Giderek pehlivan tefrikalarına dönüşen TÜBİTAK’la Matematik Köyü arasındaki sorunlarla ilgilenenlere...

Önceki bölümlerin özeti:

1.             Sorumlu yazıişleri müdürü olduğum Matematik Dünyası dergisinin (beş ay gecikmeyle) Mayıs 2009’da çıkan 2008-İV sayısında, TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik dergisinde yaşanan Darwin skandalını hicveden bir karikatür yayımladım (bkz. http://www.matematikdünyası.org/ımages/kapaklar/2008-İV.jpg).

2.       Bu tarihten sonra TÜBİTAK’a sunduğumuz 16 lise ve lisans projesinin sadece biri (bir olimpiyat programı) destek aldı, diğer 15’i reddedildi. Oysa o tarihten önce sunduğumuz 6 lise ve lisans programının 5’i kabul edilmiş ve TÜBİTAK’tan 200.000 lira gibi hatırı sayılır bir destek almıştık.

3.       Önceki yaz tüm lise ve lisans projelerimiz reddedilince, geçici bir kırgınlıktır diye ummuş ve sesimi çıkarmamıştım.

4.       Geçen yaz da tüm lise ve lisans projelerimiz reddedilince, bu sefer, TÜBİTAK Başkanı Sayın Nüket Yetiş’e bir açık mektup kaleme almıştım (bkz. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArtıcleİD=1001454&Date=26.04.2011&CategoryİD=99). Toplumda tahminimden çok daha fazla ses getiren bu mektup sayesinde halktan destek alıp yazokulumuzu gerçekleştirebilmiştik (bkz. http://matematikkoyu.org/tr/yazokulubağış).

5.       Önümüzdeki yazokulu projemiz için başvurmak isterken dehşetle farkına vardık ki, TÜBİTAK, lise ve lisans programlarına destek koşullarını başvurumuzu engelleyecek biçimde özel olarak değiştirmiş (bkz. http://www.tübitaki-protesto-ediyoruz.net/ sayfasının sonu).

6.       Bunun üzerine, TÜBİTAK’ın bu tutumunu devlet bakanı Sayın Mehmet Aydın’a anlatan bir mektup kaleme alarak bir imza kampanyası başlattık. İmza kampanyamız hala açıktır (bkz. http://www.tübitaki-protesto-ediyoruz.net/.) Bugüne kadar 4000’den fazla kişi imzaladı.

7.       TÜBİTAK, bu imza kampanyasına katılanlardan adreslerini bulabildiklerine, durumun benim anlattığım gibi olmadığını, Matematik Köyü’nü çok desteklediklerini, ama gözümün bir türlü doymak bilmediğini, kendimi çok önemsediğimi ve durduk yerde veryansın ettiğimi - mealen elbette - iddia eden bir “basın bülteni” yolladı. Şahsıma yollanmamış ve kamuoyuyla paylaşılmamış bu yazıya karşı nasıl bir tutum takınacağımı bilemedim. Doğrusu, tek isim TÜBİTAK’a cevap yetiştirmek olmadığından, hiçbir şey yapmamak işime de geldi.

8.       Bu arada Sayın Nüket Yetiş’ten iki kez randevu talep ettim. Amacım, TÜBİTAK yetkilileriyle Başkan’ın önünde yüzleşip Matematik Köyü’ne karşı alınan bu haksız tavrı ayan beyan ortaya koymaktı. Randevu talebime cevap bile gelmedi. Sayın Nüket Yetiş’le 2007’den beri beş kez görüşme talebinde bulunduğumu da belirteyim. Hiçbirine cevap alamadım.

9.       Dün, TÜBİTAK avukatlarından bir ihtarname aldık. İmzacılara yolladıkları mektubu, TÜBİTAK gibi bir kuruma daha yakışan bir üslupla yeniden düzenlemişler. Eğer imza kampanyasını kaldırıp yerine bu ihtarnameyi 48 saat içinde koymazsak yasal yollara başvuracaklarını da eklemişler.

Tehditlere pabuç bıraksaydık, Nesin Vakfı ve Matematik Köyü yerine çoktan yeller esiyor olurdu şimdiye kadar! Ama isteklerinin yarısını seve seve yerine getiriyorum. Ayrıca bununla yetinmeyip mektuplarına Matematik Dünyası dergisinde de yer vereceğim. Elbette aşağıdaki yanıtımla birlikte.

Yazının devamının daha anlamlı olması için http://www.tübitaki-protesto-ediyoruz.net/tbtk.pdf sayfasında yayımladığımız TÜBİTAK mektubunun okunması gerekmektedir.

TÜBİTAK’ın http://www.tübitaki-protesto-ediyoruz.net/tbtk.pdf mektubuna yanıtım:

1.       İmza kampanyasındaki şikayetimiz projelerimizin reddedilmesi konusunda değildi, TÜBİTAK’ın Matematik Köyü’nü dışlayıcı özel kurallar getirmesi konusundaydı. “Sükut ikrardan gelir” sözünü doğrularcasına, TÜBİTAK ihtarnamesinde bu noktaya hiç dokunmamış. Ama bunun dışında verdiği rakamlar da yanıltıcı.

2.       Projelerimizin “karikatür krizi”nden sonra reddedilmeye başlandığını defalarca söyledim. Oysa TÜBİTAK’ın verdiği rakamlar karikatür krizi öncesini de kapsıyor. Bu canalıcı noktaya değinmemelerinin nedeni malum: Söyleyecek söz kalmıyor geriye, çünkü karikatür krizinden sonra sunduğumuz 16 lise ve lisans projesinin 15’i reddedildi. Kabul edilen de bir olimpiyat projesiydi; muhtemelen bu konuda dişe dokunur başka proje olmadığından, bu desteğin bir zorunluluk olduğunu düşünmeden edemiyorum.

3.       Lise ve lisans projelerimizin reddedildiğini de ısrarla ve üstüne basa basa defalarca ifade ettim. Oysa TÜBİTAK, minimum düzeyde desteklediği lisansüstü projeleri de eklemiş rakamlarına. Nitekim karikatür krizinden sonra sunduğumuz 6 lisansüstü projemiz toplamda 64 bin lira destek aldı. Bu destek için kendilerine ayrıca teşekkür ederiz. İhya olmadık ama hiç olmazsa moralimiz yerine geldi. Ancak, üç yıldır her lisansüstü projemizin desteklenmesi, öte yandan hiçbir lise ve lisans projesinin desteklememesi bazı soruları da peşinden getirmiyor mu? Muhtemelen lisansüstü projelerinin karar mekanizması ya da jüri oluşturma sistemi değişik.

4.       TÜBİTAK, bizim grubumuzun düzenlemediği (ama Matematik Köyü’nde gerçekleşen) felsefe ve fizik projelerini de sanki matematikle ilgiliymiş gibi hesabına katmış.

5.       2011 yılında gerçekleşen projeleri 2007-1010 tarihlerine dahil etmiş.

6.       Sonuç olarak, TÜBİTAK, önce konunun dışına çıkarak, sonra da elmalarla armutları toplayarak esas kendisi kamuoyunu yanıltmıştır.

7.       TÜBİTAK’ın ifadesine göre destek bütçesinin %20’sı Matematik Köyü’ne gitmiş... Bir an için bu yüzdenin doğru olduğunu kabul edelim. Buna kısa cevap “bütçeniz azmış!” olabilir. Uzun cevabı deneyeyim: Matematik Köyü, Ali Nesin’in değil, Türkiye’nin projesidir. Tamamen matematiğe adanmıştır. Anadolu’da devrim yaratma iddiasındadır ve bu boyuttadır da: 20 dönümlük bir araziye yayılmıştır, takriben 3 milyon lira harcanmıştır ve halen büyümekte, gelişmekte ve güzelleşmektedir. Dünyanın ve Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden hocalar akın akın ders vermeye gelmektedir, her tatil öğrencilerle dolup taşmakta ve talebe yanıt verememektedir. Güzel sözleri terkedip sayılarla etkimizi anlatmaya çalışayım: 2010 yılında, 2700’den fazla öğrenci ve araştırmacı Matematik Köyü’nden toplamda 12.000 günden fazla yararlanmıştır. Herhalde Türkiye’deki okul dışı matematik etkinliklerinin yüzde 80’inden fazlası ve – söylemek zorundayım – en kalitelileri Köyümüzde yapılmaktadır. TÜBİTAK’a naçizane önerim, eğitime ayırdıkları bütçeyi artırmalarıdır çünkü bu bütçe Türkiye’nin ne talebini ne de ihtiyacını karşılamaktadır.

8.       TÜBİTAK’ın eğitime ayırdığı miktarı artırması şu nedenden de yerinde bir karar olacaktır. Bilen bilir, Avrupa Birliği’nin bir bilim havuzu vardır. AB üyesi ve AB yakını olan ülkeler, her yıl, bu havuza milli gelirleriyle orantılı bir miktar para aktarırlar. Sonra bu havuzdaki para bilimsel projelere dağıtılır. En iyi, en güvenilir, en makul, en aklı başında projeler desteklenir, diğerleri desteklenmez. Amaç, mümkünse, bir koyup üç almak ya da üç koyup beş almak. Bir tür bilimsel yarış yani. Pek bilinmeyen şu: AB'nin CORDA veritabanından alınan 26 Ekim 2010 tarihli resmi verilerine göre 2007-2010 yılları arasında Sırbistan havuza 11 milyon avro yatırmış, projelerle 25 milyon geri almış. Karadağ koyduğunun nerdeyse 3,5 mislini geri almış. Makedonya 2,6 milyon avro yatırmış 6,8 milyon geri almış. İsrail 216 milyon yatırıp 292 milyon geri almış. İsviçre ise 568 milyon yatırıp 733 milyon geri almış. Türkiye ne yapmış? 148 milyon avro yatırıp, sunduğu projelerle 64 milyon geri almış! Yani 2007-2010 yılları arasında Türkiye, AB ülkelerinin bilimini 84 milyon avro gibi hatırı sayılır bir bütçeyle desteklemiş... Bunun tek mantıklı açıklaması şudur: Milli gelirimizle bilimimizin gelişimi oransızdır. Çok söylendi ama tekrar etmekte yarar var: Bu oransızlık ancak eğitimle giderilebilir. Matematik Köyü’nün varoluş nedeni de işte tam budur: Matematik Köyü eğitim sistemimizin onyıllardır başaramadığını başarma iddiasındadır, “matematik eğitimi öyle değil, işte böyle yapılır” demektedir ve bu amacında son derece başarılı olmaktadır.

9.       Bu arada şunu da belirteyim ki TÜBİTAK’tan şikayetçi olan tek ben değilim; sadece benim sesim daha çok çıkıyor, o kadar. Son üç beş yıl içinde TÜBİTAK’ın araştırma ve eğitim fonlarından yararlanmak isteyen herhangi kalburüstü bir temel bilimciye TÜBİTAK’ın işleyişiyle ve destekleriyle ilgili bir soru yöneltin, “bir sor bin ah işit” deyimiyle nitelenen bir durumla karşı karşıya kalırsınız. Bana kalırsa sorunun temelinde, TÜBİTAK’ın Bilim Kurulu’nun 13 üyesinin 11’inin ya iş adamı ya mühendis ya da tıp doktoru olması, sadece iki üyesinin temel bilimlerden olması ve TÜBİTAK’ın ilgi alanının çok geniş ve çelişik olması yatıyor.

Son sözler: Elbette karikatürü derginin kapağında yayımladığımda bu tür sorunlarla karşılaşacağımı biliyordum. Dün doğmadım! Bu konuda çeşitli kişilerce uyarıldım da. Biraz basmakalıp bir söz olarak algılanabilir ama “aydın duyarlılığım” üstün geldi.

Önceki iki yıl olduğu gibi bu yıl da yazokulunu gerçekleştireceğiz. Ve her zamanki gibi parası olmayan hiçbir genci reddetmeyeceğiz. Ayrıca yazokulumuz tüm lisans ve lisansüstü öğrencilerine ücretsiz olacak.

Halkımız rızkını veriyor. Tecrübeyle sabit.

Kamuoyuna saygıyla duyururum.

Ali Nesin

(www.matematikkoyu.org, www.nesinvakfı.org)

 DEMOKRAT HABER