Taraf yazarı Mücahit Bilici bugünkü köşesinde Fethullah Gülen Cemaati’ne tavsiyelerini yazdı. Cemaatin uygulamalarını sert bir şekilde eleştiren Bilici, “Nasıl bugün Başbakan istihbarat örgütü eliyle başta medyada olmak üzere tam bir istibdad tesis ettiyse, sizin de cemaatiniz polis ve medya imkânlarıyla güçlü olduğu dönemde benzer bir istibdat uyguladı. Yayın dünyasında bunun örnekleri çoktur. Görmelisiniz ki eleştiriye tahammülsüzlükte Cemaat olarak Başbakan ve onun memurlarından geride kalmadınız” dedi.

İşte Mücahit Bilici’nin o yazısı:

FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ’NE TAVSİYELER

Yıllarca devletçi-Sünnicilik ve Türkçülük yaptınız. İkisinden de ceza alıyorsunuz. Milliyetçiliğe bazen isteyerek bazen de siyaseten verdiğiniz rüşvetler yüzünden maksadınızın aksi ile tokat yiyorsunuz. Cebini doldurmaktan başka derdi olamayanlar size vatan haini diyor. Değil sizin kendi meşrebinizce samimi dindarlığınızın, belki sizin yanlış Türkçülüğünüzün bile kenarından geçemeyecek derekedeki kimi partizan memurlar sizi gayrımillilikle suçluyor. Yanlış olarak seccade yaptığınız şeyin karşılığında onu paspas yapmış olmakla suçlanmanız da kaderin bir adaletidir. Türkçülüğü bırakın. Türkiye kutsamalarını terkedin. Âl-i Beyt’in sünnetine sarılın. Başıma gelen Kerbela diyenin Hüseyni olmaya çalışması gerek. Devleti kutsallaştırarak ona sahip olmak yerine toplumu güçlendirerek devlete karşı halkı ve hakkaniyeti savunun. Sahibini kolayca canavarlaştıran devleti ve iktidarı değil, hakkaniyeti, adaleti, mazlumun yanında olmayı seçin. Kaderin bir remzidir ki devlet, demokratikleşmeden sizin olamayacak. İnhisar arzusuna karşı inhisar tokadıdır muhatap olduğunuz. Vatandaşlığa talip olun, devlet sizin (ve herkesin) olacaktır.

Hükümetin (dinle bağı zayıf ama İslamcı geçinen) memurlarının sizi ve cemaatinizi tekfir etme ihtimalinin eli kulağındadır. Bu tarz bir vicdan-sûz hamleye karşı hazırlanın. Vur emrini alıp öldürmeye çalışan yalaka ve memur ordusunun seviyesine siz de mukabele-i bilmisil yoluyla düşmeyin. Haksızlığa karşı haksızlık yapmadan sabırla karşılık verin, hak yerini bulacaktır.

Bediuzzaman Said Nursi’nin anlam katmanları ile örülü kitaplarını sadeleştirerek (anlam fakirleştirmesi ile) sunma hakkına/içtihadına sahipsiniz. Ama o kitapların üstüne kitapların orijinal ismini ve Bediuzzaman’nın adını yazmayın. Bunu yapmayın diye size yalvaran o kadar çok Nurcu cemaate ve insana cevap vermeye bile tenezzül etmediniz. Yaptığınız şeyde haklı bile olsanız, bu insanların rica ve yalvarışları karşısında gücün kibriyle hareket ettiniz. ‘Varsın bu da olmasın’ demediniz. Hâlâ geç değil: özür dileyiniz.

Kürdistan gerçeği ile barışınızı yapın. Bilin ki Türkiye bir Kürdistan’a hamiledir. Bir gün elbet doğuracaktır. Ya milliyetçilikle Kürtlere karşı azdırılmış Türkçü kamuoyunun bu yanlış hissiyatını ret ve tadil yoluna gidin, ya da kaybedeceksiniz. Milliyetçilik treniyle Türklerin gidebileceği bir yer kalmadı. Hükümet bile Müslümancılık üzerinden giderken sizin tek seçeneğiniz demokrasi ve hürriyetlerdir. Türkiye’de Kemalizm ve Türk milliyetçiliği çöktü. El an iktidarda olan söylem Müslüman milliyetçiliğidir. Muhalefete düşmüş dindar olmayanların ise sarılacağı tek ip demokrasi ve haklar ipidir. Gelecek liberal ve demokratik bir dindarlıktadır. Muhafazakâr ezberleri maziye bırakın.

Kürtlere güdülecek hayvan, bakılmaya muhtaç çocuk muamelesi yapan geleneksel Türk zihniyetini Şefkat Tepe gibi pespaye diziler yoluyla ayakta tutmaktan vazgeçin. İçinizdeki Kemalist tortulara karşı da bir Ergenekon davası açın. Kürtler konusunda “eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal”in söz konusu olduğunu görün. Kürtler ile PKK’yi ayrı tutabilirsiniz ama PKK’yi yok sayarak veya yok etmek isteyerek Kürtlerle birlikte yaşama amacını gerçekleştiremezsiniz. PKK Kürt milletinin bir parçasını temsil ediyor. İdeolojik damak tadınıza uymasa da demokratik açıdan toplumsal tabanı olan gerçeklere karşı direnemezsiniz. Kemalist cerahati akıtmak için Türkçülüğe verdiğiniz rüşvetin milyonda birini bir muhatap olarak Kürt milliyetçiliğini bile terk eden PKK’ye vermelisiniz.

“BAŞBAKAN VE ONUN MEMURLARINDAN GERİDE KALMADINIZ”

İyi niyetle çok kötü şeyler yaptınız. Nasıl bugün Başbakan istihbarat örgütü eliyle başta medyada olmak üzere tam bir istibdad tesis ettiyse, sizin de cemaatiniz polis ve medya imkânlarıyla güçlü olduğu dönemde benzer bir istibdat uyguladı. Yayın dünyasında bunun örnekleri çoktur. Görmelisiniz ki eleştiriye tahammülsüzlükte Cemaat olarak Başbakan ve onun memurlarından geride kalmadınız. Sahte övgüyü hep samimi eleştiriye tercih ettiniz. Siyasi davrandınız. Cemaat olarak sizi seven mensuplarınız dışındaki ekser insanların sizden neredeyse nefret etmesinin sebebi budur. Cemaat enaniyetini, dine hizmet ediyoruz diye dokunulmaz kıldığınız bencilliğinizi terk edin. Bencil olmaya, kendi işinize odaklanmaya hakkınız var. Ancak kimseden dine hizmet ediyoruz diye itaat, teslimiyet beklemeyiniz.

“YALAKA İNSANLARI İHYA ETMEYİ HİZMETİNİZİN GEREĞİ SAYDINIZ”

Gücü ve iktidarı (dine hizmet etmek için) önemsediğiniz için tedbirde ölçüyü kaçırdığınız çok olduğu gibi, nice yalaka insanları da ihya etmeyi hizmetinizin gereği saydınız. Bugün şekvacı olduğunuz yalakaları mevcut mantığınızla yarın siz iktidar olsanız yine istihdam edersiniz. Yarın onu yapacaksanız, bugün onlara layıksınız demektir. Unutmayın: Kemalist hegemonya çöktü. Her şeyde açık ve net olun. Siyaset yaparken muhataplarınızın zekâsını hafife alan propagandadan uzak durun. Bundan sonra siyasette sıdk ve salahat esas olacak. Siyasi riyadan sakının ve iyi niyetin asla kötü araçlara muhtaç olmadığını unutmayın.