AİHM eski yargıcı CHP eski Milletvekili Rıza Türmen, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin yasa tasarısını ve hukuksuzlukları değerlendirdi.

Türmen, “Anayasa’nın 85.maddesi, 83 maddede öngörülen Meclis kararıyla dokunulmazlığın kaldırılması durumunda, ilgili milletvekiline AYM’de iptal davası açma hakkını vermekte. Oysa, son olayda milletvekillerinin dokunulmazlığı, 83.maddede öngörüldüğü gibi Meclis kararıyla değil, 83.maddeyi askıya alan bir anayasa değişikliği ile kaldırıldı” ifadelerini kullandı.

Rıza Türmen’in T24’te yer alan makalesi şöyle:

Bir gün gelir de AKP iktidarı döneminin tarihi yazılırsa, bunun bir hukuksuzluk tarihi olduğu görülecektir. AKP’nin hukuksuzluk tarihinin en son ve en belirgin örneği, Anayasa’ya eklenen geçici maddeyle milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması.

Dokunulmazlıkların kaldırılması sürecinde Anayasa ve İç Tüzük’te milletvekillerine tanınan  savunma hakkını ve Anayasa Mahkemesinde (AYM) iptal davası açma hakkını çiğneyerek, geçmişe etkili bir biçimde, ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesine aykırı olarak, Meclis’te dosyaları  bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının topluca kaldırılması hukuksuzluğun ulaştığı boyutları gözler önüne sermekte.

Bu hukuksuzluğa karşı başvurulabilecek hukuk yolları nelerdir?

1-ANAYASA MAHKEMESİ

a) İptal Davası

i. Milletvekilleri: Anayasa’nın 85.maddesi, 83 maddede öngörülen Meclis kararıyla dokunulmazlığın kaldırılması durumunda, ilgili milletvekiline AYM’de iptal davası açma hakkını vermekte. Oysa, son olayda milletvekillerinin dokunulmazlığı, 83.maddede öngörüldüğü gibi Meclis kararıyla değil, 83.maddeyi askıya alan bir anayasa değişikliği ile kaldırıldı. Böylelikle, ilgili milletvekilleri AYM’e iptal davası açma hakkından yoksun bırakıldı. Nasıl ki, AYM bu gerekçe ile iptal davalarını reddetti.

ii. Siyasal Partiler: Anayasa’nın 150. maddesi, AYM’de iptal davası açma hakkını Cumhurbaşkanı’na, iktidar ve ana muhafelet partisi Meclis gruplarına ve TBMM üye tam sayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere (yani 111 milletvekili) tanımakta. Cumhurbaşkanı ve iktidar partisinin iptal davası açmaları düşünülemeyeceğine göre, iptal davası ancak ana muhalefet partisi Meclis grubu ya da 111 milletvekilinin imzasıyla açılabilir. CHP meclis grubunun neden bu yola başvurmadığını anlamak güç. CHP, başından beri bu şekilde milletvekillerinin  dokunulmazlığının kaldırılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürdü. Buna karşılık, anayasa değişikliğine “evet” demesini, bir referandumun toplumu böleceği gibi siyasal nedenlerle açıkladı. Artık referandum olasılığı ortadan kalktığına göre, hukuka aykırı bir işlemi iptal etmek için AYM’e başvurması, kendisiyle tutarlı olması bakımından, gerekmez mi?

Diyelim ki, Meclis Grubu olarak böyle bir girişimde bulunulması istenmiyor, o zaman 111 CHP’li milletvekili neden iptal davası açmasın? Ya da neden HDP’li milletvekilleri ile birlikte  iptal davası açmaktan çekinilmekte?

iii. Şekil bakımından İnceleme Koşulu

Anayasa’nın 148.maddesi AYM’nin Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceleyebileceğini öngörmekte. AYM’nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu’nun 36.maddesi şekilde bakımından denetimin sınırlarını çizmekte. Buna göre, şekil bakımından denetim, teklif, oylama çoğunluğun bulunup bulunmaması ile sınırlı. Buna karşın, geçmişte AYM, Anayasa’nın değiştirilemez ilk üç maddesine aykırılık nedeniyle anayasa değişikliklerini esas bakımından denetledi. AYM bu yola gitmek isterse, dokunulmazlıkların kaldırılmasını Anayasa’nın 2.maddesindeki “hukuk devleti” ilkesine aykırı olduğu noktasından hareket edebilir. Ancak, bu yorumun çok eleştirildiği de göz önünde bulundurulmalı.

b) Bireysel Başvuru

AYM’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu’nun 45/3 maddesine göre, yasama işlemleri aleyhine “doğrudan” bireysel başvuru yapılamaz. Bu maddeyi bir yasama işleminin soyut olarak Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülemeyeceği, ancak bu işlemin uygulanmasından doğan hak ihlallerine karşı bireysel başvuru yolunun açık olduğu şeklinde anlamak doğru olur.

Dolayısıyla,  bu yola başvurmak isteyen milletvekillerinin Anayasa  değişikliğinin kendilerine uygulanmasını beklemeleri gerekiyor.

2-AİHM

AİHM’e yapılacak bir başvuruyu kabul edilebilirlik koşulları ve esas yönünden incelemek gerekir

a) Kabul  Edilebilirlik Yönünden

Başvurucunun Mağdur Sıfatını Taşıması: AİHM’e başvurmak için,  başvurucunun idarenin şikayet konusu işleminden doğrudan etkilenmesi ve mağdur olması gerekiyor. Dolayısıyla, milletvekillerinin anayasa değişikliğinin kendilerine uygulanmasını beklemeleri gerektiği düşünülebilir. Ancak, bu kuralın istinası var. AİHM içtihadına göre, devlet başvurucuya karşı bir önlem almaya karar vermişse ve henüz karar uygulanmamış olsa bile, kararın uygulanması olanağının bulunması, başvurucunun mağdur sıfatına sahip olması için yeterli.

Örneğin, Dudgeon/İngiltere (1981) ve Norris/İrlanda (1988) davalarında İngiltere ve İrlanda’daki o tarihlerde eşcinselliği yasaklayan yasalar söz konusu (İngiltere ve İrlanda AİHM kararlarından sonra bu yasaları yürürlükten kaldırmıştır). Bu yasalar, eşcinsel olan başvuruculara henüz  uygulanmamış olmakla birlikte, eşcinsel kaldıkları sürece her an uygulanabilmeleri olanağı var. AİHM, bu durumda başvurucuların doğrudan etkilenmemiş olmalarına karşın “ mağdur “ sıfatına sahip olduklarını kabul etti. Olayımızda da, Meclis’te dosyaları bulunan milletvekilleri, dokunulmazlığın kaldırılmasından her an etkilenebilirler. AİHM’e başvurmak için kendilerine uygulanmasını beklemelerine gerek bulunmamakta. O nedenle, AYM’e başvurmadan  doğrudan AİHM’e gidebilirler.

b) Esas Bakımından

Milletvekillerinin AİHM’e yapacakları bir olası başvuru, Sözleşme’nin 6 m.(adil yargılama), ve 1 nolu ek protokolün 3 m. (seçme ve seçilme hakkı) kapsamalıdır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılırken savunma hakkından yararlanamamaları, durumlarının teker teker incelenmemesi adil yargılanma hakkının ihlalidir.(6 m.)

Sözleşmenin 1 no'lu ek protokolünun 3. maddesi ise, seçilmiş milletvekillerinin hakları kadar onları seçenlerin de haklarını korumakta.

Refah Partisi’nin kapatılmasından sonra partinin kapatılmasına yol açtıkları gerekçesiyle milletvekilleri düşürülen Ilıcak, Kavakçı ve Sılay’ın AİHM’e yaptıkları başvuruda, AİHM, uygulanan yaptırımın elde edilmek istenen amaçla orantılı olmadığı, seçilme ve seçildikten sonra milletvekilliği dönemini tamamlama haklarının özünü ve aynı zamanda seçmenin seçme hakkını ihlal ettiğine oy birliği ile karar vermişti. (2007)

Sadak ve Diğerleri /Türkiye (2002) kararında da, AİHM, aynı nedenlerle, seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştı.

Lykousezos / Yunanistan (2006) kararında milletvekilinin, seçildikten sonra çıkarılan bir yasanın geçmişe etkili olarak uygulanması sonucu milletvekilliğinin düşürülmesi söz konusu. AİHM bu davada seçme ve seçilme hakkının ihlaline karar verirken “ meşru beklenti “ ilkesine dayanmıştı. Buna göre, seçilmiş bir milletvekilinin ve ona oy veren seçmenlerin, milletvekilinin dönem sonuna kadar Meclis’te oturarak görevini yerine getireceği yolunda bir "meşru beklentileri" bulunmakta. Yasanın geçmişe etkili olarak uygulanması seçme ve seçilme hakkının ihlalini oluşturuyor.

Son anayasa değişikliğinin geçmişe etkili olarak uygulanması sonucu dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekilleri AİHM’e başvurdukları takdirde, aynı ilkelerin onlara da uygulanacağı kuşkusuz. Dolayısıyla, AİHM’nin alacağı kararın şimdiden belli olduğunu söyleyebiliriz.