Radikal, Haziran 2014’te kâğıt baskıya son vermişti; o günden beri haber sitesi olarak yayına devam eden Radikal, bugün tamamen kapatıldı.

1996’da Mehmet Y. Yılmaz’ın yayın yönetmenliğinde yayına başlayan Radikal önemli konuları gündeme getirmiş, muhabir ve yazar kadrosuyla basın tarihi açısından hatırı sayılır bir gazete olmuştu. Önce İsmet Berkan ve ardından Eyüp Can Sağlık’ın genel yayın yönetmenliğine gelmesiyle okuyucu kaybı yaşayan Radikal'deki büyük deprem elbette kâğıt baskıya son vermesiyle olmuştu.

Ancak 1 Kasım sonrasındaki değişim ve dönüşümlerle Doğan Grubu’nun diğer yayın organı CNN Türk, Kanal D ve Hürriyet’te program sonlandırmalar, işten çıkarmalar olduğu gibi Radikal’in de Genel Yayın Yönetmeni Ezgi Başaran görevinden istifa etmişti.

Bugün ise tamamen kapatıldı. İsmail Saymaz, İdris Emen gibi deneyimli muhabir ve editörler Hürriyet’e geçerken; Ümit Kıvanç, Cengiz Çandar, Altan Öymen, Fehim Taştekin gibi gazeteci ve yazarlar ile yollar ayrıldı; kadrosundaki diğer çalışanların ne olacağı ise “belirsizleşti.”

Tabiî medyadaki bu tür gelişmeler yalnız Türkiye’de değil, başka ülkelerde de yaşanıyor.

İngiltere’de 1986’da bir grup gazeteci tarafından çıkarılan The Independent gazetesi de yarın kâğıt baskıya son veriyor.

Hem Türkiye gibi demokrasi kültürü yeterince gelişememiş ülkelerde devletlerin el koymalarla, birebir müdahalelerle gazetecileri kovdurmasıyla basın üzerinde tahakküm oluşturmaya çalışması hem reklam ve ilan dağıtımındaki adaletsizlikler ve hem de baskı teknolojilerine paralel olarak artan maliyet nedeniyle medyadaki kriz evet, gün geçtikçe daha da artıyor. Hem insanlar işsiz kalıyor hem de ana akımda gazetecilik alanı ciddi ölçüde daralıyor.

Bu yeni dönemde dijital yayıncılık, lâyıkıyla yapılabildiğinde gazeteciliğe, medyanın bağımsızlığı anlamında önemli olanaklar sağlıyor, ana akım medyanın “objektiflik”, “nesnellik”, “tarafsızlık” parametrelerindeki sorunlara karşı barış dilinin oluşturulmasında, hak haberciliğinin geliştirilmesinde önemli bir alternatif oluşturuyor. Fakat medyanın kitlelere ulaşmasında geleneksel medya, yani kâğıt baskı hâlâ yerini koruyor.

Radikal’e dönersek…

Az önce de bahsettiğim gibi ana akımda ekonomi politik sorunların yanı sıra; gazetelere, haber ajanslarına bizzat devlet tarafından el konulması ve birçoğunun vergi cezaları, ihalelerden men etme, lisans iptalleri ile veya reklam ve ilandan yoksun bırakmayla köşeye sıkıştırılması ve de medya patronlarının ilk iş olarak gazetelerden, gazetecilerden işe başlaması içinde bulunduğumuz medya düzeninin resmi.

Radikal’in Blog’unda uzun bir zaman yazmıştım, Doğan Grubu’nda değişim ve dönüşümlerin yaşandığı 1 Kasım seçimleri sonrası Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklandığı dönem MİT TIR’larıyla ilgili yazdığım bir yazımda geçen bir ifade çıkarılana kadar.

Öyle ki, ülkede oluşan totaliter iklim dolayısıyla hem siyasî baskı hem de patron baskısı blog yazılarının sansürüne kadar varmıştı.

Her neyse…

Radikal, blog yazarlığım sürecinde üç yıl boyunca bir deneyim olmuştu benim için; Gezi eylemlerini, yolsuzluk dosyalarını, 4 saat yasasını, yargı sorunlarını, insan hakları, kadın, çocuk, çevre, medya ve demokrasi sorunlarını, emek meselelerini naçizane değerlendirebilmeme vesile olmuştu.

Her şeye rağmen kapatılması üzücü...