Hürriyet yazarı Ahmet Hakan kürtaj ve Diyanet’in açıklamasını ele aldı. İşte o yazı:

 

SİZ ESKİDEN DİYANET’E KARŞI DEĞİL MİYDİNİZ?

Fİ tarihinden bahsetmiyorum.

Daha dün gibiydi.
İslamcı aydınlar ekranlarda şöyle derlerdi:
-  Diyanet eliyle dinin tanzim edilmesi kabul edilemez.
-  Devlet, camilerde okunacak hutbelere bile karışıyor.
-  Diyanet’in varlığı dine müdahaledir.
-  Devletin fetva makamı olamaz.
-  Devlet dini denetleyemez.

* * *

Peki bugün?
Bugün bütün bu eleştiriler, bu yaklaşımlar, bu itirazlar “unutma bahçesi”ne atıldı.
Terk edildi yani...
Yerine ne geldi?
Şu geldi:
“Diyanet bizimkilerin eline geçti, Diyanet sorunu kalmadı”.
Tıpkı...
“YÖK bizimkilerin eline geçti, YÖK sorunu kalmadı” mevzusu gibi...

* * *

Devlet senden uzak olunca...
“Diyanet’in varlığı dine müdahaledir” diyeceksin.
Devlet sana yakın olunca...
“Yaşasın Diyanet” sloganını atacaksın...
İyi güzel de muhterem...
“Prensip” diye bir şey vardı.
Söyler misin, o ne oldu?

 

Diyanet’e sorular

-  Kürtaj haram ve cinayetse Hanefi mezhebine göre verilen “120 güne kadar caizdir” fetvası ne olacak?
-  İslam’da bu konuda bir görüş ayrılığı yok mu? Bir içtihat zenginliği yok mudur? Verdiğiniz fetvaya katılmayan İslam bilginleri olamaz mı?
-  Neden sezaryen konusuna değinmediniz? Sezaryen de cinayet mi? Başbakan’ın bu konudaki görüşleri dine uygun mu?
-  Uludere konusunda bir fetvanız var mı? Uludere bir cinayet midir?
-  İşten atılan Türk Hava Yolları çalışanları konusunda dinimiz ne der? Grev haram mıdır, helal midir?
-  Başbakan “kürtaj” konusuna değinmeseydi siz yine de bu fetvayı yayınlayacak mıydınız?

 

Gitti ‘irtica gelir’, geldi ‘darbe gelir’

Bir zamanlar bu topraklarda “irtica gelir” cümlesi çok ama çok yaygındı.
“İrtica” ile korkutulurdu toplum...
Korkutulunca da her şey mubah olurdu.
-  Askeriyeden sorgusuz sualsiz subay atılırdı. Gerekçe: İrtica gelir.
-  Refah’a oy vermememiz gerektiği söylenirdi. Gerekçe: İrtica gelir.
-  Türbana geçit verilmezdi. Gerekçe: İrtica gelir.
-  Askeri vesayet bir türlü bitmezdi. Gerekçe: İrtica gelir.
-  Resmi ideoloji sapasağlam dururdu. Gerekçe: İrtica gelir.
-  Demokratikleşme rafa kalkardı. Gerekçe: İrtica gelir.
Aslında her şey çok demokratik olacaktı, mis gibi olacaktı, süper olacaktı...
Ama ah şu kör olası “irtica”...
Gelmekten bir türlü vazgeçmiyordu ki...

* * *

Dikkat!
Yeni trendi açıklıyorum:
Artık “irtica gelir” demode, “darbe gelir” moda.
Diyoruz ki: Uzun tutukluluk zulümdür, bitirin şu zulmü...
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Milletin telefonlarını, ortamlarını dinlemekten vazgeçin, ayıp oluyor.
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Nedir bu “sahte CD” iddiaları falan... Şunun üstüne gidin.
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Özel Yetkili Mahkeme’nin DGM’den farkı yok, kaldırılsın.
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Kirli mücadele yöntemleriyle demokratikleşme mi olurmuş?
Diyorlar ki: Darbe gelir.
Diyoruz ki: Demokrasinin standartları neden yükselmiyor?
Diyorlar ki: Darbe gelir.

* * *

Kısacası...
Kemalist sistem “irtica gelir” diye korkuturdu toplumu...
Muhafazakâr sistem “darbe gelir” diye korkutuyor.
Gülden Karaböcek gibi seslenmek istiyorum:
Ne zaman bitecek Tanrım bu azap?

 

Gazeteci işten atılınca

-  Hükümet yetkilisi “biz attırmadık” der.
-  Yayın Yönetmeni “izindeydim” der.
-  Gazete patronu “haberim yoktu” der.
-  Başbakan’ın danışmanı “biz de üzüldük” der.
-  İktidar destekçisi kalem “hükümetin bir ilgisi yok” der.
Bize de sormak düşer: Kim attı kardeşim bu gazeteciyi?