Bir insan yaptığı işin hakkını vermeli!

Mesela bir pezevenk, gerçekten bir pezevenk olmalı..

Sadece gecenin orospusunu değil; sokağı, sokak lambalarını, bir bütün geceyi bile satabilmeli kasıkları arasında sıkışıp kalmış zavallı birine!

Mesela bir sultanın işi gücü sultan olmak mı, sultanlığın hası olmalı o kişinin içinde, sultanlara dair anlatılan hangi ulvi hikaye varsa daha iyisini yaşatmalı tebasına!

Mesela demir mi dövüyor birisi, demiri en iyi döven olmalı, demire çifte su vermek yetmez, üçüncü seferinde kılıcı kendi göğsünde denemeli!

Yerin göğsünden kömür mü çıkarıyor bir işçi, daha kanlısını, daha karasını çıkarmalı kömürün!

Mesela bir çilingir, işinin hırını çıkarmadan, mal sahibini bile kıskandıran bir zarafetle açmalı kilitli kapıları!

Mesela bir çiftçi, hangi tarladan ne kadar kazanırım diye bakmamalı, bir avuç içinde bütün evreni ekmeli bir karış toprağa!

Mesela bir doktor, Hipokrat’tan öte bir söz vermeli kendisine!

Mesela bir tüccar en büyük karı getirecek bir malı en ucuz fiyata almaktan ziyadesini düşünebilmeli, buradan Mars'a bir yol açabilmeli, ipekten daha evla yollar da bulabilmeli!

Mesela bir siyasetçi, en çok düşman bellediğinin yarasını sarabilmeli!

Mesela bir çöpçü, sadece kederleri süpürmemeli!

Mesela bir şair, bazen kelimelere hiç el sürmemeli, şarkı söylemeli, dans etmeli, küfretmeli, saksıya incir dikmeli, evde ördek beslemeli!

Mesela pazarcılar, din tüccarlığı kadar eskidir meslekleri; bağırmadan, çığırmadan, sebze meyve satmadan da yaşayabilmeliler!

Mesela bir marangoz, bazen sadece odun sevmeli, odunu kutsal bellemeli!

Bazı günler heykeltıraşlar sadece denizde yüzmeli!

Ya da sporcular, bazı günler sokak aralarında sessiz turnuvalar düzenlemeli, çocuklar da oynayabilsin diye!

Veya dalkavuklar, biraz tarihsel ustalarından ders almalılar, kendilerine ekmek ve bal verenlerin akıllarıyla oynamalılar mesela!

...

Orduları yöneten riyakarlar bazen bir er kadar isyankar olabilmeli mesela!

Berberler, kasaplar, çiçek satıcıları ve şarapnel parçaları bile bazen bir güzellik uzmanı kadar kafi oluyorlar insanın ruhuna!

Televizyoncular, reklamcılar, haber spikeri bülbüller dut yemeliler bazı günler, kursaklarına bir yumruk oturmalı!

Veznedarlar mesela, bazen sadece kendi umutları için para saymalılar!

Bazen soyguncular bile felsefe yapıyor, maskesiz, üryan...

Bazen dilenciler bile küfrediyor Tanrılara, para vermediğin vakit!

...

Ya hırsızlar!

Ucuz, düzenbaz, aç, puşt, pezevenk, riyakar zavallılar!

Hırsızlığın da bir şerefi olmalı, bir hak edişi, bir yolu ve yordamı olmalı!

Yoksulun canının yongasına tebelleş olmak en zavallıca iş!

Çalacaksalar en azından bir devlet kadar, halkın sırtındaki siyasetçiler kadar, yeni bir girişimci kadar cesur ve girişken olmalılar!

En azından bankaları, kan emici yarasaları, Tanrıların evlerini, deli dumrul bir devleti, o devletin sahiplerini soymalılar ki yaptıkları işin hakkı verilmiş olsun!

...

Hırsızlığın bile bir felsefesi, bir ekmek görüşü olmalı!

Hırsız dediğin biraz hırlı olmalı!

...

(sevgili hırsız, benim gibi bir yoksulun varı yoğu sessizce götürülünce sen zengin olmuyorsun, ben de daha yoksul olmuyorum... senin yarattığın boşluk zaten yoktu, metasaldı, bir günlüktü, zira benim derin köklerim var... kabul ediyorum ben tedbirsizdim ama sen de işinin erbabı değilsin...)