1975’te ilk kez Almanya’ya gitmiştim. Bir öğrenci gençlik kongresine. Sosyalist Alman arkadaşlar beni meşhur hangar gibi muazzam büyüklükteki, Hitlerin saldırgan nutuklar irad ettiği birahaneleri gezdirdiler. Ağzında salyalar akıtarak; lümpen tetikçileri azmettirdiği, üretimle ilişkisi olmayan esnafları hamasi nutuklarla saldırgan, ari ırk militanlığına soyundurduğu demagojilerin yapıldığı birahaneler.

Wilhem Reichın ‘Faşizmin Kitle Psikolojisi’ kitabını okuyanlar bilir. Marksizm’le psikanalizi birleştirmeye çalışan değerli düşünür Wilhem Reich’ın kitapları o dönemlerde Amerika’da yasaklandı. Kendisi de hapse atıldı. Hapishanede öldürüldüğü kuvvetle muhtemeldir. Faşizmin kitle psikolojisini en iyi çözümleyenlerdendir.

Yine Rasih Güran çevirisi ‘Nazi İmparatorluğunun doğuşu, yükselişi, çöküşü’ kitabını okuyanlar da faşizmin kitle psikolojisini iyi analiz ederler. Hitler ve tüm aşağıdan yukarıya faşizmi organize edenler hep tetik çekmek için lümpenleri, paramiliter kalıcı güçler içinde ara sosyal sınıfları özellikle komisyoncu, tellal, simsar, üretimle doğrudan ilişkisi olmayan bir nevi faizle geçinenleri örgütlemeye çalışmışlardır. Zira toplumun en eğitimsiz, en şoven, ırkçılığa, azgın milliyetçiliğe eğilimli sosyal tabakaları bunlardır. Suç onların değildir. Kuşkusuz çarpık vahşi kapitalizm onları bu hale getirmiş, aydınlanma reformunun da yaşanmadığı, tarih boyunca reform yüzü görmemiş en tutucu bir dinin egemen olduğu topraklarda bu sosyal tabakalar yukarıdan aşağıya ideolojiden yola çıkan uluslaşma trajedisinin paravanları olmuşlardır.

Ne acı ki Erdoğan’ın esnafa vur emri niteliğindeki konuşması bana Hitlerin nutuk attığı Münich birahanelerini hatırlattı. 21. yy’da bir cumhurbaşkanı esnafa; ‘sen gerektiğinde asayişi tesis eden polis, gerektiğinde adaleti sağlayan hakimsin. Gerektiğinde alperensin’ diyebiliyor. Esnafı ırkçı, tetikçi alperenliğe özendiriyor.

2 gün önce de Türkiye’yi dünyaya rezil edecek şekilde ‘kadın-erkek eşit olamaz’ diyebiliyor. Erdoğan üretimle ilişkisi olmayan bezirgan, komisyoncu ara sınıfları, sosyal muhalefete karşı kışkırtıyor. Şimdi bu ara tabakalar kendiliğinden cumhurbaşkanın azmettirmesiyle silahlanır ve özgürlükçü her kıpırdanışa saldırırsa bunun sorumlusu kim olacak?

ORTA DOĞUNUN DİNCİ HİTLERİ OLMAYA ÖZENİYOR

Nitekim Ali İsmail Korkmaz davasında katiller emri verenin kim olduğunu açıkladılar. ‘Darbe var dendi, bizde görevimizi yaptık’ diyorlar. Hey hat! Bu zihniyet dış politikası lime lime delinmiş, açılım sürecini yüzüne gözüne bulaştırmış bu zihniyet, IŞİD felaketine aracılık yapan bu zihniyet coğrafyamızı daha hangi felakete sürükleyecek? Zaman zaman Putin’e benzeterek hata ettik. Hiç olmazsa Putin’in göreli de olsa seküler bir yönü var. Bizimki Orta Doğunun dinci Hitleri olmaya özenen bir politikacı.

Coğrafyamızda dinci faşizm ilerlerken Amerika’da da ırkçı saldırganlık yeni hamleler yapıyor. Siyahi bir başkanın döneminde siyah bir genci öldüren polis yürürlükten kalkmış bir yasaya dayanarak suçsuz ilan ediliyor. Daha da korkuncu 12 yaşında siyah bir çocukta elinde gerçek bir silah olmadığı halde polisler tarafından öldürülüyor. ABD ve ortaklarında yükselen ırkçılık BM’ye de yansıyor. Bilindiği gibi önümüzdeki yıl Nazilere karşı kazanılan savaşın 70. yıl dönümü.

Bu vesileyle Rusya Federasyonu BM genel kurul toplantısında, nazi faşizminin yüceltilmesine yönelik eylem ve propagandaları kınayan bir karar taslağı sundu. Ne yazık ki oylamada ABD, Kanada ve Ukrayna ret oyu kullandı. Rusya’nın Sesi radyosunun haberine göre Rusya Federasyonunun oylamaya sunduğu karar tasarısına BM üyesi 193 ülkenin 115’i destek verirken sadece 3 ülke ABD, Kanada ve Ukrayna karşı yönde oy kullandı. İşin vahim tarafı içerisinde AB üyesi ülkelerinde bulunduğu 55 üye ülke ise çekimser kaldı. Yazıklar olsun AB üyesi ülkelerine. Quvadis. Karar taslağı metni, açık bir dile sahip olması ve tuzak niteliğindeki hiçbir alt maddeye sahip olmamasıyla dikkat çekiyor. İkinci dünya savaşı esnasında gerçekleştirilen soykırım faaliyetlerini reddeden girişimlerini kınayan karar metni ırk ayrımını esas alan tüm sosyal ve siyasal hareketlerin engellenmesi adına kabul edilmiş olan uluslar arası sözleşmelerin tanınması ve hükümlerinin yerine getirilmesi hususlarını içermekte.

Nazi hareketlerinin ve nazi Almanya’sındaki SS’in sonradan kurulma iki askeri konumdan biri olan Waffen SS’in yüceltilmesine yönelik faaliyetlerden duyulan endişenin ifade edildiği belgede, metinde ifade edilen tüm unsurların 2. dünya savaşının hemen müteakibinde kurulan Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararlar esas alınarak oluşturulmuş olan BM prensiplerine de uygun olduğuna ayrıca dikkat çekiliyor. Ukrayna Ulusal Muhafız Birliğine mensup askerlerin son zamanlarda gamalı haç taşıdıkları, Baltık ülkelerinde kutlanan faşist işgalcilerden kurtuluş gününün ulusal yas günü olarak ilan edildiği basına yansıyan olumsuz gelişmeler. Obama yönetimindeki ABD’nin, faşist nazi Almanya’sına karşı 2. dünya savaşında çarpışan, Nürmberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesine katılan ABD’nin gelinen noktada hali içler acısı. ABD yönetimi son zamanlardaki icraatları ile fiilen Banderacı ve Waffen-SS’ci faşistlerle aynı safta yer alıyor.

HDP milletvekili Sabahat Tuncel bir önerge verdi. ‘Devletin insanlık dışı suçları ile yüzleşme ve özür dileme yasa tasarısı’. Yüzleşme toplumsal bellek ve ortak vicdan için çok önemli.Kirlerimizden arınmak için, gelecek nesillere temiz bir dünya koşullarını emanet etmek için çok önemli. Çamur deryası kirler var, TC’nin geçmişinde, Osmanlıdan miras mazide. Ermeni soykırımı, Pontus Rum katliamı, Dersim Katliamı, Kürt halkına yıllarca uygulanan zulüm, inkar, tebdil, kültürel soykırım politikaları ile. Alevilere yönelik katliamlar, azınlıklara yönelik zulümler. Zorla göç ettirmeler. Varlık vergisi gibi faşist yasalar. Cumhuriyet tarihinin neredeyse 3/1’ini oluşturan sıkıyönetim ve OHAL’ler.

Bu meclis bu önergeyi kabul eder mi? Esnafı toplumsal muhalefete karşı kışkırtan bir zihniyetin egemen olduğu bu parlamentodan hiç umudumuz yok. Devlet olarak yüzleşme ve özür dileme yükümlülüğünün dünyada az da olsa örnekleri var. Hollanda 2000 yılında Yahudilerden, Romanlardan ve Endenozyalılardan özür diledi. Avusturalya Aborjin’lerden 2008’de özür diledi. ABD 2002’de köle ticaretine karşı yasa çıkartarak özür diledi. Güney Afrika 1993’te ırkçı rejim uygulamalarından dolayı Apartheit rejimi uygulamalarından dolayı özür diledi. Geçmişte, hatırımda doğru kaldıysa Almanya Başbakanı Willy Brandt Yahudi holokostundan dolayı diz çökerek özür diledi. Bizim tarihimizde de var mı? Sadece bir örnek var. Türkiye, Cezayir’in Fransa’ya karşı yürüttüğü kurtuluş savaşında BM oylamasında büyük devletlerle birlikte Cezayir halkının karşısında yer almıştı. Turgut Özal iktidarı döneminde Cezayir’e gittiğinde özür diledi. Erdoğan’ın Dersim katliamı ile ilgili özrü ise yüzeysel ve teğetsel, siyasi oportünizm saikiyle yapılmış sözde bir özürdür.

İnsan Hakları Evrensel bildirgesinin 66. yıl dönümü yaklaşıyor. Atılacak sahte nutuklara karşı yine özgürlükçü insan hakları savunucuları olarak gerçekleri haykıracağız. Tüm devletlerde çok ciddi insan hakları ihlalleri, sayısı gittikçe artan ulusalüstü insan hakları hukuku bağıtlarına rağmen azalmıyor, hatta bazı açılardan artarak devam ediyor. Venezüella da bile hemen daha yakın geçmişte cezaevindeki olumsuz koşullara dayanamayan 21 tutuklu ve mahkum intihar ederek öldü. Yine Uribana cezaevinde zehir alarak intihar etmek isteyen 145 tutuklu ve mahkum son anda kurtarıldı. Venezüella cezaevleri gözlem ekibinin (DVG) raporuna göre, şu anda Venezüella cezaevlerinde 57 bin tutuklu ve mahkum bulunuyor. Sadece 2014 yılında Venezüella cezaevlerinde ateşli silahlarla 150 mahkum ve tutuklu öldürülmüş. Venezüella’ya hiç yakışmıyor. Sol iddialı bir rejimde bu tür uygulamalar utanç verici.

Kış da bastırıyor. Siyasal ve sosyal olarak hatta estetik ve kültürel olarak baharı ve yazı hemen hemen hiç görmemiş bir coğrafyadan kış hiç gitmedi ki, kış geldi diyelim. Gerçi ben bahardan sonra en çok kış mevsimini severim. Yine de Çetin Altan’ın tabiriyle ‘enseyi karartmayalım’. Umutları yeşertelim, eğilmeyelim. Her alanda dik duralım. Bir de unutmadan Kürt Özgürlük Mücadelesine iyi ki varsın, bin selam diyelim.