Biletimi kesmişler, biletimi yırtmışım. Bir rüya görmüşüm ve kendimden uzaklaşmışım. Galiba fazla benziyoruz, galiba aynı galaksideniz seninle. Gezegenlerimiz bile paralel. Elementlerimiz de aynı, sıra dışı ihtiyaçlarımız da. Hatta günümüz, güneşimiz. Onca benzeşirken tozumuz, toprağımız. Entropik sarsıntıları görmezden gelip, öyle aynı yörüngede var olamayız.

Kapının dar yerinden geçmiş, kenara yanaşmış, karaltı ve gölgeler arasında ayakta duruyor. Bir balkonda saksısını sulayan bir adam. Su da sensin, saksı da, sulayan da. Bir treni kaçırmış mıydık, yoksa hiç yakalanmamış mıydı? Var oluşa ermiş miydik, ya da zaten her şey anlamsız mı? Peki, gerçekleştirmiş miydik kendimizi, sanki kimin içindi? Kalabalık mı çepeçevre etrafınız, yoksa yolun sonu hep yalnızlık mı?

Zaman ayrılmaz, verilir. Dekor ne hızlı değişir. Yorar, yorulur, anlar, anlatır, ölemeyiz. Son ana kadar. Uğraşma boşuna aklım, senden öğreneceğim bir şey yok. Neşterden nefret edilse de, cerrah sevilir. Doğumumdan öncesini hatırlıyorum. Veya gelecekten bir kesit. İçimde baştanbaşa dönmeyi sürdürüyor sarmal. Ama artık uyanmam lazım. Dudağımda bir parmak bal...