Ruşen Çakır, söylediklerini kendi amaçları için kullanan cemaat medyasına sert tepki gösterdi: Yüzsüzler!

Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır bir zamanlar kendisi hakkında "güvenilmez" etiketi yapıştıran cemaat medyasının şimdi söylediklerine sarılmasına sert çıktı. Cemaat medyasına "yüzsüzler" diyen Çakır MİT yasasını eleştirdi ancak cemaatin bu eleştiriyi yapabilmesinin kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini söyledi.

İşte Çakır'ın yazısı:

Gülen cemaati ile AKP hükümeti arasındaki savaşta, benim gibi tarafsız olmaya çabalayanların canını en çok sıkan husus, tarafların yazı ve sözlerinizden işlerine geleni seçip, bunları arzu ettikleri gibi eğip bükerek kullanmaları olsa gerek. Bu konuda açıkçası cemaat daha cevval. Örneğin cemaatin profesyonelleri, pazar geceleri Habertürk TV’de Ece Üner moderatörlüğündeki Enine Boyuna adlı programındaki tartışmacıların sözlerinden beğendiklerini hızla sosyal medyada dolaşıma sokuyorlar. Benim de başıma çok geldi ama “yapacak bir şey yok” diye sineye çektim, ancak artık bu işe bir şerh düşmenin zamanı geldiği kanısındayım.

Şöyle ki, önceki geceki programda MİT yasa teklifine birçok açıdan karşı çıktım ve konuşmamın bir yerinde “Yarın bu hükümet giderse, yerine gelecek olanlar, eğer isterlerse bu MİT ile dindarların analarını ağlatabilirler” mealinde bir uyarıda bulundum. Tabii ki cemaate yakın izleyiciler bu sözleri çok beğenip hemen dolaşıma soktular. Alışık olduğum için sesimi çıkarmadım.

Lakin ertesi gün Samanyolu Haber kanalının internet sitesinde sözlerimin videosunun “Ruşen Çakır yaklaşan tehlikeye dikkat çekti” sunumuyla manşetten paylaşılması üzerine “yüzsüzlük böyle bir şey olsa gerek” demek durumunda kaldım.

Zira aynı sitenin arama motoruna adımı yazdığınızda karşınıza çıkan yazıların hemen hepsinde alenen hedef gösterildiğimi görürsünüz. Onların kara propagandalarının reklamını yapacak değilim. Sadece bu yazılardan birinin ara başlığının “Ruşen Çakır ne kadar güvenilir?” olduğunu belirtmekle yetineyim.

HA EMNİYET İSTİHBARAT, HA MİT

Yüzsüzlüğün sadece şahsımla ilgili olmadığı da açık. Örneğin yeni MİT yasa teklifindeki birçok maddenin, cemaat ile irtibatlı polis, savcı ve yargıçların 7 Şubat 2012 MİT krizi, ardından KCK içindeki MİT elemanlarına yönelik soruşturmalar ve nihayet Suriye’ye giden MİT TIR’larına yönelik operasyonlar nedeniyle konulmuş olduğu ortada.

Tabii olayın çok daha önemli bir boyutu da şudur: Bugün kuşkusuz Türkiye’de herkes çıkacak olan yeni MİT yasasını sonuna kadar temel hak ve özgürlükler, şeffaflık, hukuk devleti gibi evrensel değerler ışığında eleştirme hakkına sahiptir ve eleştirmelidir. Fakat Gülen cemaatinin bu tür bir eleştiriye girişmeden, “muhaberat devleti” geliyor alarmını vermeden önce yakın bir zamana kadar kendi denetimlerinde olan Emniyet’in istihbarat biriminin, onlarla koordineli bir şekilde çalışan savcı ve yargıçların ve tabii ki bu arada bunların medyadaki uzantılarının sabıkalarıyla yüzleşmesi gerekir.

YANLIŞ TEKLİF

Cemaat tarafından kullanılıyor diye MİT yasa teklifini eleştirmekten, buna karşı çıkmaktan vazgeçmek olmaz. Şurası bir gerçek ki cemaat ile hükümet arasındaki savaşın ana nedenlerinden biri MİT üzerindeki nüfuz mücadelesiydi. Bundan hükümet galip çıktığı ve bu kurumu özel olarak cemaate, genel olarak kendisine tehdit olarak gördüğü her odağa karşı mücadelenin ana üssü yapmak istediği ortada.

Fakat bu türden iktidar mücadelelerinin parçası ve aleti olmadan da MİT yasası teklifini eleştirmek mümkün ve gerekli. Bu teklif hakkında ne düşündüğümü, bir aksilik olmazsa yarınki yazımda yazmayı planlıyorum.

Şimdilik şu kadarını söyleyeyim: Vatandaşların devlet karşısında çırılçıplak, devletin vatandaşları karşısında dokunulmaz, denetlenemez olduğu rejimlere demokrasi denmiyor.