Columbia Üniversitesi ve New York Eyalet Psikiyatri Enstitüsü’nde çalışan Dr.Louisa J. Steinberg, depresyon teşhisi koyduğu hastası Jodi’nin reçetesine yazdığı antidepresanilaçların bir aydan önce etki etmeyeceğini belirtti. 

“Daha çabuk etkiyen bir yöntem yok mu?”diye soran hastasına şu yanıtı verdi: “Aslında deneyebileceğin bir taktik var. Birkaç gece sabahlamaya ne dersin?” Jodi şaşkınlık içerisindeydi: “Dalga geçiyorsunuz herhalde Doktor, ben gözlerimi bu hâliyle zor açık tutarken, bir de sabahlamamı mı istiyorsunuz?” Doktor gülümsedi: “Evet, aynen öyle. İki ya da üç gece üst üste olursa, daha iyi olur.”

Standart antidepresan tedavileri çoğu zaman depresyonu yenmede etkili olur; fakat işe yaraması için zaman gereklidir. Geçtiğimiz yıllarda araştırmacılar depresyon semptomlarının geçmesinde, haftalar yerine günler içinde etkili olabilecek alternatif yollar bulmaya çalıştı. Sağduyuya aykırı gibi gelse de, bu konuda aslında çok eski ve unutulmuş bir yöntem var: Kısa süreli uykusuzlukla hızlı depresyon tedavisi!

Current Psychiatry Reports dergisinin 2015 yılında yayımladığı bir makalede yazdığı gibi, uykuyu manipüle eden terapiler, depresif semptomların iyileştirilmesinde dikkate değer etkiler yapabiliyor. Yalnız bu tedavi herkese göre değil. Yaşlılar veya bilişsel bozukluğu olan kişiler uygun adaylar değil. Ayrıca bir doktorun rehberliği olmadan uygulanması da önerilmiyor. Uygun kişiler uygun şekilde uyguladıklarında ise olumlu sonuç alma şansları yüksek; en azından bir süreliğine.

SİNİR HÜCRELERİ 24 SAATLİK RİTME SAHİP 

Uyku bozuklukları, depresyonun en sağlam belirtilerinden biridir. Hâlsizliği iyice azdırır ve bilişsel yetersizliğe neden olur. Depresyon, tüm bu etkileri ile birlikte en basit gündelik işleri yapmayı bile güçleştirir. İnsanlar bununla çoğu zaman gün içinde şekerleme yaparak başa çıkar. Bu ise gece uyuyabilmeyi daha da zorlaştırır ve uyku düzensizliğini besler. Tüm bu gözlemler araştırmacıları şu soruyu sormaya itmiştir: Uyku ile ruh hâli arasındaki bağlantı nedir ve bu ilişkinin altında yatan biyolojik belirleyiciler nelerdir?

Tüm canlılar uyur; ya da en azından dünyanın ışık-karanlık çevrimini temel alan 24 saatlik (sirkadiyen) bir ritim sergiler. Hayvanlarda, sinir hücresi topluluklarının ritmik aktiviteleri vardır ve bunun içsel saat tarafından düzenlendiği düşünülür. Bu saat beynin üst kiyazmatik çekirdeğinde bulunur. Eğer bu alan hasar alırsa, günlük bedensel ritimler şaşar. Yapılan araştırmalar ayrıca sirkadiyen (24 saatlik) ritimlerin genetik düzenlenmesinin, majör depresyondaki kişilerde ayarının bozulduğunu ortaya koymuştur.

Sirkadiyen devreler, dışsal ipuçlarından etkilenir; en çok da güneş ışığından. Güneş ışığının zamanına ve süresine ilişkin bilgiyi gözden alırlar. Retinada bulunan özel bir hücre kümesi, bu bilgiyi görme engelli insanlarda bile beyne iletir. Jetlag olayının temelinde de bu yatar. Yeni ışık-karanlık çevrimine alışmak, bedenin birkaç gününü alabilir ve bu geçiş sürecinde uyku bozuklukları, iştahsızlık gibi belirtilere rastlanabilir.

BİR HAFTA İÇİNDE GERİ GELİYOR 

Peki acaba bu çevrimleri ayarlamak ruh hâlimizi yenileyip, mod bozukluklarına iyi gelebilir mi? Aslına bakarsanız, uykusuzluğun depresyonu hızla iyileştirebildiği en azından 200 yıldır bilinen bir şey. 1818 yılında Alman psikiyatrist Johann Christian August Heinroth, bu terapiden kitabında söz etmişti. 1960’lı yıllardan bu yana çok sayıda klinik çalışma, sadece bir gecelik bir sabahlamanın bile semptomları iyileştirebildiğini ortaya koydu. 2015 yılında yayımlanan konuyla ilgili bir makalede de, hastaların %50 ilâ %80’inde hızlı iyileşme saptandığı belirtildi.

Uyku genellikle ruh hâlini düzenleyici bir kuvvet olarak düşünülür. Uykusuzluğun, beyindeki sinir taşıyıcı (nörotransmitter) aktivitesi üzerinde etkisinin olduğu anlaşılmıştır. 2015 yılında Freiburg Üniversitesi Tıp Merkezi, Bonn Üniversitesi, Napoli II.Federiko Üniversitesi ve Ulusal Sağlık Enstitüleri bilimcileri, uykusuzluğun, üç çevrimli (trisiklik) antidepresanların ve ketaminin ruh hâli üzerindeki etkilerinin hep aynı moleküler ajana dayandığını keşfetti. Bu ajan beynin ön loblarındaki bir almaç olup, aktivitesi sonuç olarak mod (ruh hali) düzenleyici beyin bağlantılarını etkiliyordu.

Ne yazık ki uykusuzluk terapisinin kazancı pek uzun vâdeli değil. Depresif semptomlar tipik olarak bir hafta içinde geri geliyor. Ama belki nihai sirkadiyen ritim kalibratörünü, yani güneş ışığını kullanarak, terapinin yararları sürdürülebilir. Bu konudaki ilk çalışmalardan birinde, uyku ile tam izge (full spektrum) ışık terapisi birleştirildi. Viyana Üniversitesi psikiyatristleri, depresif semptomları olan ve uykusuzluk çeken 20 hastadan, bir antidepresan ilacı parlak ışığa ya da sönük ışığa maruzken almalarını istedi. 1996’da yayımlanan makalelerinde, uykusuzluğa iyi yanıt veren hastalar arasında her gün parlak ışık alanların antidepresan etkiyi, yedi günlük az uyku dönemleri boyunca sürdürebildikleri gözlemlendi.

KAYNAK: BİLİMFİLİ