Önceki cuma, Aslı Erdoğan'ın tutuklanmasını protesto için Bakırköy Kapalı Cezaevi önünde buluştuk.

Kimler yoktu ki? Barış Anneleri, DTK Eşbaşkanları, HDP'li milletvekilleri, Barış İçin Akademisyenler ve kalbinde barışa dair umudu ayakta tutan pek çok kişi daha...

Aslı Erdoğan'ın tutuklanmasına karşı orada, hep birlikteydik.



Derken o bir hafta içinde, sadece bir hafta içinde, Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan akademisyenler bir gecede üniversiteden uzaklaştırıldı. DTK ve HDP'nin de aralarında bulunduğu siyasetçiler dönüşümlü açlık grevine başlayacaklarını açıkladı. Özgür Gün TV karartıldı, Azadiya Welat'a baskın düzenlendi, gazeteciler tutuklandı, Dilbilimci Necmiye Alpay, Özgür Gündem'e destek olduğu için hapsedildi.

Niyeti güya cemaatle mücadele etmek olanlar, hırslarını barış isteyenlerden çıkardı, çıkarmaya devam ediyor.

Zulmün ortasında, ayakta kalmak için birbirimize tutunmuşken, her birimizi, bu toplumda kendileri gibi düşünmeyen bizleri birer birer çekip zindana götürüyorlar.

Türkiye "basın ve ifade özgürlüğüne müdahale" listelerinde birinciliği bu hafta da kimselere kaptırmıyor.

1 Eylül Dünya Barış Günü'nde bizler barışa olan hasretimizi yine dillendirirken, 2 Eylül'de başbakan "çözüm mözüm yok" diyerek barışa bir kez daha kapıyı kapatıyor.

Önceki cuma, Aslı Erdoğan için Bakırköy Cezaevi önünde toplananlardan bazıları hapsedildi bir hafta içinde. Hapsedilmeyenler işsiz bırakıldı ya da fişlendi.

Bir sonraki hafta hangimizin elinden özgürlüğü, hangimizin elinden işi, hangimizin elinden yaşama hakkı alınır bilmiyoruz.

Ancak onlar da tüm yaşattıklarına rağmen nasıl olup da sinmediğimizi, nasıl olup da hala korkusuzca karşılarına dikildiğimizi anlamıyorlar, bilmiyorlar.

Oysa bunun cevabı çok basit:

Aslı Erdoğan'ın tutuklanmasını protesto için pek çok kişi "Aslı Erdoğan içerideyse hiçbirimiz dışarıda değiliz" demişti.

İşte biz böyleyiz. Birimiz içerideyken kalanlar da kendini özgür hissetmiyor. Barış mücadelemiz kalanlarımızın elinde yükselmeye devam ediyor.