MARKSİZM VE EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ

Yazar: Terry Eagleton

Çeviren: Utku Özmakas

İnsanların sömürüye karşı mücadelesiyle geçmişin edebiyatı arasında bağlantı kurmadıkça, günümüzü tam olarak anlayamayız ve onu etkin bir biçimde değiştiremeyiz. Ayrıca bu zorunluluğu yerine getirmezsek bizi daha iyi bir sanat ve daha iyi bir topluma götürecek metinleri okumada ve söz konusu sanat biçimlerini üretmede daha az ehil olacağız.

 

Marksist eleştiri, yalnızca Kayıp Cennet ya da Middlemarch'ı yorumlamak için alternatif bir teknik değildir. Baskıdan kurtuluşumuzun bir parçasıdır.

 

Çin'in kapitalistleşmesinden ya da Berlin Duvarı'nın yıkılmasından ötürü Brecht, Lukács, Adorno ve Raymond Williams'ın görüşlerinin artık anlamsız olduğunu düşünmek elbette tuhaf olurdu. Ama bugünün hakim düşünce paradigması, Marksizmin açıklayıcılığına değil siyasal umutları pratikte gerçekleştirip gerçekleştiremediğine bakmayı uygun buluyor.

 

Terry Eagleton tartışmasını tam da bu mekanistik yargıya karşı durarak sürdürüyor, Marksist edebiyat eleştirisinin zengin içeriğini, sanat eserini nasıl açıkladığıyla ilgili değişimci ve öncü niteliğini anlatıyor. Kısa ve tok, ne söylediğini iyi bilen bir kitap var elimizde.

 

Sadece eleştiri geleneğini değil, bugün için Marksist eleştirinin anlamını açıklayan bir çalışma. Edebiyatı biçim, siyaset, ideoloji, bilinç ve endüstri ürünü olarak inceleyen güçlü bir Eagleton yorumu.

 

TÜRKİYE'DE DİNDARLIK

Yazarlar: Recep Şentürk, Kurtuluş Cengiz, Önder Küçükural, Bahattin Akşit

"Ama artık insanların dinlerini bilemiyoruz. Dini nitelikleri sağlam mıdır, Müslüman mıdır; İslami şeyler taşıyor mu değil de artık şöyle bir hale geldik. Ramazanda çok üzücü olaylar oldu. Lokantalar açıktı, hiç olmaması gereken bir şeydi bu. Lokantalarımız açıktı, Erzurum'da insanlara yemek verdiler. Gündüz vakti yemek verdiler. Bu çok acınası bir durum."

 

"Ben Türkiye Cumhuriyeti olarak uygarlık yolunda ilerliyorsam... biz laik bir Türk milletiyiz, diğer İslam ülkelerinden ayrı bir yere koyuyoruz kendimizi... Namaz saatine göre, bilmem oruç saatine göre iş yaşamının düzenlenmesini düşünmem ben yetkili olsam. Ama giderim, erken kalkarım sabah namazımı kılarım, ondan sonra toplu olarak diğer vakitleri ayarlarım. Eğer direncim varsa orucumu tutarım ki ben ilkokul 4'ten beri sürekli orucunu tutan, hiçbir zaman aksatmayan bir insanım..."

 

Bu ülkede dinin sosyal 'anlamı' nedir, insanlar dine nasıl bakıyorlar? Dindarlığın ölçüsü ne, nasıl algılanıyor? Dine bakış, insanların gündelik davranışlarını, sosyal ilişkilerini, birbirlerine bakışlarını nasıl etkiliyor? Muhafazakârlığın, dindarlığın, laikliğin sınırları nerelerden geçiyor?

 

Türkiye'de sosyolojinin büyük hocalarından Bahattin Akşit'in Recep Şentürk, Önder Küçükural ve Kurtuluş Cengiz'le birlikte yaptığı üç yıl süren kapsamlı çalışma, bu sorulara yönelik cevap anahtarları sunuyor.

 

25 ilde uygulanan anketlerin ve sekiz ilde yapılan derinlemesine görüşmelerin analizini yapan yazarlar, afaki ve yüzeysel değerlendirmeleri aşan soğukkanlı bir tartışmaya zemin hazırlıyorlar.

 

LAURA'NIN ASLI

Yazar: Vladimir Nabokov

Çeviren: Fatih Özgüven

"Kocam da, diye cevapladı kız, yazardır- yani, bir bakıma. Şişman adamlar karılarını döver denir, adam da karısını kâğıtlarını karıştırırken yakalayınca adamakıllı kızgın görünmüştü.

 

Mermer bir kağıt ağırlığını indirdiği gibi bu narin beyaz eli (çırpınır gibi bir hareketle küçük elini gösteriyor) ezecek gibi yapmıştı. Aslında aptal bir iş mektubunu arıyordu kız, adamın esrarengiz müsveddesinin sırrını çözmeye"

 

"Edebiyatın şiddetle korunan sırları, büyük bir yazarın, otuz yıldan fazladır bir İsviçre kıyısının mahzenlerinin derinlerinde uzanan tamamlanmamış şaheseri." - Independent On Sunday