İstanbul Üniversitesi Jeofizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Japonya'daki deprem ve tsunamiyle ilgili haberturk.com’a açıklamalarda bulundu.
 
İşte Gündoğdu'nun çarpıcı tespitleri:
 
DÜNYADA HİDROSTATİK DENGE BOZULDU
 
Bu deprem aslında Japonya için beklenen bir deprem. Ama bu kadar büyüğünü ve bu derece büyük bir tsunamiyi beklemiyorladı. Japonlar kıyılarda belirli hatlar, duvarlar oluşturmuşlardı ve bu tsunami bunları da rahatlıkla yıktı geçti. Alarm verilmesine rağmen insanlar sürüklendi. Büyük yangınlar çıktı.
 
Düşünün, bizim televizyonda gördüğümüz yerler deprem bölgesine yaklaşık 400 – 500 km uzakta olan yerler. Bir de o deprem ve tsunami bölgesinde olanları hayal edin. Bu bana Sumatra'daki tsunamiyi hatırlattı. Sumatra'daki tsunami bütün denizleri dolaşmıştı. Hidrostatik denge bozuldu dünyada. Dört - beş Marmara Denizi büyüklüğünde suyun bir anda hareket ettiğini düşünün. Bu tsunami de dolaşacaktır. Amerika'nın batı kıyıları bile tehlikededir.
 
"BİZ DE BELİRTİLERİ GÖRMÜŞTÜK"
 
Deprem bir hafta önceden bilinmez. Olsa olsa belirtilerini görmüşlerdir. Zaten bu büyüklükte deprem mutlaka belirti verir. 1000 - 6000 km arasında bir kıtasal kaymadan, hareketten bahsediyoruz. Daha öncesinden hazırlığı olur bunun. Denizde ani çekilmeler olur. Bunları yüzde yüz görmüşlerdir ama anlam verememişlerdir. Aynen bizim 17 Ağustos depreminde olduğu gibi. Öncesinde bir sürü değişkende anormallik gördük ama depremden sonra değerlendirdik bunları. Zira birkaç kişinin bunları görmesiyle olmuyor.
 
Bu depremle aynı zonun üzerinde, hatta hemen hemen aynı yerde birkaç hafta önce 7.3 büyüklüğünde bir deprem olmuştu. Demek ki hazırlıkmış bu. Öncü değil, hazırlıkmış.
 
Bizdeki deprem faylarına bir etkisi olur mu? Bunlar tamamen spekülatif şeyler. Bilimsel bir bağ yok. Ama inceleyip bu depremi oluşturan mekanizmalara bakmak lâzım.
 
Prof. Dr. Orhan Tatar, Japonya'da meydana gelen depremle ilgili olarak açıklamalarda bulundu
 
Aynı zamanda, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dekanlığı görevini yürüten Prof. Dr. Orhan Tatar, Japonya'daki depremin çok derin bir deprem olmadığını, sığ denilebilecek bir derinlikte yaşandığını, dolayısıyla etkisinin çok büyük olduğunu söyledi.
 
Bir yandan dev dalgaların çok büyük bir su kütlesini karaya doğru sürüklediğini, bunun bir sonraki aşamasında ise suların karadan denize doğru hareketiyle büyük bir felaketle karşı karşıya kalınacağına işaret eden Tatar, Japonya'nın bir deprem bölgesi olduğunu, bakıldığında bu depremin Japonya için büyük bir sürpriz olmadığını bildirdi.
 
Tatar, ''Takip ettiğimiz kadarıyla bu deprem beklenen bir deprem. Anladığımız kadarıyla şiddetinin bu kadar olacağına ihtimal verilmiyordu. Ama tarihsel olarak baktığımızda aynı bölgede benzer depremlerin olduğunu görüyoruz'' dedi.
 
Japonya'nın deprem konusunda en yetkin ülkelerden birisi olduğu vurgulayan Tatar, tüm kıyı kenarları boyunca ciddi şekilde deprem uyarı sistemlerinin kurulduğuNU ifade ederek, felaketin yakın bir süre sonra daha net açığa çıkacağını kaydetti.
 
Tatar, tsunami olayının bu tür depremlerde en büyük tehlikelerden birisi olduğunu belirterek, ''Çünkü bir ada, çok geniş, açık bir deniz var. Denizin uzunluğu kıyı boyunca sığ bir şekilde devam ediyorsa, ki Japonya'da böyledir, bir dalma batma zonu vardır. İki levhanın yaklaştığı ve birinin diğerinin altına daldığı bir yapı bulunuyor. Bu da tsunami felaketinin boyutlarını artıran bir etken'' diye konuştu.
 
600 ATOM BOMBASI BÜYÜKLÜĞÜNDE ENERJİ AÇIĞA ÇIKTI
 
Prof. Dr. Orhan Tatar, Japonya'daki depremin ardından hemen akla, ''Türkiye'de böyle bir deprem bekleniyor mu?'', ''Bu deprem Türkiye'yi tetikler mi?'' sorularını akıllara getirdiğini söyledi.
 
Japonya'daki depremi büyük bir deprem olarak nitelendiren Tatar, şu bilgileri verdi:
 
''Basitçe tarif etmek gerekirse, yaklaşık 600 atom bombası büyüklüğünde bir enerji açığa çıkarttı. Doğal olarak yer kabuğunda bir etki yarattı. Bu etki kısa mesafede ya da daha uzun mesafelerde bir şekilde kendisini gösterecektir. Depremin ardından yaşanan artçı sarsıntıların Çin'de, Tayvan'da, Kore'de hissedildiğini biliyoruz. 7 ve bunun üzerinde artçı depremler olduğunu görüyorsunuz. Bu şiddetteki artçı bile başlı başına çok büyük bir etki yaratıyor. Artçı sarsıntıların bölgede uzun bir süre devam edeceğini söylemek mümkün.''
 
Tatar, daha geniş ölçekte bakıldığında, yer kabuğunun sürekli hareket halinde olduğunu, plakaların sürekli hareket ettiğini, bu hareketle birlikte doğal olarak uzun mesafelerde, Türkiye'nin de bulunduğu coğrafyada muhakkak bir etki yaratacağını söyledi.''Ama doğrudan doğruya bu depremin bizdeki bir takım fayları tetiklemesi hemen bugün olacak bir şey değil'' diyen Tatar, şöyle konuştu:
 
''Zaten ülkemiz büyük bir deprem tehlikesiyle karşı karşıya. Özellikle 17 Ağustos 1999 depreminden sonra Kuzey Anadolu fay zonu üzerindeki enerjinin birikimi, tamamen batıya doğru göç etti. Bu enerji tamamıyla Marmara Denizi'nin içinde bulunmakta. Çok fazla bir zamanımız yok. Önümüzdeki 8-10 yıllık süreçte Marmara Denizi içinde, Kuzey Anadolu fay zonunun kırılmayan parçaları üzerinde büyük bir deprem beklentimiz var. Bu tabi zaman zaman speküle edilebiliyor. Ama şu bir gerçek burada bir deprem bekliyoruz. Bu depremin büyüklüğünü sormak yerine çok farklı bir şekilde olaya yaklaşıp, gerçekten ciddi önlem almamız gerekiyor.''
 
TSUNAMİ BİZİ ETKİLEYECEK
 
Orhan Tatar, Türkiye'de olası bir depremde tsunami riski bulunan bölge olup olmadığı yönündeki soruya ise şu yanıtı verdi:
 
''Marmara'da tarihsel süreç içinde meydana gelmiş pek çok deprem var. Depremleri incelediğimizde, İstanbul kıyılarında tsunaminin olduğuna dair bir takım veriler bulunuyor. Tsunaminin etkisiyle 2-3 metreye yükselen dalgaların olduğunu biliyoruz. Ama Marmara Denizi bir iç deniz olduğu için, depremin ardından yaşanabilecek olası bir tsunaminin dalgaların büyüklüğünü bugün Japonya'da olanla karşılaştırmak çok farklı bir şey. Çünkü orada açık bir deniz, muazzam bir su kütlesi var. İstanbul örneği ile Japonya'yı karşılaştırmak çok doğru değil, ama buradan daha farklı bir noktaya gitmekte fayda var. Aslında Türkiye'nin güneybatı kıyılarına baktığımızda tsunami için çok açık bir bölge. Şu anda Japonya'da ne oluyorsa, Türkiye'nin güneybatısında da jeolojik anlamda o oluyor. Dolayısıyla bugün depremsellik açısından bakıldığında Girit ve Rodos adalarının açıklarında, Ege Denizi'nin içinde muazzam bir sismik aktivite var. Bu bölgede meydana gelebilecek 7 ya da üzerinde şiddetindeki bir sarsıntıda, kesinlikle bizim güneybatı kıyılarımız hem depremsellik hem da tsunami açısından etkilenecektir. Olaya daha çok burada yoğunlaşmakta fayda olduğunu düşünüyorum.''