimler için yaptığımız başvurularımız, genel işleyişin aksine bir bürokrasiye takıldı. Bu yüzden zorlandık ama yıllardır belgesel ve film yapıyoruz ve istediğimiz şeyleri fazlasıyla kaydettik. Şehrin aksine Karagümrük maçında çekim yapmak daha zor oldu. Bu maç, hem takım için zorluydu hem de çekim ekibimiz için. Ne için çekim yaptıklarını gizleyerek çalışmak zorunda kaldılar. Ama filme yönelik özel bir engel olmadı.

“SENİN BU TAKIMDA NE İŞİN VAR”

* Peki Amedsporlu futbolcular…

Filme başlamadan önce hiçbir oyuncuyu şahsen tanımıyorduk. Futbolla yakından ilgilenen küçük bir ekibiz ve Kaptan Şeyhmus’u yıllardır gollerinden tanıyoruz. Tabii ki Deniz Naki’yi de St Pauli günlerinden biliyoruz. Ancak ilk çekimle birlikte bence aramızda iyi bir bağ oluştu. Onları kameranın yaratması muhtemel gerginliklerinden uzak tuttuk. Takım otobüsüyle defalarca yolculuk ettik ve aramızda iyi bir bağ kuruldu. Bu da belgeselimize olumlu olarak yansıdı.

Aslında biz Amedspor’un Türkiye Kupası’nda çeyrek final oynama başarısı üzerine film yapacaktık. Ama sonra ligde yaşadıkları sıkıntılar, saldırılara maruz kalmaları, üç puanlarının silinmesi, filmin yönünü de değiştirdi. Doğal olarak zor bir sezondu Amedspor için. Gittikleri yerlerde karşılaştıkları muameleler, futbol dışı taraftar baskısı, üstüne bir de 3 puanlarının silinmesi, onları geçen sezon ‘play-off’tan etti. Özellikle belli futbolcularına yönelik saldırılar, sosyal medyada yayılan yalan haberler... Bunlar kolay şeyler değil. Hatta filmde de var, Batı‘dan gelen Türk futbolculara yönelik, “Senin bu takımda ne işin var” sataşmaları... Futbol dışı bir baskı ile karşı karşıya kaldılar. Takımın taraftarları deplasman maçlarına zaten uzun süredir gidemiyor. Bu, Amedspor’un birçok maçında yaşanan bir şey oldu artık.

* Ne yaşıyor Amedspor yollarda ya da otobüslerde?

Karagümrük maçından sonra stattan polis otobüsüyle çıkarıldılar mesela. Otobüsün içinde yol boyu çalınan şarkıları da biliyoruz. Sanki düşman bir takım gibi muamele görmekten herkes rahatsız. Ama benim gördüğüm şey, tüm oyuncuların buna sahada başarılı olarak cevap vermek istediği. Bence de en güzel cevap bu. Bir saha, futbol topu ve yetenekleri... Biz film yapıyoruz; anlatmak için gayet güzel bir hikaye değil mi?

* Fragmanınızda Barış Anneleri de dahil hemen hemen her yaş grubu ve meslekten destekçiler vardı. Bu türden bir sahiplenmeyle ne hissettiniz?

Futbola da, bölgeye de yabancı insanlar değiliz. Ne çekeceğimizi biliyorduk, nerede durursak o anları yakalayacağımızı biliyorduk. Ancak şu sınırı hiç geçmedik: Biz bir takımın hikayesini anlatıyoruz. O iç içeliğin içinde, takıma odaklanmalıydık. Filmimiz gereği takıma yakın başka her şeye mesafeliydik. Bizim ne hissettiğimizden çok bence takımın böyle bir şehre, desteğe sahip olması önemli. Önüne koyduğu hedef, yukarıyı, bir üst ligi hedeflemesi güzel. Gelen rakip takımlara gösterdikleri misafirperverlik, tribünde her kesimden insanın olması... Kulüp, bakmasını bilene düşmanlık değil sevgiyi sunuyor ki kirli bir spor ortamında sporun gerçek manası bundan başka ne ki?

‘BU ŞEHRİN BARIŞ ELÇİLERİ’

* Amedspor kadrosunda kaç Türk futbolcu var? Onların çektiği sıkıntıları da anlattınız, biraz daha açar mısınız?

Rakip taraftarlar tarafından onlara böyle bir tepki gösteriliyor, doğru; ama edindiğim izlenim, daha çok ailelerinin tedirginliği. Her gün televizyonlarını açtıklarında duydukları haberler, o aileleri de tedirgin ediyor. Ancak kendileri de her seferinde söyledi, orada oynamaktan mutsuz değiller. Teknik direktör Sertaç hoca onları, ‘bu şehrin barış elçileri’ olarak göstermişti.

* Ankaragücü maçında Amedspor yöneticileri lince maruz kaldı. Sivas’ta ise hem otel verilmedi hem de maçta ırkçı saldırılara maruz kaldılar. Bu yaşananlara rağmen federasyonun Amedspor’un puanlarını silmesinin nedeni neydi?

Keçiören maçında bir slogan atıldığına dair gözlemci raporu var. Kulüp avukatları ısrarla, görüntülerle de mevcut, böyle bir slogan atılmadığını söylüyor. Bunu Federasyon’a da sundular ama karar yine de puan silinmesi olarak onaylandı. Geçen sene böyle şeyler vardı takımın üzerinde. Beklenmeyeni başardı. Çeyrek finale çıkarak herkesin gözü önünde bir takım oldu. Ama asıl adının Diyarbakır Büyükşehir Belediye Spor’dan Amedspor’a dönmesi, gözleri ona çevirdi. Ardından da ‘çözüm süreci’nin bitmesi... Biraz da insanların enerjisini boşaltacağı bir tepki unsuru gibi atıldı ortaya Amedspor. Belki hatırlıyorsunuzdur, yok efendim futbolcuları İstiklal Marşı söylemiyormuş gibi şeyler üretildi. Sosyal medyada türlü dezenformasyonlar üretildi ki, futbolcular arasında -Fenerbahçe maçı dahil- hiç olmayan problemler özellikle varmış gibi yansıttı. Bunu savaş sürecinin başlamasına, kulübün isminin Amedspor olarak değişmesinden hareketle bir nefret unsuru gibi sunulmasına bağlıyorum. Buna da hazır bir süreç olunca, takım tüm bunlara maruz kaldı.

Ankaragücü maçında yoktuk, sadece bize çekilenler ve anlatılanlarla biliyoruz. Tarsus İdman Yurdu maçının da çekimlerini aldık. Birçok deplasmanda fiziken yoktuk ama filmde tüm süreci anlatabildik. Ankaragücü maçı mesela -çekimler, anlatımlar vs. elimizde olduğu için biliyorum- iki tane mesele var: Birincisi Ankaragücü o maçı kazandığında play-off için çok iddialı bir hale gelecekti. Amedspor’un üç puanı silinmiş, morali yoktu bu maçta. Biraz da milliyetçi bir taraftar desteğiyle bu baskıyı kurmak istediler. Ama Amedspor, hiç beklemedikleri bir şekilde, son dakikalarda attığı golle maçı kazandı. Orada protokol tribününün yakınındaki birinin ikinci gole sevinmesi, saldırı için bahane olmuş. Ama aslında bir anlık tepkiden ziyade planlı bir şey olduğu görülüyor.

* Peki, belgesele dönersek... Yeşil-Kırmızı’yı kaç kişi ile çektiniz? Ne kadar mal oldu, kimler destek çıktı?

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bize katkıda bulundu. Maliyeti ise, halen hazırlıkları sürdüğü için çok söylemek istemiyorum. Küçük bir ekiple çalıştık. Küçük bir ekiple çalışmak gerekiyordu.

Tribünde takımı takip ederken seri hareket etmeliydik. Her şey anlık gelişiyor ve küçük bir ekip, alışık olduğumuz hareket alanını bize sağlıyor. Toplamda 5 kişilik bir ekiptik. Söylediğim gibi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ulaşım ve konaklama sponsorumuz oldu. Bunun dışındaki bütçeyi şirketimiz Pancard Film üstlendi.

'BİZİM BELGESELİMİZ BİR FUTBOL FİLMİ'

* Mevcut durumda film gösterime girince faşist uygulamalarla karşılaşır mı?

Biliyorsunuz, 15 Temmuz sonrası tüm ülkede OHAL uygulaması var. Ülke KHK’larla yönetiliyor. Bizim belgeselimiz bir futbol filmi. Normal zamanda olsak hiçbir sorun çıkacağını düşünmezdim ama şimdi dileriz bir sorunla karşılaşmayız diyebiliyorum. Eğer bir futbol belgeseli de engellemelerle karşılaşacaksa, zaten üzerine konuşulacak en son şey belgeselimiz olmalıdır.

* Peki, son olarak... Yeni sezonda sizce Amedspor’u sizce neler bekliyor?

1. lige yükselmek, yeni bir heyecan bekliyor diyeyim.

* Devam eder mi linç kampanyaları?

Taraftar yasağı devam edecek gibi gözüküyor. Buna ben ne desem yanlış olur. Onu en iyi yöneticiler yorumlayabilir. Önümüzdeki dönem ne getirecek göreceğiz ama ilk hafta Erzurum deplasmanı gayet sakin geçti. Oyunun dışındaki tüm unsurlar rahat bıraksın. Bıraksınlar ki sahadaki oyuncular kaderlerine kendileri yön versin. Tabii ki taraftar tribünde baskı yapar. O takımın adını bile maçı kazansın diye baskıya dönüştürebilir. Buna itirazımız yok. Hepimiz maçlara gidiyoruz, rakip takıma baskı kurmak için deliriyoruz. Ama şunlar olmasın isterim yeni sezonda: Sahada bir takım var ve her şey o oyunun kendisine dair kurallar içinde olsun. Amedspor başarılı da, başarısız da olacaksa o sınırlar içinde, oyunun adaleti içinde o sona varsın.

DVD EKİM SONUNDA

* Yeşil-Kırmızı Avrupa’da da gösterime girecek mi? DVD formatında mı girecek? Katılmayı planladığınız festivaller var mı?

Almanca ve İngilizce altyazılı DVD formatında yayınlanacak. Avrupa gösterimleri için planlamalarımız var ancak kesinleşmiş bir program yok. Bu röportajı okuyan ve filmi çeşitli ülkelerde göstermek isteyenler de harekete geçerse tabi ki seviniriz. Festivallere de göndereceğiz elbette ama öncelikli planımız DVD ve toplu gösterimler. Filmin galasını Diyarbakır’da yapmak için çalışmalarımız var. Sanıyorum Ekim sonunda da DVD olarak yayınlarız.

FUTBOLDA BARIŞA ADANMIŞLIK

* 2008 yılında çektiğiniz ‘Asi Ruh/Çarşı’ belgeseli ile ‘Yeşil Kırmızı/Amedspor’ arasında kıyaslama yaparsak…

Güzel bir soru... Asi Ruh, taraftar grubunu anlatıyordu. Çarşı Grubu ki, Türkiye’de taraftar kültürü olarak çok tribüne ilham vermiş bir topluluk. Amedspor tribünlerinde bile Beşiktaş tribünlerinde üretilmiş tezahüratları duyabilirsiniz. Yeşil-Kırmızı ise takımı anlatıyor; oyunun asli unsurlarını, oyuncuları... Soyunma odalarına girdik, takım otobüslerine bindik... Bu oyunu seviyorsak, onu sahada güzelleştiren oyuncular sayesindedir. Hele de Amedspor gibi özel bir hikayesi olan bir takımı anlatmak, bizim için şans oldu. Asi Ruh bizim için özel. Pancard Film’in ilk filmiydi. Beşiktaş hala sahaya Asi Ruh’un film şarkısıyla çıkıyor. Bir belgesel yapıyorsunuz, o hem taraftara mal oluyor hem de o takım sahaya yıllardır filminiz için yapılmış şarkıyla çıkıyor. O filmi yapanlar olarak daha ne isterdik ki? Yeşil-Kırmızı’nın da bizde, izleyende böyle özel bir yeri olmasını istiyoruz. İkisi de futbol üzerinden bir şey anlatıyor: Adanmışlık. Birinde kendini bir takıma adamış taraftarlar, diğerinde ise futbol üzerinden barışa adanmışlık.

BASKI DA, KÜFÜR DE BU YÜZDEN...

* Yeşil-Kırmızı neyin ifadesi, neyin renkleri ya da neden Yeşil-Kırmızı?

Takımın üç rengi var: Yeşil, kırmızı ve beyaz. Hakiki formalarında öne çıkan renkleri de yeşil ve kırmızı. Yeşil-kırmızı, o bölgenin rengi. İnkar edilemez bir şey. Giyiminden-kuşamına, ifade ettiği anlama kadar o bölgenin rengi. Belgeseli şatafatlı bir isimle anlatmaya gerek duymadık, Yeşil-Kırmızı işte. Tepkiyi bu yüzden görüyorlar, küfürü bu yüzden yiyorlar, baskıya da bu yüzden maruz kalıyorlar.

Örnek veriyorum, bir Beşiktaş filmi yapınca siyah-beyaz çok anlam taşımayabilir fakat bu takımın geçen sene yaşadıkları ile baktığımızda Yeşil-Kırmızı, aslında basit ama her şeyi çok anlatan bir isim gibi geldi bana. Yeşil-Kırmızı birçok takım var fakat bir Diyarbakır takımının üzerindeki formada birçok şey ifade edebiliyor. Ona düşmanlık besleyenler için de böyle bir şeye dönüşmüş durumda.