4 Haziran günü İMC TV tarafından yayımlanan bir videoda, Lice’de düşman toprakları işgal edilmişçesine bir yoğunlukta sıralanmış Türk ordusuna ait kobra tipi askeri araçlardan, yetkili olduğunu düşündüğümüz bir asker tarafından KALEKOL protestosu yapan Lice halkına yönelik şöyle bir anons yapılıyor ; “…gördüğümüz yerde tespit yapıp imha edeceğiz…birazdan arkanızdan, her tarafınızdan saracağız sizi, bakın göreceksiniz o teröristleri de imha edeceğiz…” ve anonsun sonuna doğru bir de tavsiye geliyor Lice halkına gür sesli yetkili askerden; “..bakın sizi kullanıyorlar…teröristler sizi öne sürüyor…”

Bu anonsun yapıldığı ortamda halk dağlara doğru çekilmiş durumda ve askerlere yönelik herhangi bir saldırı söz konusu değil. Askerin imha tehdidi ise iki gün sonra 7 Haziran’da gerçekleşiyor ve halkın üzerine ateş açılması sonucunda iki yurttaş kurşunlanarak katlediliyor. Katledilen Ramazan Baran’ın otopsi raporunda, sırt ve bel bölgesine iki kurşunun isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdiği açıklandı. Yaşamını yitiren iki yurttaşın yanı sıra iki yurttaş da yaralı ve durumlarının ağır olduğu bilgisi Diha tarafından aktarıldı.

Evet, bugün Lice’de yapılan katliam iki gün öncesinden planlanmıştı. Ancak yapılan plan iki gün öncesiyle sınırlı değil, haftalardır Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde şaibeli bir biçimde, çocuklarının dağa kaçırıldıkları iddiası ile eylem yapan aileler, Başbakan tarafından desteklenmiş ve çocukların geri gönderilmemesi halinde hükümetin B ve C planlarını devreye koyacağı açıklanmıştı. Hükümetin B ve C planının ne olduğunu gördük, tahmin etmek güç de değildi zaten. Bir yılı aşkın çatışmasızlık pozisyonunda Kürdistan’da cumhuriyet tarihinin en büyük savaş yığınağının yapılması sanırım A planını (Çözüm sürecinin devamlılığı oluyor herhalde) hayata geçirmek için değildi. Dahası hükümetin siyasal bir retorik dışında bir A planının olduğundan bahsetmek de oldukça güç. Bu şartlar altında 91 yıllık TC devletinin geleneksel politikası olan imha (yani B ve C planı),yönteminin AKP iktidarı boyunca da sürekli olarak canlı tutulduğunu açık bir biçimde görmek mümkün.

Devletin geleneksel imha yönetimin esası “Kürt yoktur, var olduğunu iddia edenler de imha edilmelidir” formülü üzerine şekilleniyordu. AKP’nin imha yöntemi ise “Kürt vardır, ancak benim Kürdüm olursa yaşam şansı sunulabilir kendisine” denklemi üzerinden şekilleniyor. Bugün Lice’de devlet eliyle geliştirilen katliam politikası da tam da buna tekabül ediyor.

Nasıl mı? Diyarbakır’da ‘Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi, Çözüm Süreci Çalıştayı’nın yapıldığı günün akşamında askerin halka ateş açması sonucu iki yurttaş öldürülüyor, iki yurttaş da ağır yaralanıyor. Beşir Atalay’ın “bölgede süreçten kaynaklı güvenlik güçlerimiz çok hassas davranıyor” dediği günün akşamında Lice’de güvenlik güçleri tarafından insanlar katlediliyor. “Türkiye artık kendi meselelerini halkıyla çözecek” diyen İçişleri Bakanı Ala, bölgedeki PKK ve BDP sosyolojik gerçekliğine sırtını dönüyor. Ala, şunu söylemek istiyor; biz Kürt sorununu kabul ediyoruz ancak bunu Kürt halkıyla (AKP’ye yakın olan Kürtler) çözeceğiz, diğer örgüt ve kurumlar bizim muhatabımız değildir.

Tekrar AKP’nin Kürt sorununun çözüm denklemine dönecek olursak, evet Kürtler vardır ancak bizim istediğimiz bir çerçevede ancak tanınabilirler, aksi türlüsü (PKK-BDP) geleneksel devlet aklıyla imha edilmelidir. AKP’nin meseleye yaklaşımındaki paradoks ve oportünizm şurada; devletin resmi makamlarınca, Öcalan, PKK ve BDP üçgeninde resmi temas ve girişimlerde bulunulan ve bu yolla bir yılı aşkın bir süredir devam eden “çözüm süreci”nde gelinen noktada, AKP’nin çözümü geliştirme iradesinin olmayışı ve çatışmasız gecen bir yıl boyunca askeri yığınağı arttırması süreci savaşın tekeline terk ettiği görüntüsü doğuruyor.

AKP Lice’de savaş startı verdi, bu çok açık. Bir yıl önce yine Lice’de KALEKOL yapımlarını protesto etmek için alanlara çıkan Lice’de Medeni Yıldırım katledilmişti. Bugün aynı gerekçeyle, yani savaşa karşı direnen Lice halkına ateş açıldı ve iki Liceli daha katledildi. Devletin tüm provokasyonlarına rağmen çatışmasızlık halini bozmayan ve dolayısıyla çatışmasız-demokratik bir çözümde ısrarcı olduğunu bu yolla gösteren PKK’nin çatışmasızlığı bozup, misilleme eylemleri yapması kanımca AKP tarafından amaçlanıyor ve bu kışkırtılıyor. Nitekim Lice’de yapılan katliam sonrasında, Dersim-Ovacık’ta PKK tarafından Kuşluca Karakolu’na yönelik bir saldırı gerçekleştirildi DHA’nın haberine göre. Bu yolla zaten ilerlemeyen çözüm süreci AKP tarafından sabote edilecek, hatta sonlandırılacak. Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken Kürdistan’da savaş başlatmak, çatışma siyaseti ile ancak ayakta durabilecek AKP için oldukça akla uygun görünüyor.

LİCE’NİN FERYADI

Aslında Lice’ye bakınca, Kürdistan’ı görürsünüz. Lice’ye bakınca devletin Kürdistan’da yaptıklarının ve yapacaklarının pilot uygulama alanını görürsünüz. Bu anlamda Lice bir semboldür.1993 Ekim’inde 4 gün boyunca Lice’nin üzerinden yükselen dumanlar, sonraki yıllarda Kürdistan’ın tamamında yapılacakların bir habercisiydi. Dönemin Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın suikast sonucu öldürülmesi bahane gösterilerek (Aydın’ın JİTEM tarafından öldürüldüğü iddiaları güç kazandı sonradan) Lice dört gün boyunca tarandı, on binlerce askerin katıldığı bir operasyonda, bütün evler neredeyse ateşe verildi, resmi (yalan) rakamlara göre 20 insan katledildi, onlarca yaralı ve geri kalanlar göçe zorlandı. Bu anlamda Lice Kürdistan’da zorla boşaltılan ilk yerleşim yeridir. Lice’nin HAWAR’ı duyulmadı, isyan oldu. O HAWAR, isyan oldukça devlet daha da saldırdı.

Devlet 1996 yılında tekrar Lice’ye saldırdı. Koruculuğu dayattı, koruculuğa karşı çıkanlar PKK’li ilan ediliyordu ve dolayısıyla da “imha” edilmeleri meşrulaşıyordu, tıpkı şimdi olduğu gibi.

Lice’nin HAWAR’ı bununla da bitmedi, Ceylan Önkol devletle tanıştı, bedeninin parçalarını ailesi etraftan topladı. 2012’de Lice’nin HAWAR’ı ”Ceylana me, dile me perçe perçe” diye yükseldi.

1993’ten günümüze 21 yıl geçti ne Lice’nin HAWAR’ı dindi ne de Kürdistan’ın. Ama bir şey daha var o da, ne Lice artık eski Lice ne de Kürdistan artık eski Kürdistan. Lice’nin ve Kürdistan’ın HAWAR’ı topyekun isyan, isyan da halk olmuştur artık.