KCK operasyonları kapsamında tutuklanan 33 avukat için Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgür Hukukçular Derneği ve TOHAV, Cezayir Restorant'ta basın toplantısı düzenledi.

 

Toplantıya BDP Van Milletvekili Av. Aysel Tuğluk, İstanbul Barosu eski Başkanı Yücel Sayman, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, İHD İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa ile Bahri Belen, Hülya Gülbahar, Ercan Kanar, Mihriban Kırdök, Fethiye Çetin'in de aralarında bulunduğu çok sayıda avukat katıldı.

 

SAYMAN: HUKUKA AYKIRI ARAMA YAPILDI

 

İstanbul Barosu eski Başkanı Yücel Sayman, avukat bürolarında yapılan aramaların, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına da uymayacak şekilde, hukuksuz bir şekilde yapıldığını belirtti.

 

Avukatların bürolarının aranması için mahkeme kararlarına ihtiyaç olduğunu dile getiren Sayman, "Hangi suç iddiasıyla ne için arandığı belli olmalı. Arama kararı avukatlara verilmediği gibi isim belirtilmeksizin sadece hukuk bürosu belirtilerek her türlü arama yapıldı. Bu hukuka aykırıdır. Bürolarda avukatların başka müvekkillerine ait dosyalar da var, bunu yargıç, avukat kimseye açıklamamakla yükümlüdür. Mahkeme kararı ile bile bakılamaz, el konulamaz. Savcı, polis asla göremez" dedi.

 

Aramaların savcı nezaretinde yapılması gerektiğini ifade eden Sayman, "Bu aramalarda ayrıca Baro temsilcisi de bulunmalıdır. Çünkü dosyalara ne polisin ne de savcının dokunma yetkisi vardır. Savcı hangi dosyaları istediğini belirtir ve baro temsilcisi bu dosyaları verir. Aramalarda polis ve savcının dosyalar arasında arama yapması mesleğin ayaklar altına alınmasıdır. Bütün dosyaları alıp götürmek yargının ayaklar altına alınmasıdır. Ben her şeyi alacağım, yargıç karar versin denemez" diye konuştu.

 

Sayman, ayrıca bu aramalar sırasında "büro çalışanlarına ve çevreye korku verilemeyeceği" kuralının da çiğnendiğini kaydetti, aramada görevli güvenlik güçleri ve savcılar hakkında görevi kötüye kullanmaktan dava açılması gerektiğini ifade etti.

 

BELEN: SİYASİ DAVA AVUKATLARI TEHTİD ALTINDA

 

Av. Bahri Belen, siyasi dava avukatları üzerinde Türkiye ve dünyada her zaman baskı olduğunu belirtti. 12 Eylül döneminde avukatlar hakkında 'müvekkillerime işkence yapıldı' dedikleri için davalar açıldığını hatırlatan Belen, "O dönemde birçok avukat bürosu basıldı, avukatlar gözaltına alındı. İstanbul Baro Başkanı ve yönetimi de gözaltına alınmıştı. Siyasi davalarda avukatlık görevi yapmak zordur. Önce siyasi polisten, istihbarat örgütleri ve savcılardan bazen yargıçlardan açık ya da gizli tehditler ve baskılar gelir. Bunu yapmanın onuru da buradan gelir" dedi.

 

Savunmaya yönelik baskıların hakkın sahiplerine yönelik baskı anlamına geleceğini belirten Av. Belen, "Eğer tehdit varsa ve önlem alınmıyorsa o ülkede yargı ve adalet çöker, hukuk devleti olmaz. Böylesi bir gözaltı ilk defa oldu. Siyasi cinayet dahi oldu ama bu kadar çok kişinin gözaltına alınması çok ciddi bir saldırıdır. Temsil ettiği kişilerle yakın ve gizli ilişkileri olabilir bu gerekçeyle tutuklanırsa bu zulümdür" diye konuştu.

 

KOZAĞAÇLI: MİT MÜSTEŞARI DA GÖRÜŞTÜ

 

Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Av. Seçuk Kozaağaçlı, "Siyasal muhalefeti siyasal alandan kovup terörist ilan edenler şimdi avukatları da teröristlerin avukatı gibi görüyor" dedi.

 

Aramalarda hazır bulunduklarını, dosyaları incelediklerini belirten Kozağaçlı, şöyle devam etti: "Bu dosyalarda İmralı görüşmelerine ilişkin zaten devlet tarafından da hukuka aykırı bir şekilde dinlenerek kayda alınmış bilgiler var. Bunlar yeni bir şeymiş gibi basına sızdırılıyor.

 

Cumhuriyet savcısı, tutuklanan arkadaşlarımız için 'İmralı Cezaevinde ve Kandil ve Avrupa'da çeşitli üst düzey yöneticiler ile bu kişiler arasında bilgi ve talimat alışverişi yapılıyor' demiştir. Savcının bu tarifine uygun görüşmeleri yapan tek kişi MİT Müsteşarıdır. Ki biz bu görüşmeleri barışa hizmet ettiği için uygun bulmuştuk.

 

Bu görüşme yasal olmamasına rağmen herhangi bir işlem yapılmazken avukatların müvekkilleriyle görüşmesi nasıl suç sayılmıştır?"

 

ÇETİN: BAROLAR NİYE VAR?

 

"Barolar, hakim, savcılar neden var?" sorusuyla sözlerine başlayan Av. Fethiye Çetin, baroları eleştirdi: "Misyonları hukuka aykırı karar alıp hayata geçirmek ve susmak kendi meslektaşlarına dahi sahip çıkmamak mıdır?

 

Bu kararları veren yargı mensuplarını ve sessiz kalan baro yönetimlerini ayıplıyorum. Onların görevi otoriter faşist dönemleri desteklemek ya da suskun kalmak değil bununla mücadele etmektir."

 

Devletin kendi vatandaşlarından bir bölümünü düşman olarak kabul ettiğini ve bunları da iç düşman olarak tanımladığını hatırlatan Çetin, devletin böyle baktığı noktada yargı da avukatları düşmanların avukatı olarak görüyor ve devlet politikalarına zemin hazırlıyor" dedi.

 

KANAR: HALKLARIN ELİ-KOLU ZİNCİRLENİYOR

 

Binlerce avukatın yaşananlara isyan etmesi gerektiğini belirten Avukat Ercan Kanar ise, "Saldırının arkasındaki hukuk politikasını teşhir etmek gerekir. Kürt halkı avukatsız bırakılmak isteniyor. Klasik devlet baskısının ötesinde bir durum. Halkların avukatları alınıyorsa, halkın elinin kolunun zincirlenmesi anlamına gelir bu" dedi.

 

Tutuklama saldırılarının bu dönemde gerçekleşmesinin tesadüf olmadığını ifade eden Kanar, "Yerel seçimler yaklaşıyor. Siyasi iktidar anayasa değişliğinde en büyük pastayı kendi istiyor, Kürt halkının taleplerinin yansımasını engellemek istiyor" dedi.

 

Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nin Milli Güvenlik Kurulu'nun yerini aldığını ifade eden Kanar, "Bu mahkemelerin başsavcısı da, başyargıcı da Başbakandır" dedi.

 

Ercan Kanar son olarak şunları söyledi: "Biz İstanbul Barosu'na yapılması gerekeni belirttik ama Baro onurlu tarihine gölge düşürdü, sessiz kaldı. Bu sessizlik nötr durumu değil bunu desteklemek anlamına gelir. Baro milliyetçi şovenizmden vazgeçmeli.

Arkadaşlarımızın savundukları insanlar, Öcalan dahil avukatsız kalmayacaktır. Bu baskılar bizi yıldıramayacak."

 

KIRDÖK: DAVAYI TEŞHİR EDİN

 

Mihriban Kırdök, avukatlarla bu sabah görüşme yaptığını belirterek, arkadaşlarının bu yasadışı uygulamayı teşhir edilmesini istediklerini ifade etti. Kırdök ayrıca, İstanbul Barosu'nun değiştirilmesi için mücadele etmek gerektiğini ve tutuklu arkadaşlarının dosyalarına bakmaları gerektiğini belirtti.

 

Avukat Kemal Aytaç ise tutuklanan arkadaşlarının Kandıra F Tipi Cezaevi'nde tutulduğunu ve kısa zaman içinde kitlesel bir ziyaret gerçekleştirmeleri gerektiğini belirtti.