14 Kasım 2016 tarihinde Diyarbakır’da bulunan Roboski anıtında, ölen çocuğu için gökyüzüne doğru yakaran ana figürü kayboldu! Valilik yetkililerinin, “ Ana figürü temizlenmek amacıyla oradan alınmıştır. Daha sonra yerine koyulacaktır” açıklaması pek inandırıcı bulunmamıştı.

Aradan uzun zaman geçti. Anıtta kalan isimlerin yazılı olduğu plakalar ve çevresindeki füzeler, ana figürünün ne zaman geri geleceği konusundaki umutları sorguluyordu.

8 Ocak 2017 tarihinde, “temizlenmek amacıyla” alınan ana figürünün yerine koyulması bir tarafa, isimlerin yazılı olduğu plakalar dâhil, anıttaki tüm figürler yerlerinden sökülmüş, anıttan eser kalmamıştı.

28 Aralık 2011 akşamı, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait savaş uçakları, Şırnak Uludere (Roboski) ilçesinin İran sınırı bölgesini bombalamış, çoğu çocuk yaştaki 34 Kürt kökenli vatandaş yaşamını kaybetmişti.

3 Ocak 2012'de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından yapılan açıklamada, yaşanan olayla ilgili resmi özür beklenmesinin "yanlış olduğu", öldürülen sivillerin ailelerine tazminat ödeneceği belirtilmişti.

Aileler, Şubat 2012'de Başbakanlık tarafından verilen 123'er bin liralık toplam 4 milyon 182 bin lira tutarındaki tazminatı "kan parası ve sus payı" olarak gördükleri için kabul etmediler. Gerçek anlamda bir yargılama hiçbir zaman yapılamamış, olayın üzeri kapatılmaya çalışılmıştı.

Anıtın sökülmüş ve kırılmış beton zemini, gören insanlara “burada daha önce ne vardı?” sorusunu sordurarak, Roboski katliamını daha çok anımsatır hale geldi!

***

25 Ekim’de gözaltına alınan ve 30 Ekim’de tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye eş başkanları Gülten Kışanak ve Fırat Anlı’nın yerine atanan Etimesgut Kaymakamı Cumali Atilla, 3 Aralık 2016 tarihinde, belediye binasındaki Türkçe ve Kürtçe olarak yazılan tabelayı kaldırtmıştı. Tabelanın sökümünün, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kenti ziyaret tarihine rastlaması ise düşündürücüydü.

Tabelanın sökümü yöre halkınca tepkiyle karşılanmış, yetkililer ise “tabelanın yenilenerek bir hafta içerisinde yeniden yerine asılacağı” bilgisini vermişti.

Söylendiği gibi 11 Aralık’ta yeni tabela yerine asıldı. Eski tabelada bulunan “Amed” yazısı tamamıyla kaldırılmış, tabelanın bir köşesine Türk bayrağı koyulmuştu.

Bu yetmemiş olacak ki 7 Ocak’ta, belediye önünde bulunan ve tarihi sembol olan insan başlı Aslan heykelleri de yerinden sökülerek kaldırıldı.

“Lamassus” olarak adlandırılan bu heykeller, bu coğrafyanın kadim halklarından Kürtlerin mirasçısı olduğu düşünülen Asur kültürünün simgeleri arasında olup, koyulduğu yeri koruyan simgelerdi.

Birtakım medya tarafından “Diyarbakır’da ucube Zerdüşt heykelleri kaldırılıyor” başlıklı haberler yapılmış, devamında, “Müslüman Kürt halkının tepkisini çektiği için” kaldırıldığı haberleştirilmişti.

Artık Diyarbakır büyükşehir belediye binasının önündeki, bulunduğu yeri koruyan “İnsan başlı Aslan” heykelleri yok. Belediye binasının iki yanında Toma’lar ve zırhlı araçlar var!

Mart 2015 tarihinde Musul yakınlarındaki antik Asur kenti Nimrud’a giren İŞİD, buradaki bir çok heykelin yanında, kentte bulunan tüm Lamassus’ları da parçalamıştı…

Kader veya Fıtrat…

***

Kanun Hükmünde Kararnameler arka arkaya gelmeye devam ediyor. Son çıkan kararnamelerden 680 sayılı olanının 65. Maddesi oldukça ilginç.

MADDE 65- 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 11 inci maddesinin beşinci fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

Aynı bent kapsamındaki işlemlerin yürütülmesinde görev alan kamu görevlilerinin, yaptıkları iş ve işlemler nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz. Söz konusu bent hükümlerine göre yürütülen faaliyetler çerçevesinde elde edilen bilgi ve kayıtları, hukuka aykırı olarak kullanan, bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, 26/9/2004tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre cezalandırılır.”

Söz konusu kanunun 11. Maddesi ihaleye giremeyecek kişileri belirler.

Bu kişiler;

“İhaleyi yapan idarenin ihale yetkilisi kişileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kişiler, İhaleyi yapan idarenin ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanlar ve belirtilen şahısların eşleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenleri.” Olarak belirleniyor.

KHK ile bu kişilere, yaptıkları işler nedeniyle “hukuki, idari, mali ve cezai sorumsuzluk” getiriliyor. Ayrıca, bu kişilerle ilgili “bilgi ve kayıtları, hukuka aykırı olarak kullanan, bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren” suçlu sayılıyor.

Kısaca açıklamak gerekirse, ihale yapan yetkililer, bu konuda çalışanlar ve onların 2. Dereceye kadar olan yakınları, ne yaparlarsa yapsınlar, (yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet vs) yapılan işlerle ilgili yargılanamazlar.

Aksine, yapılan işlerle ilgili olumsuzluklar hakkında “bilgi ve kayıtları, hukuka aykırı olarak kullanan, bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren” kişiler suçlu sayılacaklar.

Bu KHK maddesi, bana, 2012 yılında ortaya çıkan usulsüzlük iddialarının temizliği/kapatılması gibi geldi!

***

Diğer taraftan aynı KHK’nin 75. Maddesi de bir o kadar ilginç. Vatandaşlıktan çıkarılmayla ilgili olan bu madde, “Türk Ceza Kanununun 302 nci, 309 uncu, 310 uncu, 311 inci, 312 nci, 313 üncü, 314 üncü ve 315 inci maddelerinde yazılı suçlar nedeniyle” yargılanan veya kovuşturma içerisinde olanlara “vatana geri dön çağrısı yapılacak, dönmeyenler vatandaşlıktan çıkarılacak.

Anılan yasa maddeleri, FETÖ olarak adlandırılan Fetullah Gülen cemaatinin yaptıkları, suçlandıkları yasalar. Dolayısı ile FETÖ terör örgütü üyesi, yöneticisi olanlardan yurt dışında olan kişilere geri dön çağrısı yapılacak, dönmeyenler vatandaşlıktan çıkarılacak!

Bu durumda çifte pasaportu olmayanlar ”vatansız” duruma düşecek, diğerleri ikinci pasaportunun sahibi olduğu ülkenin yasalarına tabi olacak.

Bu durumda olan kişilerle ilgili “iade” talebi yapılanlar dahil, iade işlemleri yapılamayacak, uluslar arası hukuka göre bir daha Türkiye’ye iade edilemeyecek, yargılanamayacak, böylece de kurtulmuş olacaklar!

Bu yasa kime yarayacak?

Bu yasayla birçok insan kurtulmuş/kurtarılmış olmayacak mı?

***

Rejim değişikliğine kadar gidebilecek Anayasa değişikliği önerisinin kavgalı bir ortam içerisinde Meclis’te tartışılıp oylanırken, kafamızı karıştıran, üzen, yaralayan, acıtan o kadar çok konu, aydınlanması gereken o kadar çok karanlık var ki hangisine el atacağımızı, hangisini gündeme taşıyacağımızı bilemiyoruz.

Bu karanlık günler uzun olmasın…

_______________

680 sayılı KHK;

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/01/20170106M1-2.htm