Zor bir kura çekmişti Beşiktaş evet ancak durum daha çok Biliç'in söylediği gibiydi, iyi bir takımdan ziyade, öncelikle bir sistemle karşılaşacaktı Beşiktaş. Bir yandan özendiği, bir yandan pratiğe geçirmek için sürekli ayak dirediği bir sistem. Oysa çözüm için genlerinde var olan tam da bu sisteme sahip çıkması gerekiyordu Beşiktaş'ın.

Feyenoord da Beşiktaş gibi finansal problemler yaşamış, ancak bu problemleri alt yapısından yetiştirdiği oyuncuları satarak giderme yolunu seçmişti. Geçen sezon takımın en başarılı isimleri olan ve Hollanda Milli Takımı'yla Dünya Kupası kadrosunda da yer alan Janmaat, De Vrij, Bruno Martins Indi artık yoktular. Bununla birlikte Pelle ve Teknik Direktör Ronald Koeman'da Southampon yolunu tutmuştu.

Önder Özen istifasının ardından verdiği röportajında Feyenoord'la karşılaşmak için bundan uygun zaman olamaz derken, biraz da takımdan eksilen bu oyuncuları ve takımın yeni bir teknik direktörle çalışmak zorunda olmasını kastediyordu.

Laf Önder Özen'e gelmişken hemen bağlıyayım, Feyenoord takımıyla dönemsel anlamda birçok benzerliklerimiz olmasıyla birlikte, çözüm yolları anlamında pek benzerliklerimiz yoktu. Feyenoord alt yapısında yetiştirdiği oyuncuları yüksek bonservis ücretleriyle satmasını becerip finans dengesini sağlamaya çalışırken, Beşiktaş yıldız oyuncu peşine düşüp Demba Ba'yı almayı tercih edecek, kurumsallaşma kurumsallaşma diyerek yönetime gelen Fikret Orman'sa Önder Özen'in arkasında duramayıp göndermeyi seçecekti.

Ne garip ki maçta galibiyeti getiren goller Mustafa ve Kerim Friey'dan gelecekti, Demba Ba'dan değil. Yine Önder Özen ve Slaven Biliç'in beğenerek aldıkları Motta, Franko, Atiba Hutchinson Feyenoord maçında galibiyetin mimarları olacaktı. Bu oyuncuların toplam maliyetleri ise Demba Ba'ya ödenen rakama eşdeğer.

Oysa rakibi Beşiktaş'a bir adres veriyordu, hem de yolunu yordamını gayet iyi bildiği bir adres.

Önder Özen, Slaven Biliç ile birlikte Beşiktaş'ın bildiği bu adresi modern futbol ahvaline uyarlayarak yeniden kazandırmak üzere getirildi ve kazanılan bu galibiyette bugün onun da payı var. Ne yazık ki artık bir Dallas dizisini andıran kulüp ahvali Önder Özen'e tahmin edilebilir sebeplerden ötürü arkasında durmamayı seçti. Gönül isterdi ki takımın bu galibiyetine Önder Özen'in sevinci de ortak olsun. Maalesef olmadı, futbolumuz piyasasında ender dürüstlükteki bu adamı, ‘artık birlikte çalışamayacağız’ gibi pek profesyonel cümleler eşliğinde ve pek bir yakışık alır şekilde gönderiverdik. Ben açıklamaların ardından Fikret Orman'dan "Beşiktaşlılık duruşu" gibi cümleler bekledim aslında, neyse ki yapmadı.

Öte yandan geçen hafta Ahmet Nur Çebi'nin açıklamaları geldi. Sloganvari cümlelerle başlayıp dördüncü yıldızı takmadan buradan gitmeyeceğiz diye buyurdu. Beşiktaş taraftarının en fazla duymak istediği cümle de buydu zaten. Yıldırım Demirören döneminde bu cümleleri yeterince duyamadığından bir türlü başarı gelmemişti . Yetmemiş Gezi direnişinden bu yana yönetimle arası açık olan taraftarı forma ve kombine bilet almamasından ötürü paylayıveriyordu. E geçen sene tribünlere seyirci gelmesin diye neredeyse dua edecek olan siz değil miydiniz aman yanlış bir tezahürat olur deyip iki stad arasında taraftara mekik dokutan, yetmemiş gibi bir pasoligi dayatan... ! Keza bu maçın yayın haklarını Ligtv'ye satmak da ayrı bir mevzu... DijiTürk'e maç izlemek için zaten para ödeyen taraftar bu maçı izlemek için bir kez daha para ödeyecek...! Sonuç kimse tribüne gitmiyor, kimse maç izlemiyor... Geçen sezonun özetidir bu aynı zamanda... Ancak marka değerimiz sürekli artmakta o ayrı...!

Yöneticisi olduğu kulübün taraftar kimliğini bilememek, taraftarı sadece müşteri olarak görmek böyle bir şeye tezahür ediyor anlaşılan. Maalesef Beşiktaş'a yöneticilik yapmak Fenerbahçe ve Galatasaray'dan kopya çekerek olmuyor.

TAKIM OYUNU OYNAYAN KAZANDI

Maça gelelim, hızlı başlayan taraf Feyenoord'tu, özellikle sağ kanattan bindirmeleriyle etkili oldu ev sahibi takım. Ne var ki kullandığı ilk kornerde golü bulan taraf Beşiktaş oldu. Bu dakikadan sonra ise roller değişti ve oyunun hakimi Beşiktaş oldu. Özellikle Franko ve Atiba maç boyunca Beşiktaş'ta öne çıkan isimler oldu.

Beşiktaş'ı bu maçta öne çıkaran en büyük artı ise takımın geçen sezonun ilk dört haftasında uygulamayı başardığı takım halinde kopmadan birbirine yakın oynama becerisini yeniden sağlamasıydı. Bir deplasman takımı kimliğinde oynaması itibariyle Veli'nin yokluğunda Necip'in formayı sırtlaması da takımın kontrolü oyununda sırıtmadı. Sırıtmadığı gibi Feyenoord'da top göstermedi Beşiktaş. İlk yarı boyunca oyunun bütün kontrolünü elinde ve tempoyu ayarlayan takım oldu. Problemse beklemeyen yerde Oğuzhan'ın istenilen formdan uzak oluşundan çıktı. Onun formsuzluğu takımın kontra atak ritmini de düşürdü.

İkinci yarının başlamasıyla birlikte ilk on dakikada iki korner kazan takım ev sahibi ekip oldu. Ancak bu ataklar gol olacakmış hissi hiç vermedi bize. Neredeyse 75. dakikaya kadar etkili tek bir akın gerçekleştiremedi Feyenoord.

Bu arada 59. dakikada Demba Ba Oğuzhan'nın yerine girecek, 70. dakikada Kerim Firey kaptığı topu ağlarla buluşturacaktı.

Maç 90+4'e geldiğinde artık bitti derken ise Motta'nın gereksiz penaltısı geldi ve skor şekillendi: 1-2

Feyenoord gibi bir deplasmanda Atiba'nın önderliğinde, kontrollü bir oyunla gayet avantajlı bir skorla evine döndü Beşiktaş.