Haftanın en çok konuşulan maçı kuşkusuz Sivasspor – Fenerbahçe maçı ve maçın hakemi Yunus Yıldırım’ın tartışmalı kararları oldu. Verilmeyen penaltı, penaltının verilmemesiyle tetiklenen gerginlik, ardından Egemen’in kırmızı kartı, peşi sıra Meireles’e verilemeyen kırmızı kartla Yunus Yıldırım’ın şirazeyi kaçırması haftanın gündemine oturdu.

Bu konunun gündeme oturmasının bir başka nedeni ise Fenerbahçe’nin ligin ilk yarısını görkemli bir oyun ve skorlarla, en yakın rakibi Galatasaray’ın 8 puan önünde kapaması ve ligin ikinci yarısıyla birlikte ardı ardına alınan Eskişehir ve Sivas mağlubiyetleriyle puan farkının 4’e düşmesi. Eskişehirspor maçı için Fenerbahçe taraftarı “kötü bir oyun oynadık, dolayısıyla yenildik” gibi bir açıklamada bulunabilir. Ancak Sivasspor maçında verilmeyen penaltını ve kırmızı kartı daha çok 3 Temmuz süreciyle ve bu sürecin sonunda Aziz Yıldırım’ın Yargıtay’ın cezasını onamasıyla açıklanması çok şaşırtıcı olmaz.

Ne var ki medyaya yansıyan son haberlerde görüyoruz ki Yunus Yıldırım’ı hataya sevk eden şey maçın çizgi hakemi Murat Türkler’in hakemlerin iletişim için kullandığı haberleşme sistemi kayıtlarında ortaya çıkıyor. Murat Türkler burada pozisyon için “göğüs hocam, verme” demesi maçın şeklini şemalini de belirleyiveriyor. Dolayısıyla ‘hakemlerin’ kararlarında Fenerbahçe için “yanlı bir tutum ortaya koyuyor” hükmünü vermek için henüz erken.

Futbolun cazibesi de biraz burada yatıyor aslında ya da futbol hayat benzerliği de burada belki. Oyun içinde herkesin gördüğünü, görebildiğini bazen görmesi gereken birinci kişi görmüyor, göremeyebiliyor. Bu görememe hali için oyunu dört hakemden altı hakeme çıkarıyorsunuz ama yine de olmuyor, olamıyor. Geçen hafta Ntvspor’da yayınlanan hakemler için UEFA’nın hazırladığı küçük bir vtr izledik. Hakemlerin yaşadıkları strese ve oyunun nasıl anlık bir oyun olduğuna dair, hakemleri anlamamız açısından harika bir vtr’ydi. Maçın sonunda İtalyan hakem futbolcuların elini sıkarken üşenmeden her birine “Biz tanrı değiliz, hata yapmış olabiliriz” cümlesini savurması ve adeta her iki takımın futbolcularından helallik istemesi bence çok anlamlıydı.

TÜRKİYE TİPİ FUTBOLCU İTİRAZI

Evet Fenerbahçe camiası için bu sene şampiyon olmak ekstra bir önem taşıyor. Zira UEFA’dan alınan Avrupa’dan men cezasına, yargı sürecinde şikenin onanmasına verilebilecek en güzel cevabı şampiyonlukla vermek istiyorlar.

Ancak burada özellikle sahadaki futbolcular için sabırlı ve sakin olmak öncelikli iş gibi gözüküyor ve yukarıdaki örnekte olduğu gibi hakemin hata yapma ihtimali futbolcunun aklının bir köşesinde her zaman yer etmelidir. Sivasspor maçında olduğu gibi hakemin kararı ne kadar korkunç olursa olsun Caner’in, Egemen’in ve Emre’nin kontrolü kaybedip hakemin üzerine yürümesi büyük takım futbolcusunun yapacağı işler değil. Bu sadece takıma ve kendilerine zarar verir. Nitekim Egemen’in 26. dakikada gördüğü kırmızı kart maçın sonucunu da belirleyen en büyük etken olarak karşımıza çıkıverdi.

Fenerbahçeli futbolcuların maçı 11-11 tamamlasaydık bu skoru alır mıydık sorusuna verecekleri cevap, bu sene şampiyonun kimin olacağının, cevabını verecek anahtar soru zira.

Ne yazık ki bu itiraz biçimi bir tek bizim ülkemize özgü, Avrupa’dan maçları izlediğimizde bu itiraz biçimlerine rastlayamıyoruz, ne garip ki aynı oyuncularımız Avrupa kupası maçlarında bu tür itirazları yapmıyorlar ya da yapamıyorlar zira orada bu itirazların karşılığında alacakları ceza net. Avrupa’da futbolcularımız bu itirazları yapamadığı gibi, hakemlerimiz de bu hataları yapmıyorlar ve daha başarılı maçlar yönetiyorlar. Zira aynı stres onlar için de geçerli. Tam tersi olması gerekirken lig maçlarına daha yüklü stresle çıkıyorlar, çünkü orada oynanan başka bir oyun, burada oynanan başka bir oyun.

Sorunsa yine elbet sisteme dayanıyor, zira ülkemizde futbolcu da hakem de, maçın sadece sahada oynanmadığını gayet biliyor, dolayısıyla her iki taraf da sahaya bu gerginlik ve stresle çıkıyor, hakemin olası bir yanlış kararında ise futbolcu yaygarayı koparıyor ve hakemin üzerine yürüyebiliyor ve hakemin kararlarında baskı yaratmak isteyebiliyor. Ortaya çıkan sonuç ise, özellikle ligin ikinci yarılarında hakemlerin ve futbolcuların gerginliklerine dair hataların ve stresin bol, futbolunsa yoksun olduğu maçlar.

STRESİ KONTROL EDEN ŞAMPİYONLUĞU GÖĞÜSLER

Bu maç bana ister istemez ligin ilk yarısında Galatasaray maçıyla peş peşe gelen puan kayıplarıyla Beşiktaş’ın sıralamada geriye düşmesi ve puan farkının açılmasına dair Beşiktaş’ın Fransız futbolcusu Escude’nin açıklamasını hatırlattı. Tecrübeli oyuncu aradaki puan farkı için, “Önemli olan ligin son periyodunda üst sıralara yakın bir yerde olmak ve stresi kontrol edebilmek, bunu becerebilirseniz farkı yaratabilir ve aradan sıyrılıp şampiyonluğa ulaşabilirsininiz” mealinde bir cümle sarf etmişti.

“Tecrübeli oyuncu” tanımını gayet iyi temsil eden bir profil olmakla birlikte futbolu nasıl oynamamız gerektiğini de anlatmıyor mu sizce de…?