Bir yeryüzü cenneti olan Machael’den sonra rotamızı Artvin, Şavşat’a çeviriyoruz. Machael’den Borçka’ya inen yollar harika manzaralar sunuyor. Aylar öncesinde yamaçlardan yola düşen ve halen erimeyen kar ve çığ birikimleri, arada sırada yolda yatan ve bir türlü kalkmak bilmeyen birbirinden sevimli keçiler, oğlaklar, kuzular, kavşakları ve dönemeçleri aşarken gözümüze çarpan engin şelaleler, sis bulutları ve tabakaları, Machael dağlarının o mükemmel bitki örtüsü, ağaçları, soğuk ve duru suları bunlardan sadece bazıları. Asfalt gayet düzgün fakat asfaltın hemen kenarına düşen ve yığılan oldukça keskin taş parçalarına dikkat etmek gerekiyor.
 

 
Machael’den Şavşat’a giderken, önce Borçka’ya dönmek, oradan Artvin’e ulaşmak ve oradan da Şavşat’a geçmek gerekiyor. Machael – Borçka 47 km, Borçka – Artvin 34 km, Artvin – Şavşat 82 km, yani yavaş ve dikkatli gitmeniz gereken rahat 4-5 saatlik bir yol demek. Halbuki altınızda 4x4 türü altı yüksek bir araç varsa, Lekoban yaylası yollarını kullanmak suretiyle, Machael, Camili yaylalarından doğrudan Şavşat güzergahına inmek de mümkün, böylece yol 1-2 saate iniyor. Yine bu durum da Yeşil Yol projesinin yarım kalan yollarının nimetlerinden sayılabilir. Machael-Borçka yolu üzerinde çay içerek veya meyve yiyerek dinlenebileceğiniz bir iki tane küçük pazar ve salaş tesisler bulabilirsiniz.
 

 
Artvin merkez korkunç derecede kavisli, yokuşlu, dar bir yer, Artvin ili sınırlarına girdikten sonra, merkezini dolaşayım derseniz, katlanacağınız işkenceyi kelimelerle anlatamıyorum. Zaten yükseldikçe yükseliyor, duramıyor ve dönemiyorsunuz. Bence merak dürtüsüne hakim olarak, il merkezine girmeden, yanından hızla geçmelisiniz. Çünkü son derece çirkin bir yapılaşma ve şehirleşememe söz konusu.
 

 
Ama illa ki girdiyseniz, burada nedense pek de yüksek olmayan bir düzlükte, aşağı yukarı arkasındaki kayaların rengiyle tamamen kamufle olmuş bulunan Artvin Kalesi yer alıyor. Kaleye girmek, gezmek ve çıkmak için, önce önünde bulunan askeri birlikten izin almalısınız. Bir de şehrin epeyce üst tarafında bir Atatürk heykeli var, buraya Atatepe adı veriliyor. Heykel tam 22 metre yüksekliğinde ve ülkedeki en büyük Atatürk heykelidir.
 

 
Artvin’den Şavşat’a yönelince, ilk önce Ardanuç’tan geçiyorsunuz. Yol boyunca Cehennem Deresi size eşlik edecektir. Ardanuç ilçe merkezinde cağ kebabı yemenizi ve ardından Ardanuç (Gevhernik) Kalesini ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Yolun devamında ise, yine Ardanuç belediyesine bağlı bulunan, Cehennem Deresi Kanyonunu göreceksiniz. Kanyona girip içindeki açıklık alana ulaşmak yarım saat kadar bir zaman alıyor ve gayet keyifli. Bundan sonrasını denemek isteyenler için bir miktar tırmanış becerisi gerektiriyor.
 

 
Şavşat Gürcüce “kara orman” demek. Oldukça huzurlu bir yer ve insanları gürbüz. Bir düğüne denk geldik, yöre halkı son derece gösterişli ve aşırı hareketli, dinamik oyunları birbiri ardına, hiç şaşırmadan, keyif ve coşku içinde yapıyorlardı. Aynı zamanda, şaşırtıcı bir şekilde, Türkiye’de okuma-yazma oranı en yüksek yerlerden birisi olan Şavşat geçen sene Cittaslow ilan edilmiş. Böylelikle, Şavşat Türkiye’nin 11 Cittaslow şehrinden, yani yavaş şehrinden biri.
 

 
Cittaslow olabilmenin elbette ki birtakım ölçütleri mevcut. Bunlar kısaca şu şekilde sıralanabilir; hava temizliğinin yasa tarafından belirtilen parametrelerde olduğunun belgelenmesi, su temizliğinin yasa tarafından belirtilen parametrelerde olduğunun belgelenmesi, halkın içme suyu tüketiminin ulusal ortalamayla karşılaştırılması, kentsel katı atıkların ayrıştırılarak toplanması, endüstriyel ve evsel kompostlamanın desteklenmesi, kentsel veya toplu kanalizasyon için atık su arıtma tesisinin bulunması, binalarda ve kamu kullanım alanlarında enerji tasarrufu, kamunun yenilebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi, görsel kirliliğin ve trafik gürültüsünün azaltılması, kamusal ışık kirliliğinin azaltılması, hane başına düşen elektrik enerjisi tüketimi, biyolojik çeşitliliğin korunması...
 

 
Tibet Kilisesi
Kilise ilçe merkezine 14 km uzaklıktaki Cevizli Köyündedir, zaten bir ismi de Cevizli Kilisesidir. Duvarlarında sayısız kabartmalar, oymalar ve süslemelerden izler olan ama günümüze ulaşan herhangi bir kitabesi bulunmayan, serbest haç planlı ve 26.00 x 25.50 metre ölçülerindeki kilise, 899-914 yılları arasında bölgede egemen olan Bagratlı Prenslerinden Aşut Koh (Kukh Aşut) tarafından yaptırılmış. 11. yüzyıldan sonra yörenin en önemli dini merkezleri arasında yer almış, 12. ve 15. yüzyıllarda onarım görmüş. Bölge İslam dinini kabul edince ise, camii olarak kullanılmaya başlanmış. 1885 yılında kubbesi ve haç kollarına yıldırım düşmesi sonucu hasar görmüş ve 1889 yılında artık kullanılmamaya başlamış. Fakat asıl trajedi burada başlıyor. Savaşların, depremlerin ve doğa koşullarının yapamadığı tahribatı, dönemin kaymakamı hazine bulma amacıyla kilisenin temeline 20 adet dinamit yerleştirerek yapıyor, bu harika ve tarihi kilisesinin kubbesi bu şekilde çöküyor 1953 yılında. 19. yüzyıl sonlarına ait ve Gürcistan’da bulunan bir fotoğrafında, kilise halen tam ve bütün bir halde iken, şimdi kendi insanımızın yoğun çabası neticesinde, tam bir harabe... Merak edenler için, bir de ilçe merkezine 18 km uzaklıktaki Köprülü Köyünde Rabat Kilisesi (kalıntıları) görülebilir.
 

 
Karagöl
Evet, bir Karagöl de burada var. Sanırım yörede etrafı yeşil dağlarla çevrili olduğundan dibi ve yüzeyi doğal olarak nispeten siyaha yakın renklere çalan her göle bu ismi veriyorlar. Karagöl 37.66 hektarlık bir alanı kaplayan ve 1700-1800 metrelik bir yükseklikte bulunan Sahara Milli Parkı içinde yer alıyor ve ilçe merkezinden 20-30 km kadar uzaklıkta. Geçmeniz gereken köy ve mezra yolları yer yer zorlayıcı ve tırmanma gerektiren türden. Şavşat’tan Artvin istikametine giderken, sağda Veliköy yönüne sapıyorsunuz, Meşeli Köyü sınırlarına giriyorsunuz. Meşeli Köyü milattan önce 3000 yıllarında da bir yerleşim yeri olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış önemli bir mevkii özelliğini taşımaktadır.
 

 
Gölün derinliği 27-33 metre civarındadır ve çöküntü sonucu oluşmuştur. Gölün alanı içerisinde 20 kişilik konaklama tesisi ve lokantası bulunuyor, etrafını dolaşmak isterseniz, çevresi tam 972 metre. Aynı zamanda, kamp ve karavan turizmi için de bölgedeki en uygun yerlerden biridir. Üstelik Gürcistan sınırına arabayla sadece 45 dakika içinde ulaşabiliyorsunuz. Göl kıyısında 400-500 yıl öncesinde insanların tarımla uğraştığı biliniyor.
 

 
Şavşat’ın Karagöl’ü Borçka’nın Karagöl’ünden biraz daha ufak. Suyun içi, avlanma yasağının da etkisiyle, inanılmaz bir şekilde, çeşitli renklerde balık kaynıyor. Aynalı sazan, kaya sazanı ve on bir tür akvaryum balığından bahsediyorum. Burası tipik bir heyelan gölü, etrafı ladin ve çam ağaçları ile çevrili. Henüz Trabzon’un Uzungöl’ü gibi aşırı turistik bir hale gelmemiş. Yol üzerinde Pınarlı, Pona mevkiinde bir alabalık molası verebilirsiniz ve buradan Balık Gölü’ne geçebilirsiniz. Ayrıca, daha az bilinen, Bilbilan yaylasının arka tarafındaki Karaağaç Gölü ve ilçeye kuzey yönünde 40 km mesafedeki, alabalıklarıyla meşhur olan Boğa Gölünü de hedefleyebilirsiniz.
 

 
Balık Gölü
Etrafını dolaştım, 700 metrelik bir parkur oluşturuyor. Biraz yukarılara çıkabilir, enfes soğuk su kaynakları ve yürüme patikaları keşfedebilirsiniz. Rakım tam tamına 2150 metre. Bir iki sene öncesine kadar içine girip yüzmek mümkünmüş. Yükseklikten ve soğuktan olsa gerek, diğer göllerde olduğu gibi içinde balık kaynamıyor, yüzmek ve avlanmak tamamen yasak. Fakat Balık Gölü’ne doğru ilerlerken, burasının çok daha bakir bir alan olduğunu hayal ediyorsunuz doğrusu. Genelde yöre halkı dinlenme ve piknik amaçlı olarak tercih ediyor. Kıyılarına yeterli sayıda çeşmeler, oturma yerleri, park alanları ve gereken tesisler yapılmış.
 

 
Şavşat Evleri ve Şavşat Kalesi
9. yüzyılda inşa edilen Şavşat Kalesini (Söğütlü Köyü) görebilirsiniz, bunun yanında çevre köylerde irili ufaklı pek çok başka kale de mevcut bulunuyor. Hanlı Köyündeki Bilbilan Kalesi, Dutlu Köyündeki Dutlu Kalesi, Balıklı Köyündeki Parih Kilisesi, Kayadibi Köyündeki Tukharis Kilisesi ve Eskikale Köyündeki Ustamis Kalesi bunlardan bazıları.
 

 
Özgün yapısı sebebiyle gerek mimari bir değer ve gerekse görsel bir güzellik arz eden ve tümü ahşap malzemeden yapılmış olan Şavşat evleri genellikle iki katlı olup, üst katın üç tarafı da ayvan denilen balkonla çevrilidir. Çatı sac ile kaplıdır ve alt katta büyükbaş hayvanlar için ahır bulunur. Ahıra bitişi nizamda koyun ve kuzu gibi hayvanlar için ağıl ve ayrıca eve yakın bir alanda kurulan harman, samanlık gibi yapılar ile ev tamamlanmış olur. İlçenin biraz yukarısındaki bir Şavşat evini restore ederek restoran haline getirmişler, burayı ziyaret edip oldukça otantik bir ortamda yöresel yemeklerin tadına bakabilirsiniz.
 

 
Ayrıca, Köprülü Köyde bulunan ve 16. yüzyılda yaptırılan Zor Mustafa Bey Camii, Kireçli ve Çağlayan, Cevizli, Kocabey camileri diğer tarihi camilerdir. Altı yüksek bir araç, bir jeep bulursanız, Arsiyan ve Velat yaylalarına doğru uzanmalı, oradaki krater göllerini görmeli, sularından tatmalısınız.
 

 
Şavşat, Artvin’in diğer ilçelerinde de olduğu gibi engebeli bir araziye sahiptir. İlçede, tarımsal arazilerin sınırlı olması, sanayi tesislerinin bulunmaması, başlıca diğer sektörlerin de gelişmemiş olmasının sonucu olarak istihdam olanakları yetersiz kalmaktadır. Gelişime uygun potansiyeli bulunan turizm sektörünün ilçe ve ilk ekonomisine katkısının arttırılması amaçlı çalışmalar sürdürülmektedir. İlçe ekonomisi büyük ölçüde tarımsal üretime dayalıdır. Tarımsal üretim, ağırlıklı olarak, geleneksel aile tipi işletme yapısı şeklinde görülür. İlçe ekonomisinde önemli yeri bulunan hayvancılık, giderek azalan bir trend izlemektedir. 61 köyü bulunan ilçede, 16.037 adet büyükbaş ve 12.535 adet de küçükbaş hayvan bulunmaktadır.
 

 
Hayvancılık açısından son derece elverişli imkanlara sahip bulunan ilçede, hayvancılığın teşvik edilmesi amaçlı çalışmalar sürdürülmekte olup, bu kapsamda yönlendirme ve kamusal destekler sağlanmaktadır. Şavşat büyük ve küçükbaş hayvancılık yanında, arıcılık açısından da son derece uygun koşullara sahiptir. Arıcılık alanında da üreticilere, kamusal imanlar dahilinde teşvik ve yönlendirme desteği sağlanmaktadır. Başlangıcında, Çoruh havzasında uygulanan seracılık-örtü altı yetiştiriciliğinin iklim koşullarının uygunluğu ve çiftçilerden gelen talepler üzerine il genelinde yaygınlaşması ile Şavşat’ta da seracılık faaliyetlerine başlanılmıştır. 1997 yılında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı parasal desteği ile başlatılan seracılık faaliyetleri yaygınlaşmaktadır. Bu kapsamda, amaçlanan yeni istihdam alanlarının yaratılması, tarımsal üretimde çeşitlilik ve verimin sağlanması hedefine ulaşılmıştır.
 

 
1.317 kilometrekare yüzölçümü bulunan ilçenin tarım arazisi varlığı 175.696 dekar, sulu arazisi 54.840 dekar, kuru tarım alanı 120.856 dekar, mera alanı 364.166 dekar, orman alanı 552.565 dekar ve kültür dışı arazi de 224.573 dekardır. İlçenin tarım arazileri genellikle çayır olarak değerlendirilmektedir. İlçede yetiştirilen başlıca ürünler fındık, mısır, patates, armut, elma, ayva, erik, kiraz, vişne, dut, ahududu, kızılcık ve cevizdir. Ancak, bu ürünler az miktarda geleneksel yöntemlerle yetiştirilmektedir.
 

 
Şavşat, doğuda Ardahan il merkezi ile Hanak İlçesi, kuzeydoğuda Posof İlçesi, güney ve güneybatıda Ardanuç, batıda Artvin Merkez ve Borçka İlçesi, kuzeyden de Gürcistan Devleti ile çevrilidir. 1.317 kilometrekarelik dağlık ve engebeli bir arazi üzerine yayılmış bulunan Şavşat ilçesinin dört yanı yüksek dağlarla çevrilidir. 3.537 metreye yükselen Kaçkar Dağları, ilçenin batı ve kuzeybatı yönünü sınırlandırır. Kuzeyde 2.750 metre yükseklikteki Sivritepe (Arsiyan) dağları ile 3.000 metreyi aşan Cin dağları bulunmaktadır. Doğuda Ardahan-Artvin sınırlarını teşkil eden Yalnızçam dağ silsilesinden 2.850 metre yükseklikteki Sahara Dağları, güneyde ise 3.050 metreyi bulan Karagöl dağları vardır.
 

 
İlçenin rakımı minimum 950 metre, maksimum ise 1800 metredir. İlçe merkezinin rakımı 1100 metredir. Türkiye’nin en güzel ilçelerinden biri olan Şavşat, akarsu bakımından zengindir. İlçede çok sayıda buzul gölü bulunmaktadır. Bu göller nispeten küçük göllerdir. İlçe dahilinde şifalı maden suları da mevcuttur. Bunlardan Çermik-Çoraklı Köyü sınırları içerisinde bulunan sıcak su kaplıcası romatizmal hastalılara iyi gelmektedir.
 

 
İlçede tipik Karadeniz iklimi hakimdir. 4 mevsim yağmurlu ve kışları kar yağışlıdır. Yüksek rakımlı olan yerlerde kışlar çok uzun sürer. Bu bölgelerde Kasım ayında başlayan kar yağışları Nisan ayı ortalarına kadar sürer. İlçe bitki örtüsü bakımından zengindir. Zengin iğne yapraklı ormanlar mevcut olduğu gibi, alçak rakımlı yerlerde geniş yapraklı ağaçlara da rastlamak mümkündür.
 

 
Tarih
Şavşat, M.Ö. 900-650 yılları arasında Urartu, Kolhis ve Kimmerler, daha sonraları ise sırasıyla Romalılar ve Sasanilerin egemenliği altına girmiştir. Bir dönem Lazlarca Lazika krallığına bağlanmıştır. 1118 yılında bu bölgeye gelen Kıpçak Türkleri, Kral David’in karısı Gurandukth’un Kıpçak olması sebebiyle Gürcülerle yakınlaşmış ve Gürcü kralı David onları Ahıska, Artvin, Rize, Ardahan, Erzurum gibi bölgelere yerleştirmeye çalışmış ancak bu plan birkaç yıl sonra David’in oğlu döneminde hayata geçmiştir. 1267 yılında bu Kıpçaklar Atabek Devletini kurdular. Yöre artık Kıpçak Atabeylerinin hakimiyetindeydi. Fakat bir diğer Anadolu Türk Beyliği olan Osmanlılar da genişlemekteydiler. Nihayetinde, Şavşat 1479 yılında Fatih zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
 

 
Yavuz Sultan Selim’in Trabzon Valiliği sırasında Rize ilinin Osmanlı topraklarına katılması sonrasında, Artvin, Ardanuç, Borçka çevreleri de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yavuz Sultan Selim’in Trabzon’dan ayrılması üzerine, Ardanuç, Oltu, Tortum ve Artvin yeniden Osmanlı Devleti’nden ayrılmışlardır. 1578 yılı ile birlikte Osmanlılar Atabek Devleti topraklarının tamamını ele geçirdiler. Çıldır Beylerbeyliğini kurup Atabek kökenli kişileri de başına geçirmiştir. Bölgenin Kıpçak Türkleri ve bazı Gürcüler işte bundan sonra Müslümanlığa geçmeye başladılar.
 

 
1829 yılında Ardanuç Sancağı’na bağlanan, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında da 13 Mart 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması ile Batum, Kars ve Ardahan ile beraber Çarlık Rusya’sına bırakılan Şavşat, 1879 tarihinde resmen kesinleşen Osmanlı – Rus sınırı ile de Artvin, Ardanuç ve Borçka ile birlikte anayurttan koparılmıştır. Daha sonra, 1921 yılında imzalanan Gümrü Anlaşması ile Doğu sınırlarımız çizilmiş oldu. Şavşat ilçesi 27 Şubat 1921 tarihinde Ardahan Sancağına bağlı olmak üzere ilçe haline getirilmiş, 7 Temmuz 1921 tarihinde ise Artvin iline bağlanmıştır.
 

 
Artvin son yıllarda topraklarına yapılmaya çalışılan tecavüz girişimlerinde ve özellikle Cerattepe olayıyla da gündeme geldi. Doğu Karadeniz insanının yaylasına, doğasına, dağına, taşına, toprağına, suyuna, yaylasına sahip çıkma şekline ve kararlılığına hayran kaldım. Bunun yanında, bahis konusu tecavüz ve taciz teşebbüsünü gerçekleştirmiş olan egemen ve kapitalist güçlerin çabaları henüz sadece duraklatılabildi. Umarım iyi senaryo hayata geçer ve bu tür işlerden tamamen el çekerler...
 

 
Havayoluyla gelmeyi tercih ederseniz, Şavşat, Kars Havalimanına 137 km, Trabzon Havalimanına 305 km ve Erzurum Havalimanına ise 285 km uzaklıkta. Karayolu ile ise, Şavşat’ın Artvin’e uzaklığı 71 km, Ankara’ya 1070 km, Antalya’ya 1539 km, Bursa’ya 1386 km, İstanbul’a 1388 km, İzmir’e 1636 km, Samsun’a 651 km ve Trabzon’a ise 305 km şeklindedir...
 

 
İsviçre Alplerinden aşağı kalır ne yanı var veya ne farkı var, bunu değerlendirmek için ilk önce İsviçre Alplerini görmek gerekir, ama pencerenizden bakarak bile yeşile doyabileceğiniz, yaylalarında keyiften çıldırabileceğiniz ve yazın sıcağında, soğuk ve duru sularında serinleyebileceğiniz bir güzel beldemiz Şavşat...
 

 
Yazı ve Fotoğraflar: Serkan Doğan