Eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in Fethullah Gülen ve Cemaati için 1999 tarihinde hazırladığı iddianamesinin değerlendirme ve hukuki durum bölümündeki yazılanlar oldukça önemli ve dikkat çekiciydi.

Fethullah Gülen’in 1999 tarihinde Amerika’ya “tedavi amaçlı”! kaçmasının ve Pensilvanya’ya yerleşmesinin nedeni olan bu iddianamede yazılanların bir bölümü şöyle;

“Devletle uzlaşmacı ve barışçı bir politika izleyen, toplumun bütün kesimleri ile diyalog kurmakta sakınca görmeyen Fethullah GÜLEN Grubunun başta milli eğitim ve emniyet teşkilatı olmak üzere bütün devlet kadrolarına sızma çalışmaları yaptığı ve önemli ölçüde bu faaliyetlerinde muvaffak olduğu bilinmektedir.

Sahip olduğu okul, yurt ve dershanelerinde yetiştirdiği iyi eğitilmiş kadroları ile Atatürk ilkeleri ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırarak şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurmayı amaçlayan Fethullah GÜLEN gücünü iki kaynaktan almaktadır.

1- Oluşturmuş olduğu büyük sermaye imparatorluğu,

2- Son yıllarda dozajını gittikçe artıran ve zaman zaman teşekküle yardım boyutlarına ulaşan siyasi destek, Kısa bir sürede oluşan sermaye imparatorluğu örgüte bağlı bütün okul, yurt, dershane ve sair kuruluşların finansmanını yaparken, siyasi destek sayesinde devlet kadrolarındaki örgütlenme sağlanmakta ve örgütün önüne çıkacak engeller bertaraf edilmek istenmektedir.

…müritlerine “O kuvveti temsil edeceğiniz şeyleri elinize alacağınız ana kadar, Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün Anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır” …

Bütün bu faaliyetlerin hedefi İslam Devletini kurmaktır. Esasında bu hedef 1996 yılı baskılı Çağ ve Nesil 5 isimli kitabın önsözünde M.Garip isimli kişi tarafından ifade edilmiştir. 

Fethullah GÜLEN’in oluşturduğu örgüt yukarıda izah olunduğu gibi devletin laik yapısını yıkmak amacıyla kurulmuş olup, istişare kurulu, bölge imamları, şehir imamları, semt imamları, ev imamları gibi illegal yapılanmayla bütün ülkeyi bir ağ gibi sarmıştır. Yine bu illegal yapılanmaya bağlı olarak yurt içinde ve yurt dışında legal görünüşlü şirket, okul ve vakıflara sahip bulunmaktadır. Bu legal ve illegal yapılanması ile büyük ve güçlü görünüm arz eden örgüt halk üzerinde bir manevi cebir ve baskı yaratmaktadır. 

Bu iddianame ile örgütün başı hakkında dava açılmış olup örgütün illegal ve legal yapılanması hakkında soruşturma sürdürülmektedir.” (1)

DGM savcısı Yüksel, 17 yıl önce Fethullah Gülen ve cemaatinin ne kadar tehlikeli olduğunu, devleti ele geçirip ve yerine İslami bir devlet oluşturmayı amaçladığını, Devlet içerisinden destek aldığını, büyük bir sermaye imparatorluğu kurduğunu tespit etmiş, dava açarak bir anlamda devleti bu tehlike karşısında uyarmıştı.

Hazırlanan bu iddianame sonrası yürütülen yargılama süreci içerisinde savcı için, bugünlerde yabancısı olmadığımız “kaset komplosu” kurulmuştu.

2 Ağustos 2002 tarihinde yapılacak olan kritik Gülen duruşması günü İstanbul Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, Çağdaş Eğitim Vakfına düzenledikleri operasyonda, Yüksel’e ait olduğu ileri sürülen kasetler bulmuştu.

Bulunan kaset nedeniyle Nuh Mete Yüksel HSYK tarafından davanın savcılığından alınmış, Ankara 11. Ağır ceza mahkemesinde devam eden Gülen davası 2007 tarihinde, Terörle Mücadele Yasası gereğince suçun oluşmadığı hükmüne varılarak, Fethullah Gülen’in beraat etmesine karar verilmişti.

Bu yargılanma Fethullah Gülenin ilk yargılanması değildi. 1971 tarihinde “irticai faaliyetlerde bulunmaktan tutuklanmış, 6 ay tutuklu kalmış, 3 yıl ceza almış, cezası “Rahşan affı” olarak da bilinen aftan yararlanarak cezasını yatmamıştı.

Eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, Cemaat ile ilgili olarak yazdığı “İN” isimli kitabında, Nuh Mete Yüksel’e yapılan kaset kumpasına da yer vermişti.

kumpasla ilgili olarak kitabında: “Bu ‘aşk kaseti’ görüntüsünün çekimi, Nuh Mete Yüksel’in avukatının bürosunda yapılmıştı. Sonradan aldığım duyumlar, o kadını temin edenin de söz konusu büroda çalışan avukat olduğu yönündedir.

O avukatın eşinden boşandığını, Antalya’ya yerleştiğini, parasız kaldığını, 300 bin ABD doları karşılığında Cemaat şakirdi (öğrencisi) polislerle anlaşarak bürosuna altı adet kamera yerleştirilmesine izin verdiğini ve bizzat kadın temin ederek komployu birlikte kurduklarını duydum.” (2)

Polis ve kadın daha sonra tespit edilmiş ve yargılanmışlardı.

Savcı Nuh Mete Yüksel’in hazırlamış olduğu iddianame oldukça uzun ve teferruatlı olarak hazırlanmış. Sadece önemli kısımlarını yazıya aldığım iddianame, Fetullah Gülen’in amacını, hazırlıklarını, amacına ulaşmak için izlediği stratejiyi ve o gün itibarıyla mevcut gücünü oldukça ayrıntılı bir şekilde ortaya koymuş.

İddianamedeki en önemli belirleme, bugünleri yaşayan bizler için dikkat çekici. 17 yıl önce hazırlanan iddianamede, Fethullah Gülen’in, amacına ulaşmak için atılacak son adımın ne zaman olacağı konusunda cemaate yaptığı telkini şöyle aktarıyor.

O kuvveti temsil edeceğiniz şeyleri elinize alacağınız ana kadar, Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün Anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır.”

17 yıl önce, DGM savcısı Nuh Mete Yüksel’in hazırladığı ve devleti uyaran bu iddianameye rağmen, “aldatıldık”, “tanıyamamışız”, “böyle biri olduğunu bilmiyorduk” gibi cümleler kurulması, bu cümleleri yetkili ağızların kurması, bizler için inandırıcı ve anlaşılır değildir.

Bu iddianame, Fethullah Gülen için yapılan ne ilk uyarıydı ne de son oldu. Bu konu hakkında bilgisi, belgesi ve inancı olan birçok insan değişik tarihlerde ve değişik şekillerde hem devlete hem de topluma karşı uyarılarını yaptılar.
Önemli olan bu uyarıları ciddiye almaktı.

Sadece Cemaat ciddiye aldı ve her uyaranı değişik biçimlerde cezalandırma yoluna gitti. Nuh Mete Yüksel’i, daha sonra Deniz Baykal’ın da yaşadığı “kaset komplosu” ile cezalandırdı.

"İyi Niyetle Desteklenen" Örgüt Tarafından Kandırılmak-2
_____________________________
1.https://tr.wikisource.org/wiki/G%C3%BClen_davas%C4%B1_iddianamesi

2.http://haber.star.com.tr/guncel/nuh-mete-yuksele-kumpas-kuran-kadin-tespit-edildi/haber-1002543