Ozan Şahturna, en çok yapıtı olan kadın halk ozanı...
Barış Anası Şah Turna diye de anılıyor…
Ozan Şahturna, geçtiğimiz günlerde Ozan Şiar ile birlikte Türkiye'deydi. Meclis'te CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'le birlikte basın açıklaması yaptı. Amacını ve neler yaptığını sorduk…


DEMOKRAT HABER / DENİZ GÜNEŞ


Neden meclise geldiniz?
Öncelikle dostlara, yoldaşlara turnaların kanadında umut, özgürlük, barış ve sevgi yüklü türkülerimi yolluyorum. 1970'li yıllar cuntasının hapis ve işkencelerini yoğun yaşamış ve 12 Eylül 1980 faşizminin tanığı, sanığı, sürgünü bir kadın Halk Ozanı ve aydınlatmacı olarak, devamla 90'lı, 2000'li yıllarda da gözaltıları, yargılanmaları ve çeşitli baskı, zulümleri yaşamış Ozan Şahturna'nız olarak faşist cuntacılardan yıllarca çektiğim ve çektiğimiz acıların, ödediğimiz ağır bedellerin hesabını sormak adına, mecliste sazlı sözlü basın toplantısı yaptık sanatçı yazar sevgili Ozan Şiar ile.

Orada neleri dile getirdiniz?
Darbeler döneminde faşizan uygulamaların, işkencelerin, sönen ocakların hesabını sormak adına idi, ki kendimiz de bu acıların, ağır işkence, hapis ve sürgünün tanığı ve sanığı idim. Özgürlük hem herkese, hem de hiç kimseye ait olmayan bir ırmaktır. Hangi vadiyi takip edeceği belli değildir. Kıvrılıp döküleceği körfeze varması zaman alır. Hayalci değiliz, ancak mücadeleye devam diyorum. İnsanın insana kulluğu sona ersin davamız. Kültürler ve medeniyetler coğrafyası Anadolu özgürce, onurlu barış içinde, kardeşçe yaşasın davamız, sürüp giden sevdamız!

Suç duyurusu ve davanızın konusu ne? Bundan neyi amaçlıyorsunuz?
Cuntacıların, faşizan zulümcülerin tarih önünde hesap vermesi! Sahte vatan kahramanı edasında olanların maskesini düşürmek. Çocuk yaşta ölüme yollanan, işkence tezgahlarından geçenlerin, sevgili yavuklu yerine işkenceye maruz kalanların, yavrularına, ana babalarına hasret bırakılarak zindanları boylayanların, emeği gasp edilenlerin, kültürü, inancı ve yaşamı zincire vurulanların hesabını sormak ve bir ibret vesikası olarak bir daha böylesi cuntacı teşebbüslerin kursaklarında kalması adına, karanlıkların inadınadır davamız, Ozan Şiar'la basın toplantımız ve suç duyurumuz. Umut, özgürlük, barış ve sevginin türkücüsü olarak.

Ne zamandır ve neden yurtdışındasınız?
Yattığım hapisler zincirinde en son Adana Cezaevinde 12 yıllık hapis cezam vardı. Yurt içi ve Uluslararası düzenlenen Ozan ŞAHTURNA'ya Özgürlük kampanyaları sonucu, ayrıca uluslararası aydın ve sanatçıların, PEN Kurumunun ve Af Örgütünün (Amnesty International) kampanyaları sonucu kültürel sanatsal etkinliklerim ve gözlerimden tedavi olmak amacıyla 1978 sonlarına doğru Almanya’nın Berlin kentine yerleştim. Tedavim sürerken 12 Eylül 1980 Askeri cuntası tarafından yurttaşlıktan çıkarılarak sürgün yaşamım başladı. Yasak ve baskılar 2000'li yıllara dek sürdü...

Şimdi nerede yaşıyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?
Almanya'da sanatsal ve kültürel yaşamımızı kolektif sürdürüyoruz sanatçı yazar eşim Ozan ŞİAR ve genç kuşağın başarılara imza atmış kültür sanat elçileri kızlarımız Şafak ve Şirin ile. Aynı zamanda akademik eğitimlerini ve sinema müzik çalışmalarını sürdürüyorlar sevgili Şafak ve Şirin.

Yayına hazır albüm ve klip çalışmalarımız sürüyor. Konserlerimiz ve Tv Programlarımız devam ediyor. Ayrıca Avrupa’da da anti demokratik uygulamalara karşı mücadelelerde aktif çalışmalarımızdayız. Çeşitli dillerde kitaplarımız, makale ve şiirlerimiz yayınlanıyor. Birçok demokratik basın yayında sanatsal, edebi, kültürel yazılar yazıyoruz. Memleketimizde ve Almanya'da demokrasi, insan hak ve özgürlükleri davamızı, kirli savaşlara karşın barış ve emek mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu arada sanat, demokrasi ve özgürlükler adına yıllardır çalışmalarımızı, ödediğimiz bedellerimizle renklenen uluslararası çeşitli temalarda ve formasyonda seçkin yapıtlarımızı kapsayan belgesel çekimimiz sürüyor.

Yurtdışına gitmeden önce Türkiye’de neler yapıyordunuz? Bize yaşamınızdan, müzikle ve siyasetle ilişkinizden bahseder misiniz?
Aktif müzik sanat çalışmalarımız kesintisiz sürdü seri konserlerimiz, plak ve albümlerimizle. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin içinde aktif olarak yer aldım, bedellerini ağır ödeyenlerden olarak. Daha yaşanabilir, sömürüsüz ve baskısız özgürce bir yaşam adına hemen tüm organizasyonlarda, etkinliklerde bulundum, destek sundum, birçoğundan yargılandım.

5 yıl cezaevinde kalmışsınız. O süreci anlatır mısınız?
Evet, çeşitli dönemlerde çeşitli illerde hapisler yattım. Başta Dersim, İzmir Buca, Diyarbakır, Sivas, Ankara, Ordu Aybastı, Mersin, Antalya, Denizli, Kars, Antalya, Adana vb illerde kazalarda hapisler, gözaltıları ve işkenceleri yaşadım bir kadın Halk Ozanı olarak.

Barış, özgürlük, emek ve demokrasi türkülerimden ve genel hak deyişlerimden dolayı. Yüzlerce demokrat avukatlarım savunmamı üstlendiler. Bu arada sevgili Deniz Gezmiş'in avukatlarından Mükerrem Erdoğan, Halit Çelenk de mahkemelerde beni savunan avukatlarım arasında idi. Dostlarımı saygıyla, sevgiyle anıyorum. Ki daha sonra Avukat Mükerrem Erdoğan katledildi.

Yurt dışında Belçika'ya Uluslararası etkinliğe davet edilmiştim. Yazar Yaşar Kemal ve sanatçı Ozan olarak ben onur konukları arasında davet edildik. Ancak ben Adana cezaevinde tutuklu olduğumdan katılamadım etkinliğe. Bu arada Dünya Sanatçılar ve Aydınlar Kurulu 'ŞAHTURNA'YA ÖZGÜRLÜK KAMPANYALARI' başlattılar. Yaşar Kemal ve Abidin Dino yurt dışından kampanyama öncülük etti. Türkiye'de de pek çok önde gelen demokrat aydınlar, yazarlar ve sivil toplum kuruluşları özgürlük kampanyama destek verdiler. Zamanın cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e çekilen yoğun telgraflar ve yüzbinlerce imza kampanyası sonucu serbest bırakıldım 1977'de geçici olarak. Ancak konserlerim genelde yasaklandı, yurt dışına sınırlı çıkış izni verildi. Kolay değil ömrümüzün baharı, hatta yazı zindanlarda, sürgünlerde geçti. Ama umut ve özgürlük türkülerimi üretmekten, barışı nakşetmekten, Pirsultanın, Dadaloğlunun misyonunu salt söylemlerde, lafızda, deyişlerde değil, direnişte de temsil etmeye çalıştım, eserlerimle ve yıldıramadıkları mücadelemle ömrüm, sanatım boyunca...

Yani ürettiğim türkü ve deyişlerim tek yönlü değildi. Bir çiçek bahçesi gibi rengarenkti. İnsana, umuda, sevgiye, paylaşıma, özgürlüğe ve özleme dair... İnsana dair olan ne varsa... Ki bence sanat çok yönlü olmalıdır, tek düzelik daraltır insanı, sanatı. Ayrıca tutarlılık çizgisinde salyangozlar gibi büzülmemelidir gerçek ozan, yazar ve aydınım diyen. Söylemimize, ağzımıza, fermuar çekmedik bugüne dek. “Işığı tarif etmek ayrı, ay, ışık olmak ayrıdır. Zira, ay’ı işaret eden parmakla, ay asla bir değildir!” der bir filozof.

Hapishanede sizi öldürmek istemişler?

Birçok ilde hapis yattıktan sonra en son Adana Cezaevine sürgün geldim. Diğer cezaevlerinde mahkumları isyana teşvikten, özgürlük ve umut türkülerimden ve zamanın başbakanı Bülent Ecevit'e hapishane koşullarının zulmünü anlatan yazımdan ve telgrafımdan dolayı. Bu arada bana “asi Ozan Şahturna” lakabını takan ve susturulamayacağımı anlayan cezaevi Müdürü, bana suikast düzenletti diğer işbirlikçi mahkumlardan bir kısmını satın almayı deneyerek. Ama pek çok dostum ve sevenlerim Ozan Şahturna'mızı göz göre göre ölüme göndermeyiz, diye nöbet tuttular, üst kattan aşağıya atıp kaza süsü vermek istediklerinde (ki 'nasıl olsa gözleri görmüyor, kendisi düştü' diye kaza süsü vermek kolaydı akıllarınca) siper olarak engel oldular bu tuzaklı yaşam tehlikesine karşı. Durumu fark ettiler, ölüm yolculuğumda beni kurtardılar. Çeşitli demokrat basın da ''Ozan ŞAHTURNA'ya Adana Cezaevinde Suikast'!' diye manşetten haber olunca, demokrat kamuoyu sahiplendi beni ve büyük protestolar sonucu cezaevi Müdürü sürgüne yollandı.

Ayrıca Isparta Senirkent, Erzurum, Maraş ve Urfa'da da benzer suikastleri yaşadım, çeşitli tanıkları mevcuttur zaman zaman basında, kitaplarda yazdılar kanıtları ve tanıkları ile... Daha sonraki yıllarda (91 ortalarında) hep yanımda olan, sanat mücadeleyi ve acıları beraber göğüslediğimiz vefakar güzel insan Ozan Şiar ve bana sivil polisler arabayla çarpıp kaza süsü vermek istediler Ankara Akdere'de. İkimizin de dikkati sonucu ve halktan insanlar yanımızda olduğundan amaçlarına varamadan uzaklaştılar hızla. Ancak sonraki yıllarda gerek telefon ile, gerekse gizli takiplerle bu tehditler sürdü...

İbrahim Kaypakkaya ile Diyarbakır Hapishanesindeymişsiniz…

Hem 68, hem de 78 kuşağının Demokrat Devrimci vb yapılanmaların önderleri ile fikir birliğim, hatta temaslarım, onurla yad ettiğim dopdolu güzel anılarım oldu. Bu birlikteliklerim ve diyaloglarım sanat, edebiyat vs alanlarındaki önemli dostlarımızla da sürdü. Türkülerimde nakşettim büyük yüreklerini, özgürlük, insanca yaşam mücadelelerini ve dirençlerini...

Diyarbakır cezaevini sevgili İbrahim KAYPAKKAYA ile beraber paylaştık. Duvar duvara idik. TBMM' de de belirttiğim gibi işkenceler yaşadık beraber ve beynini diri diri aldılar. Öylesine dirençli ve dik duruşlu idi cesur, onurlu İBO. Ayrıca, sevgili DENİZ'lerin ve sevgili dostlarımızın cesur mücadelelerinde ve dirençlerinde çeşitli dayanışmamız ve desteğimiz olmuştu. Türkülerimiz onların mücadelelerini yansıttı…

(Ozan Şahturna'nın Meclis'teki açıklamalarının tamamını aşağıdan izleyebilirsiniz:)